Eve o halde nasıl geldiğimi bilmiyorum, harap olmuş gibiydim. Gerçek oluşuna anlam veremiyor, evin her köşesinde Euijoo'yu görüyordum. Bana gülümsüyor ve yanına çağırıyordu. O köşeye doğru ilerlediğimde elinden tutuyordum ama, o köşe boştu. Üzerime kanının bulaştığı Kimono'mu çıkaramadım bile üzerimden. Sadece odama geçtim ve yere çöktüm. Annem arkamdan geldi. Ne olduğunu sormadı, belliydi zaten. Ağlamıyordum, garip. Gözyaşlarım akmıyordu. Elime Euijoo'nun telefonunu aldım. Kabını uzun uzun inceledim. Kendi telefonumu onunkinin yanına koydum ve birleşen telefon kılıflarımıza baktım. Ekranı çatlak telefonunu alıp açtım. Öncesinde mesajlara girdim. En son bana mesaj yazıyordu, görüldü olduğu zamandan. "Ben seni daha çok seviy" yarıda kalmıştı cümlesi. O zaman olmuştu bu olay. Benim mesajlarımın altında annesi, babası, arkadaşları ve kayıtlı olmayan bir numara vardı. Şüphelendirici olduğu için mesajlara tıkladım. Gördüğüm şeyle kalakaldım. Euijoo gözlerini yummadan önce bildiğini söylediğinden bahsetmişti o bildiği şey bu muydu? Konuşmanın öncesi var mı diye bakmak istedim ama silinmişti. Silinmeyen konuşmalar bizim buluşmamızdan bir gün önce atılmıştı.
_________________________________________
bilinmeyen numara;
Seçimini yaptın mı Euijoo?
Kimi seçiyorsun?Euijoo;
Yaptım. Kendimi seçiyorum. Bana ne olacağı umrumda değil ama Nicholas'ın kılına bile dokunmayacaksınız.bilinmeyen numara;
Ben sözlerimi her zaman tutarım Euijoo.
Seçiminden pişman olma.Euijoo;
Yarın erkenden festival alanına geleceğim. Ne istiyorsanız orada söyleyin ve bitsin bu tehditleriniz.bilinmeyen numara;
Biter mi bitmez mi buna sen karar verirsin Euijoo._________________________________________
Konuşma Euijoo'nun görüldü atmasıyla sonlanmıştı. Kendi telefonumu aldım ve bu numarayı tuşlayıp aradım. Numara kapanmış gözüküyordu. Euijoo ile ne vardı aralarında? Seçim derken hayat seçimi olduğundan Euijoo'nun haberi var mıydı? Akıtamadığım gözyaşlarım şimdi akmaya başlamıştı işte. Elimle göğsüme yumruklar atarak ağlamaya başlamıştım. Annem yukarıdan gelen sesleri duyup koşmuş, ekranı açık kalan telefondan mesajları okuyup dehşete düşmüştü. Bana sarıldı ama karşılık veremedim. Kendimi döverek ağlamaya devam ettim. Bir yandan onun adını sayıklayarak kurtaramadığım, bilmediğim için kendimi suçlamaya devam ediyordum. En sonunda olan gücüm tükendi ve kendimi dövmeyi kestim. Annemin kollarının arasında, bir bebek gibi ağladım saatlerce. Onu kurtaramadım diye sayıklamaktan başka cümle kuramaz olmuştum. O halde uyuyakaldım. Uyandığımda ona mesaj atmaya yeltendim. Dünyam tekrar ve tekrar başıma yıkıldı. Beraber çekindiğimiz o iki fotoğrafı bastırıp koymuştum. O köşeye gittim ve incelemeye başladım. Bana ilk başta yaklaşan, beni kendine alıştıran, benim için endişelenen, cennetten çıkmış gibi hissettiren, beni kendine aşık eden bu çocuk, artık yoktu. Hayatımda bundan daha kötü hiçbir gerçekle karşılaşmadım. Evlerine gittim. Sesim çıkmadı. Anısı için koyulan fotoğrafın yanında oturdum, sarıldım fotoğrafa. Dinmeyecek olan gözyaşlarımı akıttım. Kısa bir süre önce tanışmış olmamıza rağmen bu denli sevdiğim kişiyi kaybetmek bana tarifsiz bir acı verdi. Annesi sarıldı bana. "Oğlum üzülme sen, Euijoo seni üzgün görmeyi sevmez." dedi. Daha da şiddetli ağladım. Madem beni üzgün görmeyi sevmiyordu, neden hala uyanıp iyiyim ben demiyordu? Beni nasıl kendinden mahrum bırakabilirdi? Nasıl kendinden vazgeçebildi? Bu bencilliği bana nasıl yaptı?
Gelen insanları izliyordum şişmiş gözlerimle. O kapıdan Euijoo'nun girmesini bekledim. Saatlerce, gözümü oradan ayırmayıp onu bekledim. Arkadaşları geldi. Onlar da sıkı sıkı sarıldı bize. Tepkisiz bir şekilde oturuyordum ama hala kendimi suçluyordum. Annesinin beni dürtmesiyle kendime geldim.
"Euijoo'nun telefonunda sana yazdığı notlar var, onları oku oğlum. Kimseye göstermezdi hep yazardı. Neden sana bunları yüz yüze söylemediğini sorardım hep. Ben utanırım, gözlerine bakamam onun derdi. O an anlamıştım sana sırılsıklam aşık olduğunu. Lütfen onları oku oğlum, kendini suçlama artık."Onun odasına çıkardı beni. Kapıyı kapattı ve beni buram buram Euijoo kokan odada yapayalnız bıraktı. Yatağına yakın yere oturdum. Telefonunun notlar kısmını açtım. Benimle konuştuğu ilk gün için bile bir sürü şey yazmıştı buraya. Okumaya başladım teker teker. Beni daha öncesinden beri sevdiğini öğrendim. Bana duyduğu aşkı anlatmıştı hep. Ona dediklerimi, onu çok mutlu ettiğini, bir defa daha doğsa yine beni seveceğini yazmıştı. Yaşlı gözlerimle yazdıklarını okurken notların sonu gözüme ilişti. Bu ölmeden önce yazdığı son nottu.
"Bana ne olacağını bilmiyorum. Belki de bunu sana asla itiraf edemeyeceğim. İkimiz arasında bir seçim yapmak zorunda kalacağımı hiç düşünmezdim. Bunu kim neden yapıyor hiçbir fikrim yok. Bu bir süredir var ve ben her geçen günde daha çok korkuyorum. Sana kabus gördüğümü söylediğim gün, ikimiz arasında bir seçim yapmam gerektiği ve seçtiğim kişiye olacakların yazdığı bir mesaj aldım. Seni seçemeyeceğimi herkes biliyordu. Sana bir şey olmasına dayanamazdım ki ben. Bundan sana bahsedip seni üzmek istemedim. Seni daha yeni bulmuşken bir şey olsun istemedim. Buraya konuşmak için gidiyorum fakat konuşma nasıl bitecek bilmiyorum bile. Eğer sana bugün hissettiklerimi söyleyemezsem, buraya yazdıklarımın okunmasını istedim!! Anneme üstü kapalı bir şekilde senin için notlar bıraktığımı ve utandığım için söyleyemediğimi söyledim. Eğer bugün bana bir şey olursa senden okumanı istemesi için. Buraya ne yazarsam yetersiz kalacak gibi. Önceki notlarımda tüm hislerimi döktüğüme pişman oldum. Soruna cevap vererek bitirmek istiyorum. Bilmek istediğin sorular var biliyorum. "Neden ben?" diye sormuştun bana değil mi? Nedenini ben de bilmiyorum aslında. Beni aptal bir aşık yapan kişi de sensin! Her şeyin beni sebepsizce mutlu ettiğinde anladım bunu. En çok yapmak istediğim şey sana aşık olduğumu söyleyip seni öpmekti. Umarım bu yazı ve endişem boşa olur çünkü seni öpmek istiyorum hehe."
"Küçük bir not: Seni bu dünyadaki her şeyden çok seviyorum<3"
Son not burada bitiyordu. Durduramadığım hızla akan gözyaşlarımı kolumla silip ayağa kalktım. Onun da masasında ikimizin olduğu fotoğrafı görünce gülümsedim hüzünle. Masanın üzerinde, bizim fotoğrafımızın yanında ona ait bir küçüklük fotoğrafı vardı. Fotoğrafı elime aldım. Yatağa doğru yürüdüm ve uzandım. Fotoğrafına sarıldım ve yataktaki kokusunu içime çekerek saatlerce ağladım.
Kendimden nefret ettim. Hiçbir şeyi fark etmediğim için. Yetişemediğim için.
Ondan nefret ettim. Hiçbir şeyi fark etmeme izin vermediği için. Beni bu kadar sevdiği için.
Onu özledim. Kollarımın arası bomboştu. Üşüyordum. Beni ısıtacak kimse kalmamıştı artık. Bu soğuk, karanlık dünyama renklerini aktaran kişi artık yoktu. Beni bambaşka birine dönüştürüp kendisi benim toprakların altındaydı. Buna nasıl dayanabilirdim? Hayatımın sonuna kadar nasıl onsuz günlerim geçecekti?
Fotoğrafını öptüm uzunca. "Her şey için bu kadar geç kaldığım için üzgünüm Euijoo. " dedim. Sarıldım fotoğrafına sıkıca. Onun yatağında, onsuz.
"Bunca zamandır itiraf edemediğim için üzgünüm. Seni bunca şeyle tek başına bıraktım, benim için kendinden vazgeçtin. Bu sevgimi sana hiç hissettirebildim mi? Özür dilerim Euijoo. Nolur affet beni. Söz veriyorum, başka bir hayatta, seni seven ben olacağım. "_________________________________________
of cok uzuluyorum ben bunlara ya
ŞİMDİ OKUDUĞUN
firework, nichojoo
Krótkie Opowiadania"Benimle havai fişekleri izlemek ister misin?" -oneshot.