Yine bir okul günü. Bana hiçbir şey katmayan dersler ve gereksiz yere diyalog kurduğum bir avuç insan.
Çoğunluğunda devamsızlık yapıyordum zaten. Geldiğim zamanlar da hayaletten farkım olmazdı. Kafamı sıraya koyar ve uyurdum. Kimse bana karışmazdı, benim olup olmadığımı fark ettiklerinden bile şüpheliyim.
Yine ailemle okula gitmediğim için kavga ettikten sonra zorla okulun yolunu tutmuştum. Sebepsiz bir istek değildi benimkisi, ben gitmek istesem de ayaklarım beni götürmüyordu sanki. O kapıdan geçmek bile kırılması zor rekorlara benziyordu adeta gözümde. Hocalar bile benden bıkmıştı, geldiğim zamanlarda dahi yokmuşum gibi devam ederlerdi. Kimse sormazdı neden bu kadar çok devamsızlık yaptığımı. Sorsalar da söylemezdim sanırım.
Sırama doğru ilerlediğimde, sınıf yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Birkaç kişinin hakkımdaki fısıldaşmalarını duydum fakat oralı olmadım. Ne diyebilirdim ki? Çoğu haklıydı zaten. Bilmedikleri bir sebepten okula uğramıyor, ara sıra kendimi gösteriyordum sadece. En arkaya doğru ilerledim ve çantamı yana asarak sırama geçtim. Başımı kollarım arasına alarak sıraya yatıp uyumaya çalıştım.
Yaklaşık 20 dakika sonra alışık olmadığım şekilde uyandırıldım. Kafamı kaldırdığımda açık kahve dalgalı saçlara sahip, yüzünde parlak gülümsemesi olan bir çocuk tarafından uyandırıldığımı fark ettim. Hemen önümdeki sıranın oturağına oturdu ve bana doğru yaklaşarak konuşmaya başladı.
"İsmin Nicholas değil mi? Benimle havai fişekleri izlemek ister misin?"
"Ne?"
"Seni bugün okulda gördüm ve şansımı değerlendirmek istedim, bunu uzun zamandır düşünüyordum fakat sana nasıl ulaşacağımı hiç bilmiyordum. Burada olduğun için gerçekten çok heyecanlıyım."
Ciddi anlamda, ne? Uzun zaman? Şansını değerlendirmek? Benimle havai fişekleri izlemek istemek? Bu çocuk kafayı mı sıyırmıştı? Gidebileceği muhtemelen onlarca insan vardı ve o bu anı gerçekten benimle mi yaşamak istiyordu? Ne zaman uzun zaman önce benimle gösteriye katılmak isteyecek kadar dikkatini çekmiştim? Yüzümü bile ezberlediğinden emin değildim. Okula gelir, uyur ve giderdim zaten. Dışarıda beni görecek desek, evden dışarı da çıkmıyordum ben. Bunları düşünürken ona cevap vermeyi unutmuş olacağım ki, konuşmaya devam etti.
"Bunu çok erkenden sorduğumu biliyorum, gösteriye daha aylar var ve sen seni tanımadığım için bunun çok saçma olduğunu düşünüyor olmalısın."
Kafamı sallayabildim sadece. Gülümsemesi hüzünlü bir hal almıştı çoktan. Kabul etmem gerekirdi ki o gerçekten çok sevimliydi.
"Nicholas?"
"Hm?"
"Bu gösteriye gelip gelmeme konusunda kararsız isen, o zamana kadar seninle yakınlaşmama izin verir misin?"
"Ne?"
"Dediğimi duydun. Takıl benimle. Yakınlaş. O günü istemeni sağlayacağım. Pişman olduğunu söylediğin anda peşini bırakırım, söz veriyorum. Lütfen o zamana kadar bana bir şans ver."
"Neden ben?"
"Ha?"
"Soruyorum ki, neden ben? Onca insanın içinden neden ben? Bu görünüşün ve üslubun sayesinde benden çok çok daha iyileriyle olabilirsin, neden benimle olmak istiyorsun?"
"Sen farklısın çünkü. Benim için sen onca kişiden daha farklısın. Seni tanımak istiyorum sadece, buna bile hakkım yok mu?"
Dalga geçiyor olmalıydı. Etrafıma bakma gereği duydum. Bu bir oyun mu diye düşünmeden edemedim. Ama kimse oralı değildi. Herkes kendi halinde bir şeylerle uğraşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
firework, nichojoo
Short Story"Benimle havai fişekleri izlemek ister misin?" -oneshot.