bir kol bir kanat

6 1 0
                                    

"Neden derken ne demek istediğinizi anlayamadım, af buyurun."

"Ağabeyini kurtarmaya çalışırken sen de ölebilirdin. Bunu düşünmedin mi?"

"Siz olsaydınız siz de ağabeyinizi kurtarırdınız. Herkes öyle yapar."

Adam gülümsedi. "Pek sayılmaz.. Evlat, ağabeyini kurtarmanın nedeni yalnızca ağabeyin olması mı?"

"Evet. Çok afedersiniz ama başım ağrıyor. İzin verir misiniz?"

Adam çok şaşırdı, ne kadar patavatsız ve saygısız bir genç, diye düşündü.

"İyi dinlen evlat. İhtiyacın olacak. " Adam çocuğa bakarak sırıtsa da o bunu önemseyemecek kadar başı döndüğü için kafasını yastığa koyup yattı. Adam arkasından kapıyı kapattı.

Tekrar uyandığında ağabeyini tahtanın üzerinde oturur buldu. Uyanık olduğunu belli etmek için konuşmaya çalıştı ama çıkan tek şey hırıltıydı.

"Uyanmışsın.Zorlama kendini.Günaydın, daha doğrusu akşamaydın." Kıkırdadı.

Kendini zorlayarak ne kadardır uyuduğunu sordu.

"Shogunla konuştuğundan beri 2 gün oldu. Ağabeyim kalkma, zorlama kendini iyileşemezsin sonra."

Geri uzandı, başı hâlâ ağrıyordu. "Sen nasılsın?" Çok kısık ve hırıltılı olsa da canı yanmıştı. Elini boğazına götürdü tekrar ve yutkunmaya çalıştı birkaç saniye.

"Ben gayet iyiyim, yalnızca dumandan zehirlenmişim biraz, bol bol süt içirdiler. Sanırım süt iyi geliyormuş."
Kafa salladı.
"Bundan sonra nerede kalacağız? Annemler nerede? Köyün hepsi Yok mu oldu? Yangın neden başladı? " Üzgün, öfkeli ve umutsuzdu;boğazındaki yanığı önemsemeyecek kadar. Bunu söylerken yanmamıştı ama cümlesi bitince acısı katbekat artmıştı. Elini boğazına götürdü tekrar, farkında olmadan doğrulmuş olduğunu da fark edip geri uzandı. Ağabeyi uzanmasına yardımcı oldu.

"Bilmiyorum ama..." fısıldayarak "Shogun'u başkalarıyla konuşurken duydum, üzerine düşüyor gibiydi bu konunun." dedi ağabeyi gülümseyerek.
"Sana hiç bir şey sordu mu?" Abisi kafasını salladı.
"Eğer cidden önemseseydi önce bize sorardı." Gözlerini kapattı.

"Eminim bize de soracaktır, fazla düşünüyorsun insanlara güvenmemek için." Tebessüm etme sesi.

"Sen neden bu kadar sevdin bu adamı?"
"Bizi evlat edinecek."
Gözlerini açtı, kalkmaya çalıştı. "Ne?"
"Tam olarak evladı olmayacağız tabi ki ,daha çok kol kanat gerecek bize..." Hüzünlendi ve dışarıya baktı. "Bizden başka kimse kalmadı çünkü."
"Bizi yanında tutacak yani?"
"Evet."
"Karşılığında bir şey isteyecek kesin." Ağabeyine endişeyle baktı.
"Yapma böyle, hadi uyu artık. Böyle şeyleri bırak da abin düşünsün."
Tekrar yerine yatınca ağabeyi de odadan çıktı. Birkaç öksürük sesi duyunca kapıda bekledi biraz sonra ses kesildi ve koridorda yürümeye devam etti. Sürgülü kapıyı açtı ve yeşil bahçeye çıkıp hava aldı.

Ağabeyi çıkınca içinde tutmaya çalıştığı öksürüğü bıraktı. Çok sert öksürmüş olmalıydı ki eline kan geldi. Muhtemelen alnından düşmüş olan yatağın yanındaki hafif nemli beze sildi elini ve gerisin geri uzandı. Her hareketi acı vermişti hafif bir inilti çıkardı acıdan.

Aynı anda ağabeyi havanın güzelliğinden mutlu bir inilti koyvermişti. Derince taze havayı içine çekti. Sanki kafası temizlenmiş, hiçbir şey düşünmeden bir süre öylece durdu.

"Hava oldukça güzel değil mi?" bunu söyleyen derebeyiydi. Saygıyla eğilince derebeyi nazikçe gülümseyerek elini kaldırdı.
"Gerçekten fevkalade bir hava."
Derebeyi gülerek:
"Böyle kelimeleri nereden öğrendin böyle,hm?"
Yanakları kızardı, yarım ağızla:
"Siz kullanmıştınız da..."
Derebeyi içtenlikle gülerken elini çocuğun omzuna koyup şefkatle ona baktı. Bu çocuğu çok sevmişti.

"Kardeşin kendine gelebildi mi?"
"Daha iyi, ama hâlâ sersem, düzgün düşünemiyor tam, bu sürede umarım size bir saygısızlık yapmamıştır. "
"Aslında etti..."
Çocuğun göz bebekleri panikle büyümüştü.
"... tabi bu senin endişe edeceğin bir şey değil genç, epey sorun anlattınız, sırf bu yüzden bir şey yapacak değilim. Siz iyileşmeye bakın. Bu yangını da bana bırakın. " Adamın eli tekrar omzundaydı.
"Çok teşekkür ederim " Eğildi.
"İyiliğinizi asla unutmam. "
Derebeyi gülümsedi.
"Aslında bu tarz şeyleri söylemem ancak bilmen gerekir diye düşünüyorum genç..."
Çocuk meraklı gözlerle derebeyine baktı. Derebeyi eğildi çocuğun boyuna geldi ve fısıldayarak konuştu.

"Sizin köye aslında minik bir ziyarette bulunacaktım ama o gün aksilik sonucu yarına ertelemiştim. Yangını düşman derebeyi çıkarmış olabilir mi sence ne dersin? Bizi böylesine canice öldürmek istiyor inanabiliyor musun? "
Çocuğun gözleri ve yüreği öfkeyle yandı. "Karşılığında ne yapacaksınız efendim?"
"Biliyor musun? Hep senin gibi bir oğlum olsun istedim, bana böylesine sadık ve böylesine güçlü bir oğlan... Ne yazık ki tanrılara adadığım kurban yeterli değildi ve bana kız çocuk verdi. " Oğlanın saçını okşadı, her okşayışta oğlanın ona olan sevgisi artıyordu.

"Kızınızı hiç görmedim, efendim."

"Bir gün görürsün, ne de olsa artık oğlumdan farkın olmayacak. Kız kardeşine iyi bak ve onu koru, anladın mı?"

Çocuk hevesle başını salladı. "Havanın tadını çıkar genç." Derebeyi onu yalnız bıraktı.

"Oğlumdan farkın yok." Sözleri çocuğun kafasında yankılanıyor, kalbini heyecanla çarptırıyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 25 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

samurayWhere stories live. Discover now