sick

49 9 7
                                    


  Cherry şiddetli bir baş ağrısıyla uyandığında yüzünü buruşturdu. Hala çalmaya devam eden alarmını susturup kendini geri yatağa bıraktı. İki gün önce yediği soğuk etki etmeye başlamış olmalıydı. Dünden beri boğazının ağrıması buna işaretti ama Cherry içtiği bitki çayları etki eder sanmıştı.

 Tek elini başına götürüp diğer elinden destek alarak sırtını yatak başlığına yasladı. Bugün iki dersi vardı ama gitmesi imkansız gibi görünüyordu. Ateşi olup olmadığını bile anlayamıyordu. Yine destek alarak yataktan kalkıp banyoya ilerledi. Yüzünü yıkayıp geri döndü ve bir umut gidebilmek için üstünü değiştirdi.

  Kot pantolonunu ve ince hırkasıyla takım olan lacivert cropunu giydi. Hırkayı üstüne geçirirken berbat hissediyordu. Tekrar oturma ihtiyacı hissederek yatağına oturdu. Gidemeyecekti. En azından ilaç alırsa bugün içerisinde iyileşebilirdi. Gözünün önünün kararmasından korkarak yavaş hareketlerle kalkıp kapıya ilerledi.

 "Cherry?"

 Koridorun karşısında duran Jeno onu gördüğüne şaşırmıştı. Genellikle ondan çok daha önce çıkar, erkenden derse giderdi. Bu saatte evde olmaması gerekiyordu. Hızlı adımlarla yanına ilerledi.

 "Gitmemişsin?"

 Cherry başını salladı sadece. Bir şey söylemeden aşağı inmeye başladı. Konuşursa sesinin nasıl çıkacağından emin değildi ve Jeno'yu endişelendirmek istemiyordu. Basit bir gripti ve muhtemelen yarın sabah daha iyi olacaktı.

 Böyle anlarda gerekli olacak ilaçları koydukları çekmeceyi açıp soğuk algınlığı ilacını çıkardı. Mutfağa yönelirken Jeno ona yetişmişti. Mutfağa girmeden önüne geçip durdurdu.

 "İyi misin?" Kaşları hafifçe çatılmış, yüzüne bakıyordu. Cherry yüzünden belli şekilde yorgun gözüküyordu. Beti benzi atmış deyiminin canlı örneği gibiydi ama yine de hazırlanmıştı. Yani gitmeyi düşünüyordu. Jeno omuzlarını düşürdü.

 "Ver onu bana." Elindeki açılmamış ilacı alıp arkalarındaki masaya koydu. Tek elini çıkarıp Cherry'nin alnına koyduğunda Cherry itiraz etmemiş, aksine gözlerini kapatmıştı.

 "Dalga mı geçiyorsun?" Jeno büyümüş gözleriyle elini çekti. "Hastaneye gidelim Cherry."

 "Hayır." Arkasına bıraktığı ilaca uzanmaya çalışınca Jeno bileğini tuttu.

 "Ateşin çok yüksek. Biz ne yapabiliriz bilmiyorum. O yüzden hastaneye gidelim. Lütfen." Cümlesinin sonunda ikna etmek istercesine başını eğip gözlerine baktı.

 "Hayır dedim Jeno. Derse geç kalacaksın, git." Beklemediği bir anda ilacı alıp yanından geçerek mutfağa girdi. Kendine su doldururken Jeno ona dönmüştü. İç çekip omuzlarını düşürdü.

 Şimdi derse gitse aklı Cherry'de kalacaktı. Ama yanında kalmasına izin vermeyeceğini biliyordu. En azından iyi olduğunu görüp öyle gitmek istiyordu. İlerleyip yanına gitti. Çoktan ilacı içmişti. Bardağını tezgaha bırakıp Jeno'ya döndü.

 "İlaç içtim, bir iki saate iyi olurum. Tamam mı? Sen geç kalacaksın, hadi."

 İkna edici olduğunu düşündüğü konuşmasına Jeno göz devirmişti. Her an düşüp bayılacakmış gibi duruyordu ama hala git diyordu. Kafasını olumsuz anlamda salladı.

 "Dinlendiğini görene kadar gitmeyeceğim. Giyinmişsin de, arkamdan gelip gelmeyeceğini bilemem." Cherry daha çok işleri olduğunu anlayıp ağırlığını tek ayağına verdi ve elini tezgaha yasladı.

 "Jeno," Jeno onun uyarıcı ses tonunu zerre umursamadı. Hafifçe eğilip tek elini bacaklarının altından, tek elini sırtında geçirip kucağına aldı. Cherry panikle omuzlarına tutundu.

 "Jeno!" Az öncekine hiç de benzemeyen ses tonunu yine umursamadan dönüp mutfaktan çıktı.

 "İndirir misin beni?" Jeno onu duymamış gibi devam etti. Cherry sinirle omzuna vursa da bu da Jeno'yu zerre etkilememişti.

 Kollarında Cherry'le merdivenleri çıkıp aralıklı kapıyı ayağıyla itti ve odaya girdi. Cherry merdiveni çıkana kadar onu bırakmasını söylese de dinlememişti.

 Tek dizini yatağa yaslayıp destek alarak Cherry'i yatağa bıraktı. Birkaç saniye ona baktıktan sonra gözlerini kaçırıp kalktı. Yorganı üstüne örtüp çekilmeden tekrar ateşini kontrol etti.

 "İlaç muhtemelen uyumanı sağlar zaten. Eğer kalktığında hala aynı durumdaysan haber ver Cherry." Cherry hala olayın şokuyla gözlerini kaçırdı. Aynı durumda olsa bile çözümleri vardı.

 "Gerek yok Jeno." Jeno gözlerini kapatıp sakin kalmaya çalıştı.

 "Haber vereceğine söz ver yoksa hiçbir yere gitmiyorum." Cherry derin bir nefes alıp kafa salladı. Onunla tartışamazdı.

 "Söz." Jeno'da kafa sallayıp etrafa göz gezdirdi. Bazen kullandıkları buhar makinesinin yanına gidip fişe taktı. Cherry ne yapsa onu izliyordu.

 "Ben gidiyorum. Söz verdin unutma." İşaret parmağını ona doğrultup onay almak ister gibi bekledi. Cherry sadece kafasını sallamıştı. Tereddütle odadan çıkıp kapıyı kapattı. Cherry'le iletişim kurmaya çalışmak git gide zorlaşıyordu ama bir şey söylemek asla istemiyordu.

 İki gün önce, tüm gün Cherry'nin üstünde olan kot montunu giyip kapıyı açtı. Parfümü cekete sinmişti ve Jeno uzun süre bu şekilde giymeyi umuyordu. Eli sigara paketini koyduğu bölmeye gidince yokluğunu fark etti. Cherry'e verirken oradaydı. Cherry bulup yok etmiş olmalıydı.

 Onu düşündüğü fikriyle yüzüne yayılan gülümseme ona sigarayı da stresi de unutturmuştu.

happier than everHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin