"Sence umurumda mı o gerzeğin ne hissettiği Gökçe? Ne bok yerse yesin."
Gökçe, Hande'nin yanına gelip Altay'ı affetmesini söylüyordu yine.
"Hande çocuk çok kötü hâlde görmüyor musun? Lütfen bir konuşun." dedi Gökçe.
Hande güldü, "Gökçe bilmem anlıyor musun ama biz benim yüzümden değil, Altay'ın esmer bomba sevgisi yüzünden ayrıldık. Ben aldatıldım ve sen gelip bana affet mi diyorsun cidden? Lütfen gider misin evimden, daha fazla bunları dinlemek istemiyorum." dedi.
Gökçe mecbur kafa sallayıp evden çıkmıştı. Hande geniş ve uzun koltuğuna yaslanmıştı. Duvardaki tablolara bakıyordu.
Beraber uzanırlardı bu koltuğa, beraber yatarlardı, beraber incelerlerdi tabloları.
Soğuk kış günlerinde öyle sımsıkı sarılılardı ki, yaz gelmiş gibi sıcaklarlardı.
Çiçeklerede beraber bakarlardı, mutfakta beraber yemek yaparlardı.
Evin her köşesinde anıları yaşıyordu sanki.
Hande umursamaz davranmaya çalışsada bazen olmuyordu.
Hevesi kırılmıştı bir kere.
Eski heyecanı yoktu, biliyordu Altay'ın onu aldatmadığını ama kendini ona inandırmaya çalışıyordu.
İnanmasaydı yaşayamazdı, kalbi ona zaten ihanet etmişti.