Karın hafif bir katman halinde sonbaharda turuncunun en sakin tonu olan yapraklarla kaplı yerine serilmiş bir çarşaf gibi olduğu şehir meydanında yürürken ellerim cebimde çevreyi seyderip Noel için sevinçli çocukların eğlencelerini ve bir köşede durmuş onları yüzlerinde huzurlu bir gülümsemeyle onları izleyen ebeveynlerine hafif bir tebessümle bakıyordum. Gözlerimi onlardan ayırıp önüme baktığımda karşımda bana gülümseyerek bakan iki tanıdık yüz gördüm. Bunlar liseden arkadaşlarım olan Dorothea ve John'du. Onları yan yana görmek benim için ani olmuştu çünkü en son büyük bir kavga ile ilişkilerine son verdiklerine tanık olmuştum ve ardından Dorothea şehri terk edip yeni bir şehre taşınmıştı. Ben de onlara gülümseyerek bakarken başımı biraz yana eğip şaşkın bir şekilde onlara bakarken onlara neler olduğunu anlatmaları için bir sinyal vermiş olmalıydım ki Dorothea bir adım öne atılıp neşeli bir ses tonuyla konuşmaya başladı. " Yoksa beni özlemedin mi? " dedi. Söylediği şeyler üzerine gülümsemem biraz daha büyürken ona sarılmak için kollarımı açtım ve hızlıca bana koşup sarıldı. Geri çekilip hâl hatır sorma sohbetimiz sona erince ikisine bakıp sorgulayıcı bir şekilde konuştum. " Siz ikiniz, ne zaman barıştınız? ". İkisi birbirine gülümseyerek baktı ve ardından John bana dönüp cevap verdi. " Bu yaz Dorothea'yı bulmak için taşındığı şehre gittim ve orada barıştık. Ben de oraya taşındım ve buraya Noel tatili için ailemizi ziyarete geldik. Ayrıca bir büyük haberimiz daha var. Biz evleniyoruz! ". Birden dediği şey ile şaşkınlık ve mutlulukla karışık bir ifadeyle onlara baktım. " Dostum, ciddi olamazsınız! Gerçekten çok sevindim." . Dorothea artık daha heyecanlı bir ses tonuyla konuştu ve şaşkınlığımı yatıştırmaya çalıştı. " Ne derler bilirsin Taylor, arkadaşlar ayrılır, arkadaşlar evlenir.". Dediği söz ile bir an duraksadım ve yüz ifadem de durgunlaşmaya başladı. Aklıma geçen sene bu zamanlar geldi ve yaşanan şeyler hiç de hoş şeyler değildi. John ve Dorothea'ya durgunluğumu belli etmemeye çalıştım ve konuşmayı fazla uzatmadan biraz daha sohbet edip yoluma devam ettim. Ama o sözlerden ve aklıma geçen Noel'in gelmesinden ötürü adımlarım biraz daha hızlanıyor ve istemsizce beni tekrardan "o" restauranta götürüyordu. Her ne kadar geriye gitmek istesem de adımlarım hep ileri gitti. Sanrılarım tekrardan başlıyordu. Sanki o restaurant buluşması hiç yaşanmamış, o halen beni severken beni orada bekliyor gibiydi. O restauranta gitmek için yine o günkü geç kalmamak için gittiğim hızla gittiğimi hissediyordum. Ve yine kestirme bir yol olması için o mezarlığa saptım. Mezarlığın ortalarına doğru birden durdum ve gözüm bir mezara takıldı. Mezar geçen sene bu zamanlar yapılmıştı ve ben yine buradan geçerken vefat eden yabancının ağlamaktan harap bitmiş hamile karısıyla çarpışmıştım. Kadının haline üzülüp bir süre onunla kalıp sohbet etmiştim ve bu yüzden gideceğim buluşmaya geç kalmıştım. Ama işte orada, yine o kadın orada mezarın başında duruyordu. Bebek arabasının içindeki küçük çocuğu görebiliyordum. Gözlerimin hafifçe dolduğunu hissettim. Yabancılar doğuyor ve yabancılar ölüyordu. Peki bu bana neden acı veriyordu? Yaşamın bir döngüsü olan ölümün acısının felsefesini daha fazla düşünmek yerine adımlarım yine beni yönetmeye başladı. Tam kadının yanına gidecektim ki kadının mezarla bir şeyler konuştuğunu duydum. Onu rahatsız etmek istemedim ve adımlarım da benimle aynı fikirde uyuşmuş olacak ki ona doğru gitmekten vaz geçti ve mezarlığın çıkışına doğru yöneldiler. Mezarlığın hemen karşısında bulunan o lanetli restaurantı görünce durdum ve bir süreliğine restaurantın dışını inceledim. O zamandan bu yana akımların da değişimi sonucunda artık restaurantın dış mimarisi biraz değişime uğramıştı. Ayrıca bu restaurantın eski sahibi -ki kendisiyle bizzat tanışıklığım vardır- çevredeki insanların onun ve kişisel hayatının hakkında bir sürü dedikodular ürettiği için restaurantı bir kiracıya verip buralardan çıkıp gitmişti. Artık o eski kahverengi duvarların yerini beyaz ve parlak duvar boyaları kaplamıştı. Akımlar değişiyor ve söylentiler yeni göklerde uçuyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Bıraktığın Yer
FanfictionO donmuş kız hakkında bir şeyler duydun mu hiç? Başkaları için zaman akmaya devam etti, o bunu anlamıyacak Düşlerinde hala yirmi üç yaşında Başka nasıl olması gerekirdi ki Aldatmaca içinde yaşayan kız hakkında bir şeyler duydun mu hiç? Ayrılıklar he...