Gerçek

76 7 18
                                    

"Görüşmek üzere İsmail bey. Yarın saat kaçta geleyim?" dedim. İsmail bey yaklaşık bir aydır çalıştığım restaurantın sahibiydi. "Saat kaçta dersin bitiyor?" dedi. Aslında biraz soğuk biriydi ama çalışanlarına değer verirdi. "Öğlen iki civarı." dedim. " Tamam o zaman, saat üçte burada olursun." Başımı sallayıp restaurant dan çıktım.

 Şubat ayının vermiş olduğu serinlikle çantamdan atkımı ve beremi çıkarıp taktım, metro durağına doğru yürümeye devam ettim. Çantamdan kulaklığımı çıkarıp taktım ve telefonumdan herhangi bir şarkı açtım. Metro durağında geldiğimde kalabalıktan neredeyse nefes alamıyordum. Sıkış tepiş metroya bindim. Metro çok kalabalık ve gürültülü olduğundan dolayı şarkının sesini yükselttim ve direğe tutunarak gözlerimi kapattım. 

Evimin olduğu semtte metrodan indim ve koşar adımlarla eve gitmeye başladım. Kar yağmaya başlamıştı. Aslıda hızlıca eve gitmemin nedeni soğuk değildi. Sadece yorulmuştum, tükenmiştim ve bitmiştim...

Evime, daha doğrusu daireme girer girmez, kendimi yatağa attım. Olabildiğince hiçbir şey düşünmemeye çalışarak uyumaya çalıştım. Telefonumun sesine uyandığımda, gözlerimi birkaç kez ovalayıp sehpanın üzerinden telefonumu aldım.

 KOZA arıyordu. Telefonu açıp kulağıma koydum. "Efendim, Koza." dedim. Etrafın karanlık olduğunu bile daha yeni anladım. Uyku mahmurluğuyla telefona baktım. Saat gece üç olmuştu. Bu saatte beni araması tuhaftı ve arkasından arabesk bir şarkı geliyordu. Meyhanede miydi o? " Ah! Benim küçük, minik ama bir o kadar da çirkin kardeşim." Gözlerimi devirdim. "Nasılsın?" Gerçekten bu saatte beni bunun için mi aramıştı? " Sana inanamıyorum Koza," dedim. " Bu saatte neden beni aradın?" Kısa bir sessizlik oldu. "Aslında, neden aradığımı bende bilmiyorum." Konuşurken bile kelimeleri birbirine giriyordu ve sarhoş olmuştu. "Koza, sen neredesin?" dedim. "Meyhane'de misin?" Birkaç saniye durdu. "Evet, şuan rakı içiyorum küçük, çirkin kardeşim." duraksadı. "Bana katılmak ister misin?" Sorusuna cevap vermeden, "bana nerede olduğunu söyle." dedim. 

Koza olduğu meyhaneyi söyledikten sonra üzerime deri ceketimi ve siyah postal tarzı botlarımı giyip evden ayrıldım. Yoldan bir taksi çevirdim ve meyhanenin adını söyledim. Ne kadar düşünmemeye çalışsam da, düşünceler beni içine çekmeyi başarmıştı. Hiçbir şeyi ciddiye almayıp, her şeyi dalgaya alan Koza bu gece meyhaneye gitmişti ve rakı içmişti. Taksici mekanın önünde durduğunda ücreti verip taksiden indim ve mekana doğru ilerledim. İçeriye girdiğimde havasızdı ve rahatsız edici boyutta alkol kokusu vardı. Gözlerim Koza'yı ararken onu meyhanenin tam ortasında ki masada sek rakısını içiyordu. Gözlerinin altında mor halkalar oluşmuştu ve içleri kıpkırmızıydı. Uykusuzluktan olmalıydı. Yanına gittim. Kafasını masaya yasladığından dolayı beni görmedi. Hafifçe dürtükledim, neredeyse sızmak üzereydi. "Koza!" dedim. Ağır ağır başını kaldırdı. Kahverengi gözünün altında ki çarpı işareti dövmesi daha da belirginleşmişti. "Ah! Geldin mi küçük çirkin kardeşim?" Ayakta bile duramayacak kadar sarhoş görünüyordu. Konuşamıyordu bile ne söylediğini zor anlıyordum. "Koza kalk hadi gidiyoruz." Boş gözlerle bana bakmaya devam etti. Omuzlarından tutarak kaldırmaya çalıştığımda kıpırdamadı bile. " Koza kalkar mısın?" Sarsılarak ayağa kalktı., elimi beline koyarak destek olmaya çalıştım. 

Kalabalığın içinden zorlukla onu çıkardım. Dışarıya çıktığımda, " Araban burada mı?" diye sordum. "Bir sokak ileriye bıraktım." dedi ve cebinden anahtarı çıkarıp boştaki elime tutuşturdu. Tüm yükünü bana veriyordu. Aslında yürüyebilirdi ama bilerek bunu yaptı. Homurdanarak yürümeye başladım. Zar zor arabaya geldiğimizde, Koza'yı ön koltuğa oturttum. Sürücü koltuğuna oturduğum anda arabayı çalıştırdım. Derin bir sessizlik oldu. Sessizliği bozan ilk ben oldum. "Sana inanamıyorum, meyhaneye neden gittin?" Koza boş boş yüzüme baktı. Ardından her zamanki gibi kahkaha atmaya başladı ama bu farklıydı gülüşü acı doluydu. Kaşlarım çatıldığında gözlerimi yoldan ayırıp Koza'ya baktım. Dudaklarında acı dolu bir tebessüm vardı. Tam o an daha da şaşırmama neden olan bir şey oldu. Koza'nın gözleri doldu. Ona baktığımı fark ettiğinde başını cama doğru çevirdi ve yolu izlemeye başladı. Bende tekrar yola doğru döndüm. 

Yolda kimse yoktu ve karanlıktı. Birkaç dakika sonra arkadan bir arabanın hızla bize yaklaştığını fark ettim. O kadar hızlı geliyordu ki, hızını azaltmazsa bize çarpacaktı. Koza'ya baktığımda başını cama yaslamış uyukluyordu. Tam Koza'yı dürteceğim sırada büyük bir gürültüyle sarsıldık. Dikiz aynasından geriye baktım. Siyah araba arkadan bize çarpmıştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 17 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sokak Nöbetçileri 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin