Parley odasından çıktı ve büyük ama boş salonuna girdi. Hayatının son 2 yılı o kadar yalnızlıklarla doluydu ki evindeki yokluk ona acayip gelmemeye başlamıştı.
Bruno'dan sonra tek bir arkadaşı olmamıştı. Hatta doğru düzgün dışarı bile çıkmaz olmuştu. Şimdi New York'un orta yerinde, Brooklyn'de son derece şık ve değerli bir apartman dairesinde yıllarını harcıyordu.
Mars ile bağlarını kopardıktan iki ay sonra dedesi vefat etmiş ve haberinin dahi olmadığı mirasın tek varisi olmuştu. Bu ev, birkaç yazlık, onlarca arsa, 2 fabrika ve bir şarap şirketi artık resmen onundu.
Daha da acayibi, dedesini hiç görmememişti, tanımıyordu. Ailesinin bir şirketi olduğunu, evinden eksik olmayan şarap markasının varisi olduğunu asla tahmin etmezdi.
Dedesinin avukatı bir gün evlerine gelmiş ve onları şirkete çağırmıştı. Parley şaşırmıştı ancak işi kurcalamayıp vasiyet ilanına gitmemişti.
Sonra odasında içerken telefonu çalmıştı. Babası, O gelmeden ilanın yapılamayacağını söylüyordu.
Açıkçası babasında kendi telefon numarasının olmasına bile şaşırmıştı.
Basit şeyler giyip şirkete gitmişti. Odaya girer girmez ilk fark ettiği duvarda asılı portresiydi. Kendi portresi...
Kafasını çevirdiğinde yıllardır görmediği amcasını ve kuzenlerini görmüştü. En çok şaşırdığı isim ise çocukluk arkadaşı Carlos'tu.
Çok sonra öğrendi aslında Carlos'un babasının, öz babası gibi gördüğü adamın, aslında o şirketin CEO'su olduğunu. Gelecekte yerine geçecek kişi de tek arkadaşıydı.
Avukat noter onaylı kağıdı herkese sesli bir şekilde okuduğunda Carlos ve Foster (Carlos'un babası) hariç herkes şaşırmıştı.
Tüm miras Parley'nindi.
Şimdi nadiren şirkete gidiyor, Carlos'la muhabbet edip, Foster'a gerekli imzaları veriyordu.
O gün de yine boş salonundan çıkıp son model arabasıyla şirkete gitmişti. Bu ay ikinciye oraya uğruyordu.
İlk önce Foster'a gitti ve işlerini halletti. Ona veda etti ve dışarı çıktı.
Aslında planı arkadaşına uğramadan gitmekti ama dayanamadı. Yalnızlık zordu ve artık canı yanar olmuştu.
Odaya girdi ve Carlos'a sarıldı. 22 yaşındaki genç oldukça yakışıklıydı. Şirket üzerinde etkisi bu kadar büyük olmasa rahatlıkla model olarak çalışabilirdi.
Biraz sohbetten ve işten sonra Parley gitmek istedi. Carlos biraz daha zaman kazandı.
"Baksana Parley, elimde bir ünlü ile söyleşi için iki kişilik davetiye var. Benimle gelmeye ne dersin?"
Genç kız düşünmedi bile. Evde kalmaktan sıkılmıştı.
"Sanırım bu iyi bir fikir. Biraz nefes almaya ihtiyacım olacak. Peki kimin söyleşisi? Ve nasıl olacak?"
"Kim olduğunu boşver. O, kendi hayatından bir kesit anlatacak ve birkaç şarkı söyleyecek. Ortam çok güzel ve sıcak olacak. Zaten basına kapalı. İçeride en çok 20 kişi olur diye tahmin ediyorum."
"Beni evden alırsın."
* * *
"Hoşgeldin Carlos. İçeri geçsene."Carlos ileri atıldı ve Parley'i belinden yakalayıp evden çıkarttı. Kenarda duran çantaya uzandı ve kızın eline tutuşturdu.
"Gitmeliyiz Parley. Kesinlikle geç kalmak istemiyorum."
Arabaya uçarcasına binip zaten sahile yakın olan minik boş söyleşi alanına geldiler. Etrafta bu etkinlik hakkında tek bir reklam yoktu. Parley bunun bu kadar gizli olmasına anlam veremedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gorilla [Bruno Mars]
Фанфик"O kız kadar güzel değilim. Ama onun yerinde ben olsaydım; Bruno'yu ondan daha fazla delirtebilirdim."