Tatlım, merhaba.
Öncelikle halini hatrını sormak istiyorum. Verebileceğin sınırsız cevaplardan birini duyabilsem fena olmazdı fakat küresel teknolojimiz henüz o kadar gelişmedi.
Senin insanlıktan umdukların çoktu, biliyorum. Ama işte, bilirsin olmayınca olmuyor. Bu cümleyi duyduğun gibi kıkırdadığını biliyorum. Şu an sana göz kırpıyorum.
Merak ediyorum. Umdukların yok olmuş olabilir mi? Yoksa bıraktığım gibi misin? Her açıdan bahsediyorum. O kadar çok merak ediyorum ki. Bazen sırf bu duruma sinirimden ağlıyorum. Anlayacağın üzere ben biraz değiştim. Ağlamaktan falan pek korkmuyorum artık. Yolun ortasında, metrobüste ve otel lobisinde her yerde ağlama lüksünü tanımlıyorum kendime. Aslında bir bakıma bu lüksü sen veriyorsun bana çünkü senin için ağlıyorum. Senin, bizim ve bir zamanlarki kendim için. Şimdiki kendime pek üzülemiyorum. Tasrif etmediğim biri kendisi. Senin de tasrif etmeyeceğin birisi.
Benim tanıdığım senin, tasrif etemeyeceği birisi.
Orda işler nasıl ilerliyor bilmediğimden kesin konuşamıyorum. Yaş aldın mı yoksa bıraktığım gibi misin? Büyüdüğünü izlemeyi hayal etmek beni öyle bir heyecanlandırıyor ki. Ellerim titriyor Beom.
İlk zamanlar...
Yani alışamadığım. Yani bilmiyorum her şeyi bulanık gördüğüm o bir buçuk yıl sürekli çizdim. Seni çizdim Beom. İyi ki diyorum fotoğraf çekilmeyi bu kadar seviyormuşsun. İyi ki o düğmeye sürekli basıyormuşsun. Artık pek fazla izleyemiyorum videoları çünkü... çünkü artık videolardaki sene tutkuyla yaklaşmak korkunçlaşmaya başladı.
Ordaki tatlı, şen, masum, haylaz, güzeller güzeli çocukla aramda sekiz yaş var artık.
Demek istediğimi anladığına eminim.
Başlarda bizi izleyip duruyordum ve seni özlüyordum ama şimdi sadece eski günleri yad etmeye yetiyor o videolar. Kaliteleri her geçen gün düşüyor, sanki o bir buçuk yıla geri döndürüyor beni. Bulanıklaştıkça bulanıklaşıyor. Kafamı karıştırıyor.
Eskiden fotoğraflarını taklit ediyordum çizimlerimde. Şimdiyse... Şimdiyse hayalini kuruyorum bebeğim. Büyüdüğünü düşlüyorum. Benimle birlikte. Hiç şüphe duymadan yaşayıp gittiğimiz o günlerde... Sanki sonsuza kadar birlikte olacağımızı düşünerek, tereddütsüz yaşadığımız o günlerde... Hiç üzerine düşünmediğimiz halde her zaman beraber büyüyeceğimize emin gibiydik sanki.
Şimdi sadece hayal gücüme sığınabiliyorum Beom. Yüz hatlarının oturduğunu ve keskinleştiğini düşünüyorum. Çok değil ama biraz daha uzayacaktın bence. Ben uzadım biliyor musun. Vücut hatların gelişecekti ve zahmetsizce sahip olduğun kol kasların daha da şişecekti eminim. Saçlarını uzatırdın belki. Yada yeni bir renk denerdin. Turuncu sana çok yakıştı bitanem. Ben denedim. Sen denedin mi? Ben seni turuncuya da boyadım, kırmızıya da ve mora...
Hiçbiri yetmedi Beom. Senin kadar güzel hiçbir şey çizemedim. Seni bile senin olduğun kadar güzel çizemedim.
Hiçbiri tatmin etmedi. Her zaman birkaç göz yaşım bulaştı resimlerine. Pes ettim.
Hayal gücüm seni büyütmeye yetmedi.
Beceremedim seni bana yaklaştırmayı.
Videolardaki sen varsın, hâlâ sekiz yaş var aramızda.
...
Geldim geldim. Temiz hava almam gerekti. Neden bu kadar uzun sürdü temiz hava alman diye sorabilirsin. Alt tarafı camı açacağım sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2Choi, yeongyu.
FanfictionÖnüme düşen bu gölge benim değil, biliyorum. O zamandan beri kaybolmuş, yersiz, rahatsız ve yalnız hissediyorum. Oneshot