Birbirini takip eden aynı geceler... Karanlık ve soğuk duvarların arasında, boğucu ve insanın ruhunu yoran sessizliğinde, artık umut etmekten bile korkup umutlarını kendinden dahi saklamaya çalışan bir adamın her biri bir diğerinin tekrarı olan belirsiz sabahları, öğlenleri, akşamları, geceleri ve hatta ayları kollarından tutuyor ve bir insana yapılabilecek en kötü şeyi yapıp gecenin en zalim olduğu zamanda kendi düşüncelerine kapılması için bırakılıyor. Bu dünyanın en acımasız ani gece düşünceleridir. İnsanı avuçlarına alıp yakan o alev her düşüncede körükleniyor. Aynı odanın içinde geçen birçok geceden sonra artık ezberlenmiş duvarlar, birçok günahın ve sevabın birbiriyle çakıştığı, yaşanan mutlu anları bile unutturacak kadar büyük bir boşluk. Bu adam odanın içinde o kadar çok oturmuş ki artık camın ne kadar açık olduğuna göre sandalyeye oturduğunda camda çıkan yansımalarını bile ezberlemiş. Dolabın aynasında kendinde bakarak o kadar çok konuşmuş ki olabilecek bütün duruşlarını hafızasına kazımış. Belki de en kötüsü her gece yatmak zorunda olduğu yataktan bile nefret etmesi. Artık karşısındaki beyaz fakat birçok defa amatörce boyandığı için artık pürüzsüz değil de küçük noktalar olan ve hiç konuşmamasına rağmen çok iyi dinleyici bu duvar kaçmaya çalıştıkça her seferinde çarpıp sendeleyip aynı düşüncelere düşürüp onu yaşamdan soğutmaya başladı. Bu adam artık o kadar çok düşünüyor ki uykusuzluktan bayılmadığı gecelerde kendi isteğiyle uyuyamıyor bile çoğu zaman kendi isteğiyle uyuduğunda ise kendini şanslı sayıyor. Çok düşünüp en kötü ihtimalleri hesaplamasına rağmen içindeki umuda söz geçiremiyor. Güvenmek ve inanmak istiyor. Peki bu adama inan birileri var mı? Hayatta tek taraflı değil de iki tarafında birbirine güvenerek, inanarak risk alındığını biliyorlar mı? Birinin size inanması sizin için risk alması demektir. Bu adamın değer verip risk aldığı inandığı kişiler ona inanıyorlar mı? İnsanı düşünmekten uyutmayan, 6,7 saat boyunca kafasındaki binlerce sesin esiri olmaya iten şeyler neler? Kaybettikleri ve kaybetmekten korktuğu sevdikleri mi? Artık hayatında olmayan ulaşmanın mümkün olmadığı, bazen rüyalarda bazense aynı odanın içinde karşılıklı koltuklarda oturup sohbet ettiği o anıları bir daha yaşayamamanın verdiği ağırlıktır belki de. Hayatında olup kaybetmekten korktuğu sevdikleri veya her anında sevmek istediği, yan yana olmak istediği birisini gün gelince vazgeçmek zorunda bırakılmaktan korkuyor da olabilir. Bu adam ne aptal, ne göremeyen bir kör ne de davranışları anlamayan birisi. Tek yaptığı değer vermek. Bütün korkularına rağmen değer vermek. Peki bu adama ne kadar değer veriliyor? Her anını merak edip yanında olmak istediği insanlar ona ne kadar değer veriyor? Belki de gecenin en büyük belirsizliklerinden biri de insanlarda sahip olduğu yerdir. En azından değer verip hayatında önemli yerlere sahip olmak istediği ve çabaladığı kişilerdeki yerini bilememesidir? Birisine değer verip güvenmek, inanmak, yanında olduğunu belli etmek belirsizlikleri yok etmek ve inanılmak için yeterli bir şey değil mi? Bir diğer düşünce de mutluluğu aradığı ve bulmak istediği yerler olabilir. Peki neresi olabilir bu yerler? Artık her dışarı çıktığında kendini ait hissedemediği, her köşe başında mutsuzluğun onu beklediğini düşündüğü bu sokaklardan, şehirden kurtulup başka bir şehirde bu arayışını sürdürmek istiyor olabilir mi? İş, okul veya başka ama içine sinen bir sebeple gitmesi bir çözüm olur mu? Bu adam elbette sevmeye, sevilmeye inanıyor ve bunları birlikte yaşamak istiyor. Belki de mutluluğu aradığı ve inanılmak istediği birisi vardır ama korkuyor gibi de aynı zamanda. Asla kendi duygularından değil. Çok düşünen birisi olsa da sevdiği insanlar ile ilgili tereddüdü olmayan birisi. Sevip değer verdiği insanlar için birçok şey yapar ama korktuğu şey her şeyi yapmasına rağmen inanılmamak, belirsizlik içinde kalmak. Bu adam en küçük umutlarını bile saklayıp mahvetmekten korkan bir adam. Boşa çıkan umutların getirdiği inançsızlığın bütün inatlarına rağmen istemese dahi hiçbir şey sormadan içinde beliren umutlarını yok edemiyor. Bu adam tekrar bir sabah uyanıyor. Diğerleriyle aynı bir sabaha. Artık kafasını camdan uzatınca sokağında olan kokuyu ezberlemiş en ufak değişikliği bile fark ediyor. Sokağından geçen insanların sesleri, Güneş'in vurduğu yerlerde oluşan gölgeleri görüyor hatta bazen kendini o gölgelerde hayal ediyor. Kafasının içinde çarpışan büyük düşüncelere ve değişmeyen bu duruma karşı yeni bir ihtimal güçleniyor. İntihar. Hayatın sonrasında ne olduğunu bilmeden ve artık umut etmekten hem vazgeçmek istemeyen hem de çok yorulan bu adam kolaya kaçmanın cazipliğine karşı gelmeye çalışıyor. Bunu başarıp başaramadığını da henüz bilmiyoruz. Bir insanın zihnini anlamak kolay bir şey değil ve ancak bu kadar anlaşılıyor. ŞUANLIK.
YOU ARE READING
Her İnsanın Katili Düşünceler
Short StoryBir adamın kafasında kurduğu düşüncelerin sadece küçük bir kısmı. Kısa bir yazı.