ch-1

3K 296 229
                                    

⚠️

büzdüğü dudaklarının uyuştuğunu hissediyordu minho. dakikalardır kapalı olan gözlerini açtığında gördüğü beden kalbini neden böylesine hızlandırmıştı onu bile bilmiyordu. yanaklarındaki elleri nazikçe tutarak kendisinden uzaklaştırırken bir yandan da yongbok'un dudakları arasında esir ettiği dudaklarını ondan kurtarmaya çalışıyordu.

en sonunda yongbok'un ısırarak sızlattığı dudaklarını ondan ayırabildiğinde geriye yaslandı. nefessiz kalmış akciğerleri oksijene kavuştuğunda vücudundaki her hücrenin sızladığını hissediyordu. nefesle buluştuğu için hızlıca inip kalkan göğsünde hissettiği ellerle duraksadı.

yongbok'un ince bileklerini tek eliyle tuttu. gözlerini karşı komşusunun yüzüne çevirdiğinde gördüğü dağılmış saçlar ve kızarmış yüzü tekrar nefesini kesti.

yongbok hayatında gördüğü en güzel çocuktu. abisi chan'ın aksine yüzüne dağılan çilleri belirgin, burnu bir fındık kadar küçüktü. çilleri dışında pürüzsüz cildi porselen gibiydi, boncuk gözleri ve dolgun dudaklarının uyumu bazen vitrindeki bir tabloyu izlemek gibiydi.

fakat minho ilk kez yongbok'un yüzünün bu kadar farklı olduğunu görüyordu. kızarmış yüzüne dağılan çilleri gözlerini alıyordu. büyük gözlerindeki baygın bakışları ve dağılmış uzun, sarı saçları minho'nun kalbine akıl almaz bir sancı sokuyordu. aralık dudakları uzun soluklu öpüşmelerinden dolayı ıslak ve kırmızıydı, sadece dudaklarına bakmak bile minho'yu deliye çeviriyordu.

yongbok önündeki dudaklara tekrar atılıp minho'nun dikkatini dağıtarak bileklerini minho'nun ellerinden kurtardı. kucağında hafifçe yükselerek kendini minho'nun tek bacağının üstüne konumlarken bacaklarını aşağıya doğru salarak daha rahat bir şekilde oturmaya başladı. boşta kalan ellerinden birini minho'nun diğer bacağına atarak iyice yukarıya sıyrılmış şortun açıkta bıraktığı bacaklarında parmak uçlarını gezdirdi.

minho'nun kolu beline dolandığında küçük sandalyede dikleşebileceği kadar dikleşti felix. minho'nun kalın bacaklarından ayrılan elleri tişörtünün içine kaydığında temaslara alışkın olmayan minho irkildi.

minho yongbok'u daha sıkı kavrayarak oturduğu sandalyeden kalktığında beyni bulanıktı. birkaç adım ötesindeki yatağa yalpalayarak yürümek istese de yarı yolda durmuştu. bacaklarını beline dolayan yongbok iki elini de minho'nun saçlarına daldırarak minho'nun kucağında biraz havalandı.

minho bir elini yongbok'un belini saran üst bacağına koyarak hafifçe sıktığında yongbok birkaç küçük sızlanma kaçırdı dudaklarının arasından. kendini kucağında olduğu bedene iyice bastırdığında minho dilinden kaçan inlemeyle kendine geldi.

"yongbok..." dedi nefes nefese. beyni öylesine karmakarışıktı ki yongbok'la ne ara bu hale geldiklerini bile bilmiyordu. yongbok'un saçlarında dolanan elleri saçlarını sertçe çekiştirdiğinde tüm vücudundan bir titreme geçti.

"minho..." yongbok'un derinden çıkan hırıltılı sesiyle bacaklarının titrediğini hissediyordu minho. kanı damarlarında o kadar hızlı akıyordu ki hareket etmese de metrelerce koşmuş gibi terliyordu. sıcağı her yanında hissediyordu ama karnının alt kısmında toplanan uyuşukluk ve sıcaklık resmen kafasının yerinden gitmesine sebep oluyordu.

minho en sonunda yatağa oturduğunda minho'nun kalın bacaklarını ortalayarak oturan yongbok minho'yu omuzlarından ittirerek geriye doğru düşürdü. hemen ardından kucağında yükselerek dudaklarına kapanan yongbok'un ellerinin hedefi tekrar minho'nun tişörtünün içi oldu.

minho adrenalinden sıcak basan vücudunda gezinen yongbok'un soğuk parmakları karşısında mest oluyordu. sırtı gerilerek yataktan havalandığında yongbok bunu bir fırsat olarak bilip tişörtünü çıkardı.

fkd up | minlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin