Göktuğ ve Doğu Beylerinin Subaşında yaptığı toplantının üzerinden iki hafta geçmişti. Kışın son soğuk günlerinden kalan güneş ışıkları Kral Şehrini aydınlatıyordu. Soğuk lakin rüzgârsız bir kış günüydü. Sekiz yüz yılık Kraliyet sarayı gümüş renginden yaydığı ışıklarla sanki ikinci bir güneş olmuştu. Dışı bir o kadar parlak olsa da içerde karanlık vücut buluyordu.
Bayındır Bey, siyahlara bürünmüş büyük salondaki altından tahtında oturuyordu. Sağında Kral Eli solundaysa Sınır Muhafaza Lordu Akyüzlü bulunuyordu. Kral Eli Faysal mahrur bir ifade takınıyordu. Bu salondaki üst düzet kumandanların gözünden kaçmamıştı. Orta Geçit Lordu Akyüzlü bu durumdan rahatsız olmuştu. Akyüzlü yıllardır, Kralın gözüne girebilmek için her şeyi yapmıştı. Karlı Dağlarda sıradan bir kasaba Lorduyken, Doğu halkına yapmış olduğu ihanetlerle Sınır Muhafaza Lordu olmuştu. Kral Elinden sonra en yüksek rütbeli asilzade olmuştu. Lakin bu onu tatmin etmiyordu. Dahada güçlü olmak istiyordu. Kendinden vasıfsız gördüğü iğrendiği adamın emri altında olmak istemiyordu. Her şeyi istiyordu. Düşüncelerinin derinliklerinde belki de Kral tahtını istiyordu ancak bu düşünceyi en karanlık ve sessiz vakitlerde bile dillendirmek kellesine mahal olabilirdi.
Büyük salonda Kral, Kral Eli , Sınır Muhafaza Lordu dışında sadece üst düzey subaylar bulunuyordu. Bu adamlar Bayındır Beyin en karanlık arzularına hizmet eden lanetlenmiş insanlardı. Kadim Doğu aileleri tarafından sevilmezlerdi bu sebeptendir ki çok rahat bir şekilde bu masum insanların kanını dökebiliyorlardı.
Bayındır Bey, emri üzere toplanan hizmetkarlarına üstten bakıyordu. Bir vakit sonra sağındaki Faysala döndü. Başıyla işaret etti. Bu işaret onun konuşması gerektiğini söylüyordu.
Faysal, efendisinden aldığı işaret üzerine tahtın önündeki merdivenlerden aşağı birkaç adım atarak indi.
'' Kralım.'' Diyerek başını önüne eydi.
Ardından devam etti.
'' Kralımızın sadık hizmetkarları hepiniz size emredildiği üzere Kral şehrine at sürdünüz. Geldiğiniz için teşekkür ederim.''
Bayındır Bey, Faysalın lafı uzatmasından çok sıkılmıştı. Okkalı bir şekilde bağırdı.
''Uzatma saadete gel, geveze herif ! ''
Bayındırın bağırması üzerine Faysal korkuya kapıldı. Çünkü onun gazabından nasibini almak istemezdi. Bayındırın ona bağırması Akyüzlünün hoşuna gitmişti. Bıyık altından sırıtmıştı. Faysal bunu fark edince, içindeki kibrin gün yüzüne çıkmasına izin verdi. Kafasını kaldırıp, komutanların arasına girdi.
''Üç gün önce akşam saatlerinde bana bağlı olan devriye birlikleri güney kral yolundan gizlice geçmeye çalışan bir grup tespit etti. Şahıslardan şüphelendikleri için tutukladılar. Sorguları sırasında devriye askerine sıradan keçi çobanları olduklarını açıklamaya çalışsalar da, benim sorguya iştirak etmem sonucunda olay başka bir boyuta ulaştı.''
İleri Garnizonun eski kumandanı bu olaya epey bir ilgi duydu. Çünkü Kral yolundan önceki arazi onun kontrolündeydi.
Faysal bir süre durakladığı için kumandan meraklanmıştı.
''Lütfen devam edin Lordum.''
Kumandanın yanına gelerek, elini omzuna koydu.
''Bu sıradan keçi çobanı olduğunu söyleyen adam kimdi biliyor musunuz ? Kuyubaşının Lordu, Özcanlar hanedanlığının hayatta kalan son varisi Özer Beydi... Tanınmayacağını düşünmüştü lakin yapılan şölende onunla tanışmıştık. Şans eseri yapılan sorguya katılmam neticesinde kimliğini tespit etmiş olduk.''