Merhabalar,
••••
Yalnızlık onu, sert taraftan vurmuştu. Acısı, gün geçtikçe artıyor ve çekilmez hale geliyordu. Bir günü sadece oturup ağlamakta geçiyordu. Kimse, ne yaptığını sormuyor nede; nasıl olduğunu. Dağın tepesinde, tahtadan yapılmış harabe evde tek başına yaşıyordu. Bir sabah tam, her zamanki gibi bayatlamış ekmek ve su ile karnını doyuracakken kapısı tıklandı. Ağızındaki, hafif sert ve bayatlamış ekmeği tam çiğnemeden yuttu; buda boğazını nerdeyse delicekti. Hızlıca ayağa kalkıp, hızlı adımlarla kapıya yöneldi. "Acaba kim?" Diye ateşlenen heyacanı, gıcırdayarak açılına kapının karşısında kimsenin olmaması üzerine söndü. Suratını direk astı. Tam Kapıyı kapatacakken kapının hemen önünde bir şey fark etti. Kafasını yavaşça bilmediği eşyaya çevirdi. Kapının önüne çıktı. Eğilerek, kapının önündeki eşyayı aldı. Bir not vardı
Vuoi suonare il violino?
Başını anlamsızca yana eğdi. Kemanda neydi? Adı Kenan olan şeyi eline aldı. Evirdi, çevirdi. Çubuğu, kemanın tellerinin üzerine; bir geri bir ileri yaptığı anda inçe bir ses çıktı. Gözleri, şaşkınlıktan açılmıştı. Çubuğu, tellerin üzerinde daha fazla; bir geri bir ileri yapatı. Mucizevi bir şekilde bir melodi tutturdu. Gülümsedi. Tam kendini yakaladığı melodinin akışına bırakacakken, çalmayı kesip; gülümsemesini bir kenara attı. Yakaladığı melodi, sevdiği ile beraber mırıldandıkları bir melodi idi. Sevdiği, bir gün ortadan gitmişti ve onu bu hale getirenin suçlusu o idi. İçeri girdi ve kemanı, sehpaya benzeyen masaya attı. Yattığı, yere gidip kendini bıraktı ve sessizce acı çekerek ağlamaya başladı.
~1 Hafta sonra~
Ağlamaktan gözleri şişmiş, neredeyse görememeye başlamıştı. Kırık parçalardan oluşturduğu aynaya kendine baktı. Bakımsızlıktan yürüyen ceset gibiydi. Saçları, darmadağın; yüzü kaymıştı. Nehir sayesinde yıkadığı temiz kıyafetleri çıkardı ve nehre gitmeye koyuldu. Nehre gittiğinde etrafına bakındı, kimse yoktu. Yavaşça üstündeki kıyafetleri çıkardı. Savaşlarda aldığı yara izleri artık canını yakmasa bile, canı biraz acıdı. Suya yavaşça girdi ve sessizce yıkınmaya başladı. Aklında, sevdiği ile 'Amore' adlandırdıkları melodi dolaşıyordu. Melodi yüzünden yıkanma işini bittiğini bile anlamadı. Sudan çıkarak, hızlıca temiz kıyafetlerini giyinmeye koyuldu. Giyindikten sonra, kirli kıyafetleri yıkamakta başladı. Bitmek üzere olan sabunu Sudan çıkardı ve kirli kıyafetleri köpürtmeye başladı. Aklına bir anda Keman geldi. Gözlerini burukça kapattı ve geri açtı. Kıyafetlerini yıkadıktan sonra, eğildiği yerden doğruldu. Gözlerini, ağaçların arasında gezdirdi. Gözüne, ağaçların arasına takılan bir şal takıldı. Başta kafaya takmayıp, tahta evine dönerek tahta eve gitmeye başladı. Belkide kemanı bırakan oydu. Koşarak, tahta eve gitti ben aceleci davranarak kıyafetleri bir kenara attı ve nehrin karşı tarafına gitmeye başladı. Biraz uğraştıktan sonra karşı tarafa geçti. Şala doğru gitti. Şalın yanına gitti. Şalı yırtmamak için yavaşça, takılan ağaçtan nazikçe almaya başladı. Şalı aldığında, burnuna doğru götürdü. Aldığı koku ile birden ağlamaya başladı. Sevdiğini ne kokusuydu. Gözlerini kapatıp açtı. Şalı, elinde tutarak; tahta eve gitti. Gittiğinde, şalı yatıpı yere koydu. Sonra kemanı almak için oda değiştirdi. Eline kemanı aldı ve yavaşça çalmaya başladı.
"Potrai tornare dalla persona amata?"
"O andrai?"
"Forse l'amore svanirà."
"Ma tornerà..."
••••
Şimdilik buraya kadar yazabildim.
Uzun yazmaya çalış az yazıyorum....
İyi günler,