"...hay sikiyim yine aynı gün, yine aynı tavan..."
"0 yetenek, 0 motivasyon, 2 başarısız intihar girişimi"
-
kafamı toparlamaya çalışıyorum ama hissettiğim tek şey kafamın tamamen kopmuş olduğu. ne yerini biliyorum ne de ne zaman koptuğunu. bedenim her gün yeni bir sorun çıkarıyor karşıma, yeni bir alarm veriyor. "uyan emir, iyi değilsin" dediğini duyabiliyorum. neden burada olduğumu bilmiyorum. bura dediğim yerin neresi olduğundan da pek emin değilim. tek bildiğim yalnız olduğum. yalnızlık o kadar derinlere işlemiş ki artık kurtarılabilecek olup olmadığından bile emin değilim. kafam sürekli karışık, başka bir boyuttan gönderilmiş gibi hissediyorum. sanki bedenim burada ama aklım hep başka bir boyuttaymış gibi. bunları yazarken bile sürekli konudan konuya atlıyorum. gerçi pek sikimde değil. tek amacım kafamı boşaltmak.
her şey başa mı döndü yoksa zaten böyleydi de ben mi erteledim bilmiyorum. haftalar geçse de duş alamıyorum yine. her şeyi boşladım. saçım başım kirli, aynı kıyafetleri yüzlerce kez giyiyorum, kapüşonu bir saniyeliğine bile çıkarmıyorum ve muhtemelen berbat kokuyorum. kafam çalışmayı durdurmuş, vücudum bir şeyleri değiştirmem için yalvarıyor. yemek yiyemiyorum, ağrımayan tek bir uzvum yok ve yürümek, konuşmak kadar basit şeyler bile çok zor geliyor. sigara içmekten yoruldum. sarhoş olmak istemiyorum. baş ağrıları istemiyorum. yol ortasında sürekli yere kapaklanacakmış gibi hissetmek istemiyorum. yalnız kalmak istemiyorum. annemin nefretini üzerine kustuğu kişi olmak istemiyorum. insanların garipseyerek baktığı, sınıfın arkasında oturan sessiz çocuk olmak istemiyorum.
yalnız kalmak istemiyorum. tek başıma olmaktan bıktım. hiçbir yere ait hissedemiyorum. kimseye kendimi tamamen veremiyorum. ne kendimi ne başkasını mutlu edebiliyorum. onunla bununla takılıp günde yüz kişiyle de konuşsam ertesi gün yine hiçbirini istemeyeceğimi biliyorum ve bundan nefret ediyorum. hayata dair en ufak bir umudum yada enerjim kalmadı. beynim gerçekten donup kalmış gibi hissediyorum. ben donmuşum ama zaman akmaya devam ediyormuş gibi. berbat ve suçlu hissetmeden iki saniye bile dinlenemiyorum. uyku yeterli gelmiyor. uykusuzluk beter ediyor. bunları yazarken bile boğazım, dişim, karnım, gözüm, başım ve oturduğum halde bacaklarım ağrıyor. ne yaparsam yapayım vücudum dinlenmiş hissetmiyor.
üstümde iğrenç bir yorgunluk ve bıkkınlık var. hala ne zaman babamı düşünsem gözlerim doluyor. saat gece yarısını çoktan geçti. bugünle birlikte ölümünün tamı tamına ikinci yılına girdik. zaten hiçbir zaman ne olduğunu anlayamadığım aile kavramını tamamen yitirmiş olmaktan nefret ediyorum. babamla geçirebileceğim, ondan öğreneceğim daha çok şey varken onu kaybetmiş olmayı yediremiyorum kendime. zamansa söz dinlemiyor. bok varmış gibi sürekli geçip gidiyor. ne geri gel desen gelir ne hızlan desen hızlanır. alabildiğine uyuz bir kavram.
tahammülüm kalmadı artık. ne insanlara ne kendime ne de hayatın kendisine. bir de odamdaki bu sinir bozucu sivrisineklere. birini öldürüyorum bir başkası geliyor. daha benim ihtiyaç duyduğum vitaminlere bile yeterince sahip olmayan kanımın ne tür bir çekiciliği var bilmiyorum ama hiçbir yerim açıkta olmasa dahi ısıracak onlarca yer buluyorlar. gerçi bu durum bana insanları kendimden uzaklaştırdığım için yalnızlıktan böceklerle konuştuğum zamanları hatırlattı. belki ne hissettiğimi anlar da yanıma gelir diye uzun uzun baktığım ama yorgunluktan yanına gidip sevemediğim kedileri.
insanlarla bağ kuramıyorum. hayvanlarla, böceklerle, maddi değeri elli lirayı geçmeyen salak eşyalarla ve hatta bir çöp parçasıyla bile bağ kurabilirim, tek yönlü de olsa. ama insanlarla bağ kurmayı beceremiyorum. kimseyi yeterince umursayamıyorum. sorunlarıyla empati kuramıyorum. mutluluklarını paylaşamıyorum. bir kere selam verdiğim yada selamını aldığım kimseye ikinci kez aynı insanlığı gösteremiyorum. her ne kadar istesem de biriyle derin bir bağ kurabileceğime inanmıyorum. gerçekten buraya ait değilmişim gibi hissediyorum.
neyse. konudan konuya atladığım bu salak yazının sonuna gelmiş bulunmaktayım. son söz olarak da eğer ölümden sonraki hayat gerçekse umarım tanrı beni seviyordur diyorum ve bilgisayarı kapatıp uyumaya çalışıyorum. sonra başaramıyorum ve biraz daha ekrana bakıp gözlerimin içinden geçtikten sonra bayılıyorum. sabah yorgunluktan kırılarak dokuz dakikalık mesafedeki okula geç kalıyorum. sonra annem devamsızlığımı görüp sinir krizi geçiriyor falan. hadi iyi geceler.