Jay's pov;
Geçen binmesi için yalvardığım arabama kendi isteğiyle binip oturduğunda gülümsemeden edememiştim. Ben de kendi yerimi aldığımda ona döndüm.
Ağladığı için kızaran gözlerini inceledim bir süre. Sonra kızarmış burnunu ve ısırıp durduğu için yara içinde kalmış dudaklarını.
Tekrar dudaklarını dişleri arasına hapsettiğinde başparmağımı dudaklarının üzerinde gezindirdim. Bu cesaretimin nereden geldiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Birazdan yumruğu yiyebilirdim ama buna değerdi.
"Dudaklarını rahat bırak." Hemen eliyle dudaklarını kapattığında bu sevimliliğine gülmeden edememiştim. Çok çabuk utanıyordu ve ben her seferinde nasıl bu kadar sevimli olabildiğine şaşırmadan edemiyordum.
Bakışlarımı gözlerine çıkardığımda dudaklarının üzerindeki ellerini indirmişti. Yüzümdeki gülümseme daha da büyürken onunda dudaklarının kıvrıldığını fark etmiştim.
Bugün yeminliydim, onu gülüşünden öpmeyecektim.
"Teşekkür ederim."
"Hm? Ne için?" Gülümsemesi büyümüştü. Başını aşağı eğmesiyle bütün manzaram yok olmuştu.
"Bugün yaptıkların için."
Saklama o yüzünü.
"Kim olsa aynısını yapardı."
"Yine de teşekkür ederim." Başını kaldırmış ve utangaç gülüşünü gözler önüne sermişti.
Tanrım, eriyorum.
Gülüşünün her bir detayını aklıma kazımaya çalışıyordum. Çünkü muhtemelen bana bir daha böyle gülmeyecekti.
Geçenki konuşmamız aklıma geldiğinde yüzüm düşmüştü. Mutsuzluktan yataklara bile düşmüştüm. Başkasından hoşlanıyor olduğu gerçeği beni mahvediyordu. Şuan burda benim yerime sevdiği kişiyle olmayı dilediğinden emindim.
Geriye yaslandım ve kontağı çevirip el frenini indirirken konuştum.
"Heeseung'un neyinden hoşlanıyorsun?"
Ona bakmadan sormuştum çünkü vereceği cevaptan korkuyordum. Neden sormuştum ki sanki? Sadece kendime zarar veriyordum.
"Heeseung Hyung mu?" Şaşkınlıkla bana dönmüştü. Biran gözlerim yüzünde gezindindiğinde sorumun onu keyiflendirdiğini fark etmiştim.
"Hmhm." Aferin böyle devam et Jay. Umrunda değilmiş gibi, hiç üzülmüyormuşsun gibi davran oğlum.
Kocaman bir kahkaha atmıştı. Böyle bir durumun içinde olmasaydık aşkla dinleyeceğim kahkahası şimdi yüreğimi ezip geçiyordu. Camı aralamıştım. Temiz havaya ihtiyacım vardı.
"Ya! Gerçekten Heeseung Hyung'tan hoşlandığımı mı düşünüyorsun? O yüzden mi o gün öyle dedin?"
O gün ne dedim tam hatırlamıyordum. Beynim travmatik her anımı kafamdan silip atıyordu.
"Yani o gün.. Ona karşı farklıydın, özellikle bakışların... O da aynıydı... Ben de öyle düşündüm işte."
Tekrar kahkaha atmıştı.
"Aptal, umarım bu konuyu Heeseung Hyung'la konuşmamışsındır. Beni rezil etmedin değil mi?"
Gülüşlerinin ardından birden ciddileşip kaşlarını çatarak ona cevap vermemi beklemişti.
Hafifçe gülümsedim biraz sinir edebilirdim sanırım.
"Elbette söyledim. O benim arkadaşım. Sizin için şans diledim ve ona biraz seni tavlayabilmesi için taktik bile verdim."
Ona dönüp göz kırptığımda abartılı bir şekilde göz devirmişti. Ardından gülerek cümlesine devam etti.