Kulaklarımı tırmalayan müzik sesi biraz sonra bağırıp, çığlık atmama sebep olabilirdi. Tüm vücudumun içindeki kan akışı imdat çığlıkları ile sağa sola coşarcasına akarken, laftan ve sözden bir kez olsun anlamayan annem, deli gibi kafasını sağa sola sallıyor, what type of x şarkısını sanki annem için söyleyen Jessi'yi dinliyordu. Yetmezmiş gibi bozuk yollarda annem, kullandığı hurdasını takırdatarak aşağı yukarı hareket etmemizi sağlarken sakinlik denilen o lanet duygunun yakınından bile geçemeyecek kadar öfkeli hissediyordum.
"Ah, lütfen anne biraz müziğin sesini kısar mısın?" Dayanamayıp söylenmeye başladığımda iri koyu kahve gözlerini, gözlüğünün üstünden bana dikti, en içten ve en çılgın gülümsemelerinden birini bahşetti.
"Eğlenmeyi bilmezsen yeni arkadaşlar edinemezsin ballı çöreğim." Aman Allah'ım bana öyle seslenmesinden nefret ettiğimi ona ne zaman söyleyecektim? "Bana öyle bakma bu sene lisenin son yılı! Kesinlikle eğlenecek ve bir sürü arkadaş edineceksin!" Yüksek tondan kahkaha atarken, bir an için kendimi anne, onu ise üniversiteye hazırlanan taze okul öğrencisi gibi hissettim. Taze? Ah, asla ben o tazelerden biri değildim.
"Sadece hayatımın diğer bir seviyesine geçmek istiyorum" evet, kesinlikle bunu istiyordum.
"Bazen benim kızım mısın diye şüpheye düşürüyorsun beni Senoriyn." Yine o derin ve içten kahkahası. Güneşin yüzüne vuruşu ile birlikte, parlak saçları benimde içimi ısıtıyordu. Benim bile.
"Dimi bende inanamıyorum" Ona karşılık vermeyi sevmesem de takılmayı çok seviyordum.
"Buco amcanın yanında da aynı şeyleri yaparsan yemin ederim sokakta kalırsın." Annem eğlenceli biri olabilirdi ancak eğlendiği zaman dahi doğruları söylerdi. Kendisi kıytırık bir hastanenin yoğun bakım hemşiresiydi ve o kıytırık hastaneye olan bağlılığını her daim takdir etmem inanılmazdı. Paramızın çok olduğunu söyleyemezdim çünkü söylersem bu bir yalan olurdu. Beş parasız değildik ancak tutumlu olmak zorundaydık. Üstelik ben üniversiteyi kazanana kadar tüm birikimleri doğru düzgün kullanmam gerekiyordu.
"Buco amcayı görmeyeli kaç sene oldu?" Cevabını biliyordum ancak sıradaki konuşmayı değiştirmeyi çalışıyordum. Çünkü annem kesinlikle o konuşmayı yapacak ve canımı giderayak daha fazla sıkacaktı.
"En son bebektin ballı çöreğim." Bembeyaz dişleri ile kocaman bir gülümseme bahşetti. Derin bir nefes aldı ve aracın hızını biraz yavaşlattı. İşte başlıyorduk. "Onu kızdırma, sözlerini dinle ve sakın..." Annem söylenmeye devam ediyordu, tıpkı biraz önce bahsetmekten nefret ettiğim gibi, cümlelerini ardı ardına sıralıyordu. Ona baktığımda kısa bir süre içinde olsa sustu. "Sakın sınırları aşma." İşte sihirli kelimeler ağızdan çıkmıştı.
"Sınırları aşma da ne demek anne?" Gözlerimi istemsizce devirip, bu lanet eyaletin bunaltıcı sıcağında, klimasız arabamızda ilerlerken, dünya adeta üstüme üstüme geliyordu.
"O tuhaf şeyleri yapma işte." Annemin sözlerinden ufak bir emir çıkıverse de, gözlerinden ne kadar da çekindiğini ve bunu lütfen diyerek rica ettiğini anlıyordum. Tuhaf şeylerdi. Yaptığım şeylere yani yapmaya çalıştığım şeylere tuhaf şeyler diyordu ama ben daha beş yaşındayken onun nelerle uğraştığını ve şuan beni tuhaf olarak tanımlasa da, kendisinin çılgınca şeyler yaptığını çok iyi biliyordum. Bu tuhaf bir şey değildi, benim gözlemimce annemle benim başıma gelen en çılgın şeydi.
"Ben tuhaf değilim." Herkes tuhaftı. Birazcık. Tamam zaten bir şey yapmıyordum. O günden sonra da zaten yapamamıştım. Annem beni yakalamıştı ve kötü, acımasız bir ceza vermişti. O gün için ona ne kadar öfke dolu olsam da, oyun arkadaşımı az kalsın canlı canlı yakıyor oluşum gözümün önüne geldiğinde, bunu hak etmiştim. "Ve eklemek istiyorum; yapmıyorum. Hiçbir şey."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leoman
FantasyKüçüklükten beri tuhaf şeyler hisseder, tuhaf olaylara neden olurdum. Annem tarafından tamamen kısıtlanarak büyütüldüğümde, yeni bir kasabaya okumak için getirildim. Kasabaya adım attığım ilk anda tuhaf bir enerji sezinlediğimi biliyordum. Burası ç...