''Hadi Şevval, ne zaman bir plan yapsak seni neredeyse dört saat bekliyoruz.'' Gerçi kime diyorum yukarıda önce makyajını mı yapsa yoksa saçlarını mı maşalasa diye kendisiyle savaş veren biri ne kadar dinleyebilir ki beni değil mi? ''Boş versene Azra ne de olsa bekleyeceğiz, Şevval gelene kadar balkonda kahve içelim planlarımız hakkında konuşmuş oluruz hem'' diyen Ebruyu onaylayıp mutfağın yolunun tutuyordum ki pelin elindeki kahve tepsisiyle bize doğru yürüyordu. ''Geç kaldınız ben yaptım bile. Ayrıca Şevval'in uzun süre hazırlandığına hepimiz alıştık artık, böyle olacağını tahmin ediyordum.'' Pelin gerçekten haklıydı. Balkona doğru ilerledik ve oturup kahvelerimizi yudumlamaya başladık. Aldığım ilk yudumda kahveyi püskürtmemle Peline vurmam bir oldu. ''Ya kızım sen bizi zehirlemeye mi çalışıyorsun bu ne böyle?'' ağzımdaki kahve damlalarını silerken aynı zamanda Pelin'i azarlıyordum. Sinirli bakışlarıyla ''Abartma Azra o kadar da kötü değil tamam mı?'' diyerek kahvesinden bir yudum aldı ve evet onunda püskürtmesiyle Ebruyla kahkaha atmaya başladık. ''Bu nedir ya? Cidden bir insan kahve yapmayı da mı beceremez arkadaş.'' Kendine sitem eden pelin şu an çok komik görünüyordu. Konuyu daha fazla dağıtmadan Ebru söze girdi ''Her şey yolunda değil mi Pelin? Evi ayarladın ama bir sorun çıkmasın?'' ''Yok yok her şey yolunda bir sıkıntı yok daha 2 gün önce aradım hala bizim ev'' diyerek cevap verdi pelin. Aslında bu tür organizasyonları Pelin ayarladığında ya bir sorun çıkar ya da sorun çıkartır. Kendisi mıknatıs gibi nerede bir bela nerede bir sorun var hepsini kendine çekiyor. En son Antalya'ya tatile gittiğimizde arabası yolun ortasında bozuldu. Yolda kalmıştık ve en saçma olanı da arabada bir sorun olmaması. Kontrolleri yapıldıktan sonra almıştık gerçi o arabanın sorunu neydi hala belli değil. "Azra, Göktuğ ile nasıl gidiyor diye sormayacağım ama şu an nasılsınız?" Ebru'nun sorduğu soruyla kendime geldim. Göktuğ benim iki yıla aşkın bir süredir erkek arkadaşım. Geçen haftalarda bana söylediği yalan üzerine kendisiyle uzun bir süre konuşmama kararı aldım. Göktuğ'u zamanında gerçekten çok seviyordum ama gün geçtikçe bana karşı haddinden fazla hata yapmaya başlamıştı. İlk gün ki adam yoktu sanki karşımda, bu da haliyle ona olan hislerimin azaldığını gösteriyordu. Ara vermek istediğimi söylemiştim ama bunu kabul etmemiş ve üstüne tehditvari konuşarak beni oldukça korkutmuştu. Kızlar bunu ne kadar onaylamasa da (bende elbette ki onaylamıyorum) biraz korkmuştum. Benim için endişe etmesinler diye sadece sevdiğim için sustuğumu söylemiştim. Oysa ki koca bir yalan... Son zamanlarda biraz soğuk ve mesafeliydi aynı zamanda bir o kadar yalancı. Aynı fakülteden, adını Şevvalden duyduğum bir kızla bana yalan söyleyerek görüşmesinden dolayı onunla konuşmuyordum. Adı Meltem olan kızla üniversite'nin kampüsündeki herhangi bir cafede oturup ders çalıştıklarını görmüştüm. Yanlarına gidip sorduğumda ise Göktuğ ayağa kalkıp beni öptükten sonra yanına oturtmuştu. Aynı fakültede olduklarını Kerem'in kuzeni olduğunu söylemişti. Meltem'in alttan aldığı derslerden birinde Göktuğ yardımcı oluyormuş. Ama Göktuğ'un derslerle hiçbir alakası yoktur, sadece kerem istediği için mi yoksa başka bir anlam mı aramalıydım bilmiyordum. Kerem güvenilir çocuktur hatta Şevval gibi çapkın bir arkadaşımızla birlikte olmasına ne kadar şaşırsakta insan sevince köreldiği için pek bir şey diyemedik. O günden sonra Keremle konuştuk ve bana Meltem'in keremle internetten tanışıp devamlı buluşup kaynaştıklarını söyledi. Bunun üzerine Kerem'in söylediklerinin doğruluğunu kanıtladıktan sonra Göktuğ'la aramdaki bütün bağlantıları kesmeye başladım. Meltem'i her kafetaryada gördüğümde iğneleyeci bakışlarına maruz kalıyordum o kadar rahatsız ediciydi ki Pelin'in gerçekten Meltem'i öldüreceğini düşünüyorduk bir zamanlar. Göktuğ tabi ki bu süreçte düşünebilmem veya kafamı toparlayabilmem için bana zaman vermiyordu, devamlı görüşmek isteyip evime geliyordu. Ama her defasında onu reddetmekten başka bir seçeneğim kalmıyordu. Beni fazlasıyla kırmıştı, ben o kadar değer verirken, bana güvenmesi için anlattığım her olayları en ince ayrıntısına kadar anlatırdım. Aklında herhangi bir soru işareti kalmasını istemezdim, ona o kadar çok güvenirdim ki evimin anahtarını bile ona vermiştim. Ama şimdi hiçbir şey eskisi gibi değil. Ne eski güvenim, ne eski sevgim ne de kapımın anahtarı... Merdivenlerden ayak seslerinden şevvalin geldiğini anladık ve ayağa kalkıp mutfağa geçtik. ''Heyo! Nasıl olmuşum?'' Şevval'in tiz ve çığlık atarcasına konuştuğu kelimeler eminim ki hepimizin kulağını tırmalamıştır. Ebru şevvali baştan aşağı süzüp ''cidden bunun için mi beklettin bizi bu kadar?'' diyerek havaya yumruklarını savurdu. Şevval valizini alıp kapıya doğru koşmaya başladı, arkasından bizlerde gittikten sonra evden çıkıp arabama bindik. Sağ koltukta kemerini bağlayan Ebru söze girdi ''Cidden pelinin arabasıyla gitmediğimiz için çok mutluyum yoksa yine kara bulutlar tepemizde olacaktı.'' Pelin arkadan uzanıp ebruya biraz küfür ettikten sonra arabayı çalıştırdım ve yola çıktık. Radyoda çalan Giderdi Hoşuma müziğine eşlik ederek gülüşüyorduk.Ne giyerse giderdi hoşuma
Öyle tatlı bela ki başıma
Darlamasa bi' de her durumda
Öyle bir sevice'm ki sonraEbru müziğin sesini kısıp konuşmaya başladı. ''Pelin acaba ev için Sedat Bey'i arasan mı? Ben yine bir sorun olacağını düşünüyorum açıkçası.'' Pelin oflayarak telefondan numarayı tuşlayıp Sedat Bey'i aradı. Hepimiz meraklı gözlerle birbirimize baktık ama telefon uzun uzun çaldıktan sonra kapandı. ''Al işte açmıyor, adamın işi vardır belki bizi bekliyordur, gereksiz kargaşa yaratmasan mı acaba Ebrucuğum?'' diyerek yol boyu konuşmayan Şevval kendini belli etti. ''Pelin'in yaptığı işlerde genellikle bir sorun çıktığı için bunu düşünmemiz gayet normal değil mi?'' diyerek söze Pelin girdi. ''Canım arkadaşlarım neden böyle şeyler olduğunu bende bilmiyorum ama kişiye değil de olaya bakalım lütfen!'' Onun bu dediklerine gülüp yola devam ettik. İki - üç saatlik yolculuğun ardından sonunda kiraladığımız evin bahçesine arabayla giriş yaptık. Park ettikten sonra arabadan indik