Episode 1 : famous stairs

353 19 7
                                    

Öncelikle herkese merhaba,

Bu hikaye tamamen benim hayal ürünümdür ama tabiki bir fan fiction aslında. Biraz Harry Potter dünyasından biraz Deadly Class dünyasından örneklemeler alarak kendime bir dünya yaratmak istedim. Karakterlerin çoğu direk olarak Harry Potter ve fancastinden alınma. Her şey esinlenme ve kendi hayal gücümün birleşimi ile oluştu. Bazı şeyler gerçekten çok benzerken bazı şeyleri tamamen değiştirmiş olabilirim. Tamamıyla kendi hikayeme uyacak bir ortam yaratmak ve karakter oluşturmak istedim. Tom Riddle karakterini kitaptakinin aksine Tiktokta çok meşhur olan medyadaki karakter ile ilerleteceğim. Bu kitap aslında Riddle'lar arasında ilerleyecek. Benim Mattheo mu Tom mu arasında kalmam ile doğmuş bir kitaptır. Aslında Theodore'a da aşığım ama o belki başka bir kitapta olur çaktırmayın.

Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar.

Yine buradaydım.

Ait olduğum yerde.

Büyük bina önümde ihtişamlı bir şekilde dikiliyordu. Bir kaleyi andıran uzun kubbeleri soluk havaya doğru yükseliyordu. Taş duvarları içindeki kasveti dışarı çıkarmamak için sıkı sıkı tutunmuştu.

Uzun, geniş kapıdan içeriye adımımı attım. Dışarıdaki soğuk havayı arkamda bırakırken yoğun bir koku etrafımı sardı. Elimdeki bavulumu sıktım. Derin bir nefes aldım. Her şey çok aynıydı. Kapının karşısındaki en az 20 kişilik kahverengi oturma takımı sanki yıllardır orada değilmiş gibi yeni gözüküyordu. Sağımdaki kilit dolapları her seferinde ilk geldiğim günü hatırlatıyordu. Deri koltukların üstünde benden bile erken gelen birkaç çocuk oturuyordu. Onları tanımıyordum. Üzerlerindeki sarı broşlardan anlamıştım. Zaten tanımam gereken insanlardan değillerdi.

Önümdeki oturma odasına girmeden solumdaki koridora girdim. Normalde bu koridora öğrencilerin girmesi kesinlikle yasaktı. Ama gerçekten umrumda değildi. Yine de adımlarımı hızlandırdım çünkü boş azar işitecek havamda değildim. Merdivenlere ulaşana kadar uzun koridoru koşar adımlarla geçtim. Merdivenlere ulaştığımda elimi tırabzana koydum ve nefeslendim. O sırada koridorun başında yankılanan sesle hızlıca arkama baktım. Kimse yoktu. Rahat bir nefes alacaktım ki ani dönüşümün sonucu olarak yalpaladım ve bir iki basamak aşağı kaydım.

''Dikkat et.'' Uzun parmakları dirseklerimi kavramış, diğer eliyse bel boşluğumdaydı. Tam anlamıyla sıçmıştım. Gözlerimi beni yakalayan adama çevirdim.

''Özür dilerim.'' Dedim. ''Dikkatim dağıldı.''

Çok yakındık. Mavi gözlerini burnumun tam üstündeydi ve benimkilere dikilmişti. Onu tanımıyordum. Daha önce onu hiç görmemiştim. Bundan emindim çünkü onu görsem kesinlikle unutmazdım. Keskin çene hatlarını kitlemişti. Yüzü ifadesizdi. Uzun bir suratı vardı. Çıkık elmacık kemikleri solgundu.
Ben onu incelerken gözleri donuk bir şekilde gözlerimden ayrılmıyordu. Zaman durmuş gibi hissederken içimde bir şeylerin hareket ettiğini hissediyordum. Heyecan mıydı? Adrenalinle dolup taştığıma emindim.

''Profesör olmadığına emin olduğuma göre, buraya girmenin yasak olduğunu bilmediğini varsayacağım.'' Tok sesi ve ağır aksanı yavaş konuşmasıyla birleşince öldürücüydü. Tüylerimi diken diken ediyordu.

''Bu gereksiz bir naiflik olurdu.'' Sesim istemediğim kadar dişli çıkmıştı. Bu cesaretin nerden geldiğini bilmiyordum ama hiçkimsenin imtiyazına ihtiyacım yoktu.

Parmakları pürüzsüz tenimde yavaşça kaydı ve kolumu bıraktı. Tenimin parmaklarıyla buluştuğu yerler yanarken uyuşmuş gibi kolum boşluğa düştü. Farklı bir şeyler vardı. Bir elektrik onun vücudundan benim vücuduma aktarılıyor gibiydi. Bu kadar soğuk bir adam nasıl bu kadar sıcak hissettirebiliyordu.

a little deathHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin