w.

551 52 183
                                    

"don't say you need me when
you leave and you leave again
i'm stronger than all my men
except for you
don't say you need me if
you live last, you're leaving
i can't do it, i can't do it
but you do it best
cause i'm pretty when i cry."

heeseung - jaeyun

h:
yapmak zorunda değilsin
o gün de biliyordun
bugün de biliyorsun

siz:
sorunu anlamıyorsun
sorun o değil
sorun sensin
ben seni istemiyorum artık

h:
onu istedin mi?

siz:
bu seni ilgilendirmez
ama evet
evleniyor olduğumuza göre istiyorum

h:
seni neyle tehdid ediyor sim?

siz:
her şeyi biliyormuşsun tavırları takınmayı bırak

h:
niye onu seçtin?

siz:
seçim şamsım mı vaedı|
bunu sorman csnımı yakıyor|
sen daha çok yskıyoesun|
seni çok s|
seni çok|
seni|
seninle konuşmak istemiyorum
eşim ile birlikte güzel günler
geçireceğim uzak dur
gölgen dahi değmesin bize
19.34
görüldü.

jaeyun.

birazdan evlenecek olmamın gerginliği üstümde iken odada makyajımın bitmesini bekliyordum, ne yazık ki yanımda duran biri yoktu bu yüzden fazlasıyla sıkıcıydı.
sonunda makyajımın ve saçımın bitmesi ile de görevliler çıkmış ve tek kalmıştım.
aynada üstümdeki beyaz tüller ile sarılı kıyafete baktım.
belimde beni tamamen saran bir korse ve üstüm ise beyaz tüller ile doluydu.
kapının tıklanmadan açılması ile de aynadan onunla göz göze geldim.
vazgeçmeyecekti, biliyordum.
son ana kadar çabalayacaktı ama anlamı da yoktu, geç kalmıştı.
içeri girmesi ile kapıyı kilitlemesi bir oldu, bizi bir yerlere kilitlemekten zevk alıyordu.

yanıma adımlamasının ardından
göğsünü sırtıma yasladığında, birbirimize yalnızca aynadan bakıyorduk.
"birbirinizi tanımıyorsunuz, o seninle başa çıkamaz." söylediği ile güldüm, o ise ellerini belime sardı.
vücudumu vücuduna yasladı, utanması yoktu.
"sen tanıyor musun?" başını omzuma koymuş, ateşli gözleri ile gözlerim birleştiğinde yangın çıkıyor gibiydi.
"yapabileceğin bir şey yok lee, bırak artık." söylediğim ile gözlerimi kaçırmam çok sürmemiş, yüzüm düşmüştü.
"çok güzelsin jaeyun, onun için fazlasın."
ellerim belime sarılı ellerine gitti, ittirdim fakat faydası yoktu o çok ısrarcıydı.

başımı ondan yana çevirip göz göze geldiğimiz anda ise buna anında pişman oldum.
çünkü o benim için bir şey yapamayacaktı, tüm güce sahip bu adam yine korkaklık edecekti.
ve biliyordu da buradan gidelim dese her şeyi arkamda bırakıp onunla giderdim.
ama yapmadı, yapmazdı da.
"git heeseung, abin gelecek." kabullenmek istemiyordu, artık başkası ile olacağımı düşünmek dahi istemiyordu ama bunu kendisi seçmişti, beni elleriyle abisine bırakmıştı.
"seni herkesin içinde öpecek mi?" yüzü bu kadar yakınımdayken, nefeslerim sekteye uğruyordu.
sözleri ile gözleri de dudaklarıma indi, "buna izin vermem." ve aynı sahne, heeseung dudaklarını dudaklarım ile birleştiriyor, gerisini düşünmüyordu.
belimi sıkıca kavrıyor, ne kadar yapabilirse o kadar yakınlaştırıyordu bedenlerimizi.
onu ittiğimde ise gözlerim çoktan sinirden dolmuş, taşıyordu.

"defol yoksa yemin ederim ki seni düğünden attırırım." titreyen dudaklarım ile söylediğim şeyin ardından bir kahkaha patlatmış ve tekrar yanına yaklaşıp bir elini boynuma sarıp başımı kaldırmamı sağlamış ve alnıma bir tane öpücük kondurmuştu.
"sende biliyorsun, onun eşi olman benim olduğun gerçeğini değiştirmeyecek sim jaeyun." son sözünün ardından kapıya ilerlemesi ile de ona seslendim.
"heeseung, soyadım artık sim değil."
söylediğim yüzündeki gülümseyemeyi tamamen silmiş, kırık bir ifade yerleştirmişti sarhoş yüzüne.
sonra durdu, açmadı kapıyı tekrar ufak adımları ile yanıma adımladı.

"jaeyun." kırık sesi ile, bende kendimde konuşma gücü bulamadım.
"hmm?" adımları sakindi bu sefer, bana yaklaşmadan birkaç adım önce durdu kendisini.
"onunla evlenme jaeyun." karşımdaki kore'nin en başarılı iş adamlarından ve oldukça taş kalpli biri olan lee heeseung kırık parçaları ile bana bakıyordu şimdi.
"onunla evlenme." tekrarlaması ile dolan gözlerimi belli etmemek adına başımı kaldırdım, fakat ona defalarca gitmeme rağmen beni reddeden o değilmiş gibi davranıyordu.
nişandan önceki gece ona gitmiş, yalvarmıştım fakat o beni reddetmişti.
nikah günü alırken, elbise provalarındayken, karşımdaki adam konu ben olduğumda hiçbir şey yapmamak adına çabalıyor gibiydi.
"heeseung.."

fakat cümlemi devam ettiremedim, heeseung gitmek üzereyken açtığı kilitten kapıyı tıklayarak içeri giren adam kesmişti sözümü.
birazdan eşim olacak adam gülümseyerek geliyordu yanıma, bir eli ise belime dolanıyor ve beni kendisine çekiyordu.
"heeseung, yakışıyor muyuz?" ricky'nin sorusuyla dahi heeseung gözlerini zar zor ayırdı gözlerimden.
"jaeyun'la oldukça uyumlusunuz ricky."
söylediği ile daha da büyüdü ricky'nin gülümsemesi, çünkü heeseung'un alay ettiğini anlayabilen tek kişi bendim.
ardından ricky'nin dudakları dudaklarımı bulmuş uzun soluklu bir öpücük bırakmıştı.
dudaklarımdan ayrıldığı anda ise, heeseung adeta ateş püskürüyordu.

ricky'nin gözleri yalnızca benim üzerimde olduğu için fark edememiş olsa gerekti.
ricky arkama geçip benden gizlediği elinde tuttuğu kutudan pırlanta dolu kolyeyi çıkarması ile, bende ufak bir tebessüm sunmuştum ona.
"zahmet etmene gerek yoktu ki." söylediğim ile ricky kolyeyi boynumdan geçirmiş ve ardından arkamdan takmıştı.
kısaca boynuma küçük bir öpücük bırakmasıyla da ürperdiğimi hissettim, heeseung ise görmezden gelmeye çalışıyor fakat oldukça başarısız oluyor gibiydi.

sonrasında çok durmadık, heeseung üzerindeki öfkeyi belli etmemek adına uzatmadan yanımızdan ayrılmış ve salona geçmişti.
biz ise bir süre ardından geçmek adına çıkmıştık.
fakat masaya yürürken dahi nefeslerim yorgun, gözlerim odağını bulmak adına çabalıyor ancak yetersiz kalıyordu.
etrafa bakamıyor oluşum bir gerçek iken dengemi kurmakta zorlanıyordum.
fakat tutunduğum kişi ricky iken gördüğüm tek yüz onunkiydi.
ve dudaklarından okuduğum tek kelime, "ağlama."

"bana ihtiyacın olduğunu söyleme.
sen yine ve yine gidiyorsun..
bütün sevgililerimden daha güçlüyüm, senin dışında.
bana ihtiyacın olduğunu söyleme.
son kez giderken, gidiyorsun.
bunu yapamıyorum..
bunu yapamıyorum ama sen iyi yaparsın.
çünkü ben ağladığımda güzelim."

-
749 kelime.
yeniz ficimiz hayırlı olsun diyeyim ne diyeyim, umarım hoşunuza giden bi' fic olur.
işin aslı böyle şeyler biraz gerici gelse de bi' anda nedense yazmaya başladım.

eğer sevmişseniz bi' iki güne tekrar sizin için bölüm atarım, söylemeniz yeter.

bu biraz ön tanıtım gibi bi' bölümdü, birkaç bölüme bi' şeyleri daha iyi anlarsınız gibi.

karakterler hakkında herhangi bi' yorumunuz varsa alırım onu da.

kapak iyi mi bu arada? emin olamadım pek.

umarım beğenirsiniz, iyi geceler diliyorum güzellikler.
🖤🖤🖤

blue eyes | hjHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin