FLASHBACK
Korkuyu son raddesine kadar yaşıyordum. Bağırmaktan nefesim tükenmek üzereydi. Koşmaktan bacaklarım zayıf vücudumu taşıyamaz hale gelmişti. Koşucu olmama rağmen artık koşmaya takatim kalmamıştı. 2 saattir koşuyordum ve korku da yorgunluğa eklenince dizlerim bir telefon edasıyla titriyordu. Ağlamaktan suratım kırmızı rengini almış, saçlarımsa terden suratıma yapışıyordu. İstanbul'un en ücra sokaklarında annemi arıyordum. İlk başlarda saklambaç oynuyordu benimle. Birkaç çocuk ve annesi de bize katılmıştı sonra. Ben ise 20'ye kadar safça sayıyordum. 1, 2, 3, 4, 5... 18, 19,20! Önüm arkam sağım solum sobe saklanmayan ebe! Arkamı döndüm ve saklananları aramaya başladım. Yavaş yavaş herkes ortaya çıkmaya başladığında tek bir kişi kalmıştı geriye. Annem...
'Yeter artık çık!' 'Herkes bulundu oyun bitti artık.' 'Kızın seni merak ediyor çık artık ortaya.' ' Tamam ağlama artık bulacağız anneni.' Yarım saat tekrarlandı bu sözler. Telefonla aradık. Polise haber verdik fakat kimseden bir cevap gelmemişti. En sonunda dayanacak gücüm kalmadığında aniden koşmaya başladım. Arkamdan gelen 'Dur!' seslerine aldırış etmedim. Peşimden gelenlerse bir süre sonra bırakmışlardı zaten. Ben kaybolmaya hazırdım. 2 saat sonraki düşüncemi bilmeden kaybolmaya hazırdım. Ama şu an yaptığımın büyük bir saçmalık olduğunu biliyordum. Küçük yaşıma rağmen annemin beni aramadığını ve kaçmak için bir bahane bulduğunu anlamıştım. Biraz zor olsa da. Şu an ağlamamın sebebi anneme olan üzüntüm değil ona karşı olan sinirim ve kendime gelebilecek zarardan korkumdu. Bir insan nasıl çocuğunu bırakıp gidebilirdi ki?
Bana beni sevdiğini hissettirmişti. Ben onu sevmiştim. O benim annemdi. Babam olmadan büyütmüştü beni. Ne kardeşim vardı ne de kuzenim. Sadece tek bir arkadaşım vardı ama onun benden farklı olan yanı hiçbir zaman annesini görememiş olmasıydı.
...
9 Nisan 2015
Yavaşça elimi pürüzlü duvara sürterek ilerliyordum. Ellerimin acısını şu an umursamıyordum çünkü kalbimin acısı her şeyi unutturuyordu. O sokaktaydım. Kaybolduğum, koşmaktan ve ağlamaktan kendimi harap ettiğim sokaktaydım. Şu an ağlamıyordum, korkmuyordum... Güçlü durduğumdan pek emin değildim fakat ruhumu güçlendirdiğime emindim. O günden beri annemden hiçbir haber alamamıştım. Evimi bulana kadar canım çıkmıştı. Tabelaları okumak o kadar zordu ki o zaman sanki 70 yaşındaki yaşlı bir kadın gibiydim. Gözlerimi kısarak harfleri anlamaya çalışıyordum. Şimdi ise bu yolları kendi elimle yapmışcasına ezbere biliyordum çünkü milyonlarca kez buraya gidip gelmiş, bu duvarlara ellerimi sürtmüştüm. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum. Sanki o anın acısını hatırlamak ve bunları bir daha asla yapmayacağımı düşünmek beni daha da güçlendiriyordu. O kadından, artık anne bile diyemediğim o kadından intikam almayı düşünüyor fakat sonra ona bile değmeyeceğini kendime hatırlatıyordum.
Eve dönmek için arkamı döndüm ve yazlık hırkamın kapşonunu kafama geçirdim. Yavaş adımlarla yürürken koca evin kapısında artık kimsenin olmadığını düşündüm. 21 yaşındaydım ve artık çocuk esirgeme kurumundakilerden saklanmama gerek yoktu. Kapımda beklemiyorlardı artık. Evde beni bekleyen tek bir kişi vardı. Yalnızlık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖRÜŞECEĞİZ
RomanceBabası tarafından çok küçükken terk edilmiş, sonra ise annesinin bırakıp gittiği bir kız. Güvenmemeye ve sevmemeye yemin etmiş. Kalbine annesinin onu bırakıp gittiği gün kilit vurmuş. Sinir krizleri geçiren ve sadece acı çeken bir kız. O Arya. Güve...