inside a street car, or on a mountain trail,
you breathe in when i exhale.
no matter where we are, or which way the wind blows,
or how heavy the snow,
nothing can change where we will go.lights, "siberia"
Bunun ne zaman veya kiminle olacağını asla bilemezsiniz. Çoğu insan, olana kadar bunun olduğunu fark etmez bile. Ama en azından bunu hayatınızda bir kez deneyimlemenin yeterli olacağını bilirsiniz.
Her zaman haber vermeden gelir; daha önce hiç tanışmadığınız birine ilk kez "merhaba" dersiniz ve aniden göz rengi değişir. Ve bir bakarsınız sizin göz renginiz de değişmiş.
Çoğu değişimde muhtemelen birbirinize aynı şok ifadesiyle bakıyorsunuzdur. Tabii hiç dikkat etmiyorsanız, diğer kişinin buna dikkat ettiğini umsanız iyi olur. Sonuçta o senin ruh eşin; en azından birinizin dikkat etmesi gerekir. Buna tanık olmak çok önemli bir şey.
Tanışmanın ardından genellikle bir bağırma ya da nefes nefese kalma oluşur; bu, sonunda onu bulmanın verdiği heyecan ve rahatlamadır. Bu, sonunda ruh eşinle tanıştın demektir; Doğduğunuzdan beri taşıdığınız heterokromatik göz renginin değişmesidir. Bu, nihayet bu dünyada başka bir kişiyle, doğduğunuzdan beri sizin olacak biriyle eşleştiğiniz anlamına gelir. Bir gözünde tüm hayatı boyunca senin göz rengini taşıyan biri varken, sen de onunkini taşırsın. Tanışıncaya kadar. Çünkü tanıştıktan sonra aynaya her baktığınızda, iki renk yerine gerçek tek göz renginizi görürsünüz. Ve ruh eşinize her baktığınızda, onun gerçek göz rengini, olması gerektiği gibi görürsünüz. Artık uyumsuz değil, sizinkiyle bir bütün olarak.
Bir dönüşüm sırasında kalabalık olursa oldukça kargaşa yaşanabilir. Yabancılar sanki sizi tüm hayatınız boyunca tanıyormuş gibi gelip sizi tebrik edebilirler. Halihazırda eşleşenler için bu, kulübe hoş geldiniz demektir, bir nevi tebrik ederler. Hala ruh eşini arayanların tepkileri bir miktar kıskançlık ve özlem içerebilir. Veya daha da kötüsü, ruh eşini bulanların kin dolu tepkileriyle karşı karşıya kalabilirsiniz, ancak onların defolup gitmesini sağlayabilirsiniz.
Çünkü ruh eşinizle tanışsanız bile onu kaçırma ihtimaliniz her zaman vardır. Bazen onları bir daha göremeyebilirsiniz bile.
———————
Louis dışarı çıkmak istemiyordu. Olduğu yerde son derece mutlu, Gossip Girl'ün tekrarlarını izliyor ve oreo yiyordu. Kimse onun Gossip Girl'ü izlediğini öğrenmediği sürece sorun yoktu. Koruması gereken bir itibarı falan var sonuçta.
Ancak Zayn, Louis'nin pineklemesine yardımcı olmuyordu. Zayn, kararlı bir ifadeyle Louis'nin yatağının üzerinde geziniyordu.
"Gidiyoruz." dedi Zayn. Ya da en azından Louis öyle söylediğini düşündü. Kulaklarını kapatan bir yastık olmasına rağmen bunu söylediğinden emindi. Çünkü Zayn son beş dakikadır sadece bunu söylüyordu, dolayısıyla oldukça emindi.
Louis ona, "Gitmek istemiyorum," diye bağırdı, kelimeler çarşaflarının arasında boğulmuştu. "Bırak odamda pinekleyip saçma sapan televizyon izleyeyim."
Kolay bir güçle yastık ve çarşaflar elinden kaydı ve Louis savunmasız kaldı. Louis, Zayn'in zayıf kaslarına rağmen bunu bu kadar kolay yapabilmesinden nefret ediyordu. Belki bu Louis'in spor salonuna gitmeye başlaması gerektiğinin bir göstergesiydi.
Kendini savunmak için bacağını dışarı atmaya çalıştı çünkü bu adil değildi. Kendi rahatı için savaşmaya çalışıyordu, tamam mı?
"En iyi arkadaşın olarak" dedi Zayn ve hayır, Zayn onun en iyi arkadaşı değildi çünkü en iyi arkadaş kimseyi gitmek istemediği aptal bir partiye götürmezdi, "Seni dışarı çıkarıyorum. Okul yok ve sen benimle geliyorsun. Eğlenceli bir gece için."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Waiting for the Tides to Meet| Larry Stylinson| Türkçe Çeviri
Ficción GeneralLouis derin bir nefes verdi, Harry'nin ruh eşini düşünüyordu. Harry'nin ruh eşinin muhtemelen Harry kadar güzel olduğunu, Louis'in kıyaslanamayacağı bir kişi olduğunu ve evrenin onu nasıl Harry'ninki olarak seçtiğini düşünüyordu. "Siktir git evren"...