1

71 6 3
                                        

200

Koşuyordum. Minik ayaklarımın sesi etrafı dolduruyordu. Hızlıca bir bahçeye girdim, saklanmak için çevreye bakındım. Nefes nefeseydim. Ev villa olmalıydı. Yeşil çimler yeni bakım yapılmış gibiydi. Bahçenin duvar köşelerinden birinde bir köpek vardı. Beyaz tüylü, iri bir köpekti. İyi bakılmış olmalıydı. Evin duvarları resimlerimde çizdiğim evler gibiydi. Beyaz çatısı kırmızıydı. Gözlerim açık bir pençerenin altında durdu. Chan'ın sayması bitmek üzere olmalı, acele etmeliyim.

Pençerenin altına doğru koştum ve orada durup çömeldim. Ellerimle ağzımı kapattım. Nefeslerim duyulmamalıydı. Yoksa ebe olabilirdim. Ne kadarda sessizdi burası. Birileri yaşıyor muydu acaba?

KÜT!

Küçük bedenim sesle irkildi. Elimle ağzımı kapatmam dudaklarımdan kaçmak üzere olan bir korku çığlığını bastırdı. Dengemi kaybettim, çimlere düştüm. Emindim, birşey yere atılmıştı.

"Bunu bana yapamazsın! Annenim ben senin!" tiz bir kadının bağırışı. Hem sinirli hemde korkulu.... Ben sadece saklanacaktım, gitse miydim acaba? Oğlu olması gerekenden bir ses gelmedi.

Titreyen elimi yavaşca çimlere koydum, ayağa kalktım. Kadına yardım etse miydim? Minik ellerim açık olan camın pervazına tutundu. Parmak uçlarına çıkarak içeri bakmaya çalıştım. Görebildiğim yer içerisind ekimse yoktu.

Rüzgarlarda korkmuş, esmiyordu. Bu ev korkunçtu. Geldiğimden beri havlayan köpek havlamalarını kesmiş, kulübesine dönmüştü. Bir cam kırılma sesi daha duydum. Sertçe yere atılmış olmalıydı. İlk duyduğum anki kadar bri etki yarartmarı vücudumda. Sadece irkildim ve camdan uzaklaştım. Ben sadece altı yaşında bir çocuğum. Kurtaramam ki kadını.

Ama merak işte. Bahçedeki sandalyelerden birini çektim ayaklarımın altına, cesurca girdim içeri. Zengin birinin eviydi. Mobilyalar lükstü. Tertemizdi ev. Güneş odaya giriyor, güzelliğiyle zemini süslüyordu. Titriyordum hala ama merakım korkumdan büyüktü. Sarı saçlarımı elimle arkaya doğru taradım. Büyük bir nefes aldım ve verdim. Kavga sesleri geliyordu mutfaktan.

Küçük adımlarla yürüdüm, gözlerim masada durdu. Kahverengi masaya çevirdim bu sefer yönümü. Belki bir şeyler fırlatabilirim? Chan ve diğerleri merak etmiş midir beni...

Eski bir vazoyu aldım. Eski diyorum çünkü geçmiş zamanların güzelliğini taşıyordu. Nazikçe çiçekleri çıkarıdm içinden, titreyen ellerim hızlıca birşeyler yapmama izin vermiyordu. Çiçekleri masaya koydum, vazoyu elime alarak arkamı döndüm.

Şimdi düşününce. Sesler kesilmişti. Acaba anlaştılar mı-

Bir kadın sesi... Yüksek, acı dolu bri kadın sesi ve ardından çıkan benim yaşlarımda gözüken kırmızı boyayla kaplanmış bir çocuk. Elindeki bıçağın üzerindekiler hala tazeydi. Elimdeki vazoyu düşürdüm, bri adım geriledim. Çıkan sesle bana döndü ama durmadı. Siyah saçlıydı. Güzel gözleri vardı.

Kapıyı sertçe açtı ve çıktı. Olaylar çok hızlıydı. Ne yapacağım? O birini mi öldürdü?

O korkutucu odada tek kalmıştım, güneşin ışığı güzel gelmiyordu artık. Küçük adımlarla yürüdüm. O çocuğun çıktığı yere doğru. Sessizliğe gömülmüştü çevre. Bir adım, iki adım, üç adım derken mutfağın önünde durdum. Kapı açıktı. Beyazın ve siyahın süslediği bir mutfaktı.

iyi iş // Straykids Düzenleniyor^^Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin