üç sene sonra
⎯
yeonjun
beomgyu
şey
merhaba
ben yeonjun
numaram hâlâ var mıdır bilmiyorum ama...beom
oh
yeonjun
elbette hâlâ kayıtlısın
iki sene oldu birbirimize yazmayalı, nasılsın?yeonjun
iyiyimm
sen?beom
ben de iyiyim
okullar açılacak işte iki haftaya, onun koşuşturmacası
sen ne yaptın?
hiç soramadım, denedin mi tekrar sınava girmeyi falan?yeonjun
evet, evet denedim
kazandım da bu sene bir yeri
istediğim bir yerdibeom
e harika
hangi bölüm?yeonjun
şey
japonca öğretmenliğibeom
harika!
japonca'n cidden çok iyiydi senin
bana çok anlatmışsındır
çok özlüyorum o zamanları gerçektenyeonjun
ben de çok özlüyorum
üçüncü sınıf oldun değil mi?
nasıl gidiyor?beom
harika gidiyor, seviyorum bölümümü
üniversitemi de seviyorum, ortamını falan
iyi yani yayeonjun
arkadaşların iyi mi?beom
evet ya hepsini seviyorum
iyi insanlaryeonjun
ilk sene öyle çok arkadaş edinemiyordun
konuşuyorduk ya o zamanlar bahsetmiştin
sevindim arkadaşlıklar kurabilmeneebeom
ilk sene pek mutlu değildim ama şartları kabullendikten sonra her yere uyum sağlayabiliyorsun
nihayetinde okumak istediğim bölümü de okuyamayabilirdim
bu da yeterli şimdilik banayeonjun
anladım
yazmak istedim öyle ben debeom
iyi yaptın
aramızın neden açıldığını bilmiyorum ama birbirimize yazmalıyız böyle
arada birbirimizi yoklayalımyeonjun
tamam
görüşürüz sonrabeom
görüşürüüüz⎯
valizimi yurt odama taşıyıp yorgun argın yerleştirdikten sonra kendimi boş olduğu belli olan tek yatağa yatıp kapanmak için benimle savaş veren gözlerimi yumdum. biraz uykunun bana iyi geleceğini düşünerek hemen o an uykuya teslim oldum.
gözlerimi açtığımda saat sabahın dokuzuydu ve ben deliksiz bir uyku çektiğim için oldukça mutluydum. üzerimdeki çarşafı kimin örttüğünü sorgularken temiz olduğu belli olan çamaşırları katlayan çocuk bana günaydın dedi. yatakta doğrulup uykulu bir şekilde günaydınını aldım.
"örtecek başka bir şey bulamadım üzerine, kusura bakma." dedi. ve oturduğu sandalyeden kalkıp çamaşırlarını dolabına yerleştirdi. "ben jiwong. oda arkadaşıyız."
başımı salladım ve yataktan kalktıktan sonra konuştum. "memnun oldum jiwong. ben de yeonjun. ince davranışın için teşekkür ederim." çarşafı göstererek tebessüm ettim.
jiwong bana bazı yurt kurallarından, odada kalan diğer iki kişiden bahsetti. onlara yakın olmamam gerektiğini söylediğinde fazlasıyla merak ettim sebebini. ve biraz dirense de nihayet ağzındaki baklayı çıkardı. "her ikisi de gay."
dudaklarımı birbirine bastırıp bir süre sustum. istemsizce gülüp geri çekildim ardından. "jiwong, bence biz uzak kalalım kardeşim. en sağlıklısı bu olacaktır. sağ ol her şey için."
konuşarak bir şeyleri düzeltmeye çalıştı. kendisinin homofobik olmadığını falan söyledi, komik bir şekilde. onu hiç dinlemedim bile. odadan apar topar çıktım. manyak mı ne?
yurttan çıktıktan sonra ilk yaptığım şey keşif yapmak oldu. kendime kart çıkarttım, okula gittim ve geldim. yolu öğrendim, kendime birkaç bir şey aldım ve mutlu mesut odama döndüm. jiwong dışındaki oda arkadaşlarımdı odada olanlar.
"selam." dedim tebessümle. "ben choi yeonjun. dün tanışamadık."
"hey." dedi benim üstümdeki yatakta uzanan oğlan, hafifçe aşağıya sarkarken. "han soobin. çok memnun oldum."
çalışma masalarından birinin üzerinde oturmuş gitar akoru yapan diğeri de tebessümle elini kaldırıp selamımı aldı. "jun han."
"hangi üniversite hangi bölüm kanka?" dedi soobin. ayaklarını ranzadan sallayıp yere atlamıştı.
"kyungpook'ta japojca öğretmenliği kazandım."
"harbi mi? ben de kyungpook'tayım." dedi junhan heyecanla. "sanattayım ama ben. görsel sanatlarda."
gözlerim irice açıldı. elimdeki poşeti kenara bırakıp ona yaklaştım. "beomgyu, choi beomgyu. tanıyor musun onu? üçüncü sınıf."
onun da gözleri iri iri açıldı. "onu tanıyor musun! choi beomgyu fakültenin altın prensidir."
"şaka?" dedim gülerek. "beom mu? vay pislik, popüler mi olmuş bir de utanmadan."
"ay tanıyor musun cidden onu? benim bir sınıf üstüm. hepimizin idolü resmen."
beomgyu hakkında konuştuk sonrasında. çok şey öğrendim han'dan. beomgyu'nun dersleri hep çok iyiymiş. hocaların göz bebeğiymiş. okuldaki en sosyal ve en enerjik kişilerdenmiş ve popülaritesi yalnızca resim fakültesiyle sınırlı değilmiş. herkesçe seviliyormuş ve pek çok kişiye de yardımcı oluyormuş hep.
"bu kadar çok çevre edinmesine çok şaşırdım çünkü lisede ve ortaokulda bir tek ben vardım. çok mutlu oldum ya." gülerek yarın giyeceğim kıyafetleri aldım dolabımdan. "yarın fırsatım olursa ilk işim onu bulmak olacak. haberi yok benden, bu üniversiteyi kazandığımdan falan. çok merak ediyorum nasıl tepki vereceğini.
junhan'ın yatağında yüz üstü uzanan, dirseklerine yükünü bindirmiş halde bana bakan ve ayaklarını da ritmik şekilde inirip kaldırarak yatağa vuran soobin yavaşça ismimi zikretti. "yeonjun," kaşlarımı kaldırıp ona baktım. "yanlış anlamazsan... sen bu beomgyu'ya karşı bir şey mi hissediyorsun? ne bileyim, bu heyecanın falan bana farklı geldi."
güldüm. "tanıdığım tüm soobinler neden bu kadar zeki?" dedim gülüşümün arasından. "beomgyu benim küçüklükten beri arkadaşım. her daim yanımda olan bir isim. ve evet, sevdiğim çocuk."
dudakları kıvrıldı. ellerini yanaklarına koydu ve o şekilde baktı bana bu kez de. hâlâ ayaklarını sallıyordu. "çok tatlı bir dürüstlüğün ve enerjin var. umarım beomgyu tanıdığın beomgyu olarak kalmıştır ve hayal kırıklığın olmaz."
"olmayacak." çünkü benim beomgyu'm, asla değişmezdi. özellikle bana karşı, asla.