Hoş geldiniz 💞🥺🥺
Umarım yeni kurgumu beğenirsiniz 💜💜
Çok fazla düz yazı olmayacak . Sadece giriş olabilmesi için ilk bölüm düz yazı oldu. Çoğunluğu texting olacak 🤍
İyi okumalar 💙💙💙
🌷🌷🌷🌷
Kim Taehyung 'dan
Gözükmemek amacıyla sindiğim duvardan başımı hafifçe öne doğru uzattım. Gergindim. Belki ucundan korku da vardı ama hayır , bu saatten sonra duramazdım.
Babam olacak o şerefsizi cehenneme sokmadan duramazdım.
İşte tamda bu yüzden, aylardır planlar yaptığı, en kaliteli mekanlar seçtiği, sözde adı iş görüşmesi olan toplantısını boka çevirecektim. Onun , yıllardır bana hayata zehir ettiği gibi bende ona zehir edecektim. Cehennem nedir , kafese girmek nasıl hissettir hepsini teker teker tadacaktı. Yavaş yavaş.
ruhu canından kopa kopa.
Izdırap çeke çeke.
"Hadi , teahyung." dedim kısık sesle kendime. Yaklaşık on beş dakikadır bu duvarda duruyor , dakika başı karşımda duran siyah çelik kapıya bakıyordum. İçeri girmem gerekiyordu ama tek başıma yapamazdım. Kapıda bekleyen korumadan tut, içerde gezen garsonlar kadar hepsi babamın adamları idi. Beni gördükleri an , toprak altına giderdim.
Stresle alt dudağımı dişledim. Buraya kadar gelmeyi başarmıştım ama gerisini getiremiyordum. Yüzüp yüzüp kuyruna gelmek tam anlamıyla buydu.
Ya da ucuna geldiğin kuyruğun kıvrılıp sana girmesiydi.
Bilemiyordum.
"Of!" başımı sinirle duvara yasladım. Bir şey olmalıydı. Bir yol. Bir seçenek. Bir çıkış. Böyle kalamazdım. Düşünmeliydim. İçeri girmeliydim. İçeri girmeli ve o adamı alnından vurmalıydım. Gebermeliydi. Kafatası delinmeli ve iğrenç kanı dışarı çıkmalıydı.
"Sikerim yolu seçeneği." Dudaklarımdan dökülen son sözlerim bunlar olmuştu. Daha fazla bekleyemezdim. Başımda duran celine şapkasını yüzüme doğru iyice indirmiş ve suratımı kapatan maskeyi gözlerimin altına doğru çekmiştim. Kapıya koşmak için güvenliğin anlık bir dalgınlığını bekleyecektim.Saniyeler saymaya başladım.
Bir..
İki...
Kafasını sağa çevirdi.
Üç...
Dört...
Kolunda duran saate bakıyor.
Beş...
Altı...
Arkasını döndü.
"Fırsat bu fırsat , oğlum " diyen iç sesimle birlikte güvenliğin üzerine doğru tüm gücümle koşmaya başladım. Tam sırtına atlayacaktım ki , kendimi dakikalardır saklandığım duvarda buldum.
Hemde üzerimde iri bir beden varken.
Sırtımı duvara çarptığım için nefesim teklemişti. Şaşkınlıkla, üzerime adeta çarşaf misali örtülen bedene baktım. Benim gibi şapkası vardı. Öyle bir yakındı ki yüzüme , sadece ışıl ışıl parlayan - bu parıltı şeytaniydi - irislerini görebiliyordum.
Şaşkındım. Sinirliydim. Berbat etmişti girişimimi. Zar zor topladığım fırsat ellerimden kayıp gitmişti. Bu yüzden , o gözlerini sökecektim. Öfkeyle soludum. Ilık nefesim dudaklarına çarptı ama o , gözlerini gözlerimden çekmedi.
"Sen kimsi-"
"Sus ve beni öp."
Ne?
Beynimde yankılanan anlamsız isteği , kaşlarımı çatmama sebep oldu. Sus ve beni öp mü demişti? Beni fahişe mi sanıyordu? Yoldan geçen bir kaçık mıydı? Yada içeride olan şerefsizlerden biriydi?
Her kimse , ölümü ellerimden olacaktı.
"Ne saçmalı-"
Dudaklarını iyice dudaklarıma yaklaştırdı. Sanki yeterince ağzımın içine girmemişcesine. Bu hamlesi , irkilmemi ve duvara doğru biraz daha yapışmamı sağladı.
"Kaçma , yemem seni güzellik." Alaylı sesi , bozuk olan sinirlerimi daha da bozdu ve ağzının ortasına tekme atmak istedim. Sert soluklarım , tenini deldi ama o gram siklemedi.
Bir süre daha bakıştık. Onu itmedim. Geri de çekilmedi. Garip , hemde fazlasıyla garip bir girdap içerisine girmiştim. Adım atmıyor, adım atmıyordum. Bakıyor bakıyor ve bakıyorduk.
Başını küçük bir açıyla sağa eğdi. "Bakma öyle , öldürmek ister gibi." Alaylı tını takındı. "Korkuyorum ..."
"Kimsin?" Sinir bozucu tavrını boş verip asıl sormam gereken soruyu sordum. Kısacık bir süre bekledi.
"Hayatını kurtaran kişi." Elini belimde hissettim. Tenim tutuşmaya başladı. Nefesim düzensizleşti.
Elini belimden çekmeliydi.
Derhal.
"Kimsin..." derin bir soluk aldım "dedim sana."
"Hayatını kurtaran -"
İki yanımda duran ellerimi saliselik hızla saçlarına çıkardım ve parmaklarımı geçirdim. Avuç içlerime değen yumuşak telleri , garip bir his yaydı içime ama belli etmedim. Saçlarını çekiştirip kafasını geriye doğru çektim. Santimlik bir boşluk yaratabilmiştim.
"Kimsin?"
"Bir...". dedi bedenini bedenime yaslamadan önce. Ansızın gelen bu hamle ile sertçe yutkundum. Baştan aşağı eti etime dokunuyordu.
Yutkundum.
"İki..." dedi boğukça. Derin sesi iliklerimi çürüttü. Zihnimi esir alan boyun eğme isteği dört tarafımdan saldırdı. Bu sefer ki hamlesi , belimde duran elini sırtıma kaydırıp tek koluyla incecik halkayı kavramak oldu. Kaslı kollarını belime hissetmek , başımı döndürdü.
"Üç..." dedi , yüzünü yana eğip yüzüme yaklaşmadan önce. Neyi sayıyordu bilmiyordum. Sadece sesine odaklanıyor ve engel olamadığım bir his beni uyuşturuyordu.
Bir kargaşa koptu. Çıt çıkmayan koridor da bağırışlar , çığlıklar ve koşma sesleri geldi. Çok değil , iki saniye sonrası insanlar aceleyle çıkışa doğru ilerledi. Biz ise olduğumuz yerde duruyor , bir milim bile hareket etmiyorduk. Öylece , cansız gibi dikiliyorduk. Nefes alıyor ve gözlerimizi birbiriyle seviştiriyorduk.
İki beden , tek vücut olmuştuk adete. Sağ eli ince belimi kavramış , yüzü yüzümü yalayan bir yakınlıkta ve bedeni bedenime yaslıydı.
Şey gibiydik , öpüşüyor gibi.
Tek kelime edemiyordum.
İnsanlar kaçtı.
İnsanlar korkuyla koştu.
Biz durduk.
O elini belimden çekmedi.
Ben kollarından kaçmadım.
Ve biz , bir felaketin doğduğu o gün birbirimizin felaketi olacağımızdan habersiz öylece durduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
swim me boy
ChickLit" karışabiliriz birbirimize , beyaz bir çarşafın arasında veyahut kirli bir tezgah üzerinde." Jeon Jungkook ve Kim Taehyung , düşman olan iki adamın , yıllardır gizli tuttukları oğullarıydı.