Uzun koridorda ilerlerken tanımadığım duvarlara şaşkınlıkla baktım, gözlerimi kıstım ve alt dudağımı sertçe dişledim. Seslerin geldiği bir oda vardı, diğer kapılar farklı ve cıvıl renklerdeyken bu kapı simsiyahtı. Derin bir nefes alıp kulağımı siyah olan kapıya dayadım, inleme seslerini duyduğumda dişlediğim kırmızı renkteki dudağımı serbest bırakıp gözlerimi kocaman açtım ve nedense hiç düşünmeyerek elimi kapının yine siyah renkli koluna attım ve bir hışımla tekrardan düşünmeden açtım.
Dağınık kahkulleriyle Lisa, tam olarak yüzünü göremediğim kızın üstündeydi. Bir göğüsünü üstündeki çarşaf örterken diğer göğsünün Lisa'nın kemikli elleri örtüyordu, Lisa'yı boşverip kızın yüzüne bakmaya çalıştım. Bu, saçma bir şekilde bendim. "Jennie?" yüzüme donuk ifadeyle bakan Lisa konuşmuyordu ama nedense kulağıma birisi adımı fısıldıyordu.
"Jennie Kim!"
Bir anda sıçrayarak gözlerimi açtığımda koridor ve üstümdeki Lisa görüntüsü yok olmuş gri renkli oda boyalarımla kendimi bakışırken bulmuştum. Hızla inip kalkan göğüs kafesime elimi yavaşça koyup, titrek bir nefes aldım.
"Hiç uyanmayacaksın sandım okula geç kalıyoruz seni aptal."
Tanıdık ses Jisoo'nun du. Gözlerimi açana kadara odamdan çıkıp kapımı yavaşça kapatmıştı dudaklarımı ıslattım ve gördüğüm rüyaya lanet ederken hafifçe gülümsedim. "Lanet olası LaLisa." kafamı olumsuz anlamda salladım ve omuzlarımı hareket ettirdim, kendime gelmem için duş almam gerekiyordu.
"Tanrım bir de duş mu aldın?" etrafı toplamak ve ayakkabılarını bir yandan da giymekle uğraşan Jisoo'ya ifadesiz bir şekilde bakıp nemli olan saçlarımdan ellerimi geçirdim. "Senden makyaj yapmışsın." Bir saniye duraksayıp bana dehşet olmuş bir şekilde bakmaya ve kaşlarını çatmaya başladı. "Sende yapmışsın gerizekalı." Omzumu silkip ayakkabılarımı giydim ve etrafı toplamadan dışarı çıktım. Her ne kadar ev arkadaşı olsakta bana iyi sabrediyordu. Gülümseyip Jisoo'nun varlığı için mavi açık gökyüzüne bakıp evrene teşekkür ettim. Arkamdan dış kapı açılınca ve gürültüyle tekrardan kapanınca bana kızgın olduğunu anladım ama geçerdi.
Cebimden portakallı bir sakız çıkardım, aslında şeker sakızlardandı ve Jisoo bayılırdı bu sakızları emmeye, her kızdırma ihtimalime karşı onları cebimde ve çantamda saklardım.
Avucumun içindeki sakızı ona uzattığımda gözlerini devirerek sert bir şekilde turuncu paketi aldı. Avucumun içinde vurduğu için çıkan ses sonrası ve yere doğru hareket eden avucumu abartarak eğildim ve yere kadar omzumdan uzattım. "Ouch!" Acıyla inleyip kaşlarımı çattım ve küçük gözlerimi sımsıkı kapatıp tepkisini bekledim. "Tanrım sen bir iblissin Jennie Kim ve ben inanmıyorum bu iblise hadi." Beni kolumun altından tutup çekiştirdiğinde kıkırdadım ve gözlerimi açıp zıplayarak ayağa kalktım. Siyah bir etek giymiştim ve altında da siyah bir çorap üstümde kısa pembe bir tişört vardı ve üşüme ihtimalime karşı üstüme geçireceğim hırkamı sırt çantamın koluna iliştirmiştim, zıplayarak ilerlediğimde kalp atışlarımı hızlandıran o cümleyi kurdu arkamda duran Jisoo.
"Bekle Jennie, Rose ve Lisa bizi almaya gelecek."