-----Günün en erken saatinde, güneşin ilk ışıkları odaya dolduğunda jimin uyanıktı. Sabah erken uyanmanın sersemliği vardı üzerinde.
Belindeki kollar, anlına düzenli olarak çarpan ılık nefes, düzenli kalp ritmi sevgilisinin daha uyanmadığı hakkındaki ipuçlarıydı.
Bu zamanlar Jimin'in en değerli vakitleriydi. Çünkü sevgilisi uyanana kadar oyun oynardı. Oyunun adı Jungkook'u keşfet.
Günün koşuşturmasında bu oyunu hiç oynayamazdı. Çünkü sevgilisinin çalışması gereken iki işi, kendisininde yapması gereken ev işleri ve boşlamaması gereken internet sitesi vardı.
Gece geç saatte işten çıkıp yorgun argın yine birkaç saat sonra işe gidecek olan sevgilisi ona nazaran gerçekten ağır uyurdu,haklı olarak, yine de oyununu oynarken sessiz ve bir o kadar hassas olurdu.
Elleri yavaşça belindeki kollara gitti. Belindeki kolları kendinden uzaklaştırdı. Ardından kafasını sevgilisinin kafasına hizzaladı.
Elleri ilk önce kendi parmaklarına nazaran uzun ve kemikli parmaklara gitti. İlk önce baş parmağı, sonra işaret, ardından orta parmağına geldi, aynıydı hatırladığı gibi yüzük parmağına geldiğinde hissettiği yarabandıyla ufak çaplı paniğe kapıldı. Yaralandığından haberi yoktu. Yüreği sızladı. Nasıl, neden, ne zaman yara olmuştu o kıymetli parmağı? Kızgın hissetti biraz da yarabandı yamuk yapıştırılmıştı. Ya ciddiyse ve mikrop kapmışsa? Gitmeden önce kısa bir ilkyardım yapmalıydı. Parmak uçları sinsice eklem yerine geldi. İlk önce yüzüğü hissetti. Hüznün yerini sevgi doldurdu, sonra derisindeki 'J' ve 'M' harflerini hissetti. Kızardı. Yarasının üstüne buse kondurup son olarak serçe parmağına geçti. Aklına doluşan anılarla yüzünde sahici, büyük bir gülümseme oluştu. Kendisiyle sürekli dalga geçtiği bir konuydu. Yine bir gün bunun dalgasını geçerken kırılmış gibi davranıp tepkisini ölçmüştü 'Bebeğim, Jimin, hayır. Ben senin her şeyini seviyorum. Hatta O minik serçe parmağın ilk sırada. Tanrım baksana ellerimimizin uyumuna. Lütfen üzülme tamam mı, bak istersen bu konu hakkında artık tek kelien.' şaka yaptığını anladığında onu dakikalarca gıdıklamıştı.
Diğer eline geçtiğinde hatırladığı gibi olması ona derin bir nefes aldırdı. Parmak uçlarıyla derisinde siyah mürekkep olduğunu bildiği kollardan geçip göğsüne dokundu, sertti ama bir ay önceki şişkinliği yoktu. Sevgilisi kilo mu kaybediyordu? İki iş ağır geliyordu büyük ihtimalle. Bu konuyu ciddi bir şekilde konuşmaları gerektiğini kenara not etti. Sevgilisinin sağlığı, ameliyatından çok daha önemliydi.
Ellerinin altındaki hafifçe hızlanan kalp atışlarıyla kızardı ve kendi kalp atışı kulaklarında atmaya başladı. Aklına kirli düşünceler gelmeden boynuna çıkardı parmaklarını, aniden hareketlenen sevgilisi kollarını beline sarmış kendisine doğru çekmişti. Uyanmış olmasından endişelendi. Saat daha çok erkendi. Uyandırmamış olmayı dileyip nefes ve kalp seslerine odaklandı. Düzenli gelen seslerle içi rahatladı, yalnızca kendisinden uzaklaştığını anlamış olmalıydı -uyurken ondan uzaklaştığını anlarsa aniden, korkutucu bir şekilde, atağa geçiyordu.
Parmak uçları yavaşça yerini bildiği bene dokundu. Benzer yerde kendisininde bir beni vardı. Hatta ikiside birbirlerinin benlerini öpmeyi çok severlerdi.
Ardından yavaşça yükseldi ve kulağına geldi. Yalnız oldukları zaman, insan içinde tuhaf karşılanabilir çünkü, üzgün veya yorgun olduğunu kulak memesiyle oynayarak belli ediyordu. Bazen sevgi dolu hissettiğinde yanağına elini yaslardı bu 'sana ilgi göstermek istiyorum' demek. Sinirlendiğinde ,ki bu çok sık olmaz, avucunu kalbine yaslardı, bu ona inanılmaz rahatlık ve güven verirdi. Kısacası, beden dili aralarındaki iletişimin büyük bir bölümüydü.
Daha rahat olmak için kafasını kaldırdı. Yakınlıktan dolayı dudağına çarpan nefesleri ve dudağının iki santim ilerisindeki dudağını fark etti. Yutkundu sırası değildi.
Ellerini belirgin çene hattına değdirirken yüzünün inceldiğini fark etti emin olmak için yanağına dokunduğunda eskisi kadar yumuşak olmayan et dokusunu hissetti. Haklıydı kilo vermişti. Gözyaşlarının aktığını yanağına değen su damlacıklarıyla anladı. Nefretle sildi yaşları. Hepsi kendi yüzündendi. İşe yaramaz gözleri görseydi belki de bu kadar harap olmazdı sevdiği insan. Hayatındaki tek insanı da böyle yorduğu için yine nefret etti durumundan. Keşke doğum sırasında ölseydi de böyle bir durumda kalmasaydı.
Gözyaşları aynı hızla hiç durmak sızın akıyordu, kendini kontrol edemiyordu. Göz kapaklarını hiç açmazdı, göremiyordu zaten ne gerek vardı ki, bu yüzden göz sıvısı sürekli birikir aktığı zaman biriken tüm yaşları akardı.
Buna rağmen oyunu yarıda bırakmayı düşünmedi. Parmak uçları yüzündeki küçük ize dokundu, ardından kirpiklerine geçti. Uzun, sık kirpikleri vardı. Göz kapaklarına dokunmadan kenarlarını okşadı. Tüm güzellikleri, renkleri, cisimleri, hayvanları, evlerini, dokunarak seçtiği tabloyu, en önemlisi aynaya baktığında kendini görebilen gözleri vardı. Göz rengini merak etti sonra, bunu hiçbir zaman öğrenemeyecekti. Ona sorduğunda klasik kahverengi bir göz olduğunu söylüyordu. O klasik bir kahverengi göz nasıl olurdu bilmiyordu ama emindi ki kendisini gören gözleri, en az temiz kalbi kadar güzeldi.
Kaşlarına dokundu, şekilli kaşları vardı. Parmaklarına değen yumuşak tutamları yavaşça yolundan çekti. Kısa alnına dokundu, pürüzsüzdü. Sonra işaret parmağıyla burnuna indi. Tebessüm etti. Sevgilisi koca burnundan hep şikayet ederdi. Halbuki ne de güzeldi her bir tarafı. Tereddüt ederek dudağına indi. Kendisine nazaran ince dudakları vardı. Rengini merak etti. Baş parmağıyla köşesini okşadı. En sonunda dudağının altındaki bene dokundu. En çok öpmeyi sevdiği yere, azıcık yaklaşıp dudaklarını değdirdi.
Uzun tutmuş olacak ki dudakları altındaki gerilen kasları hissetti. Yakalanmanın verdiği suçluluk duygusuyla geri çekildi ve kızardı.
"Beni böyle uyandırmana bayılıyorum." Uykulu sesi kalbini hızlandırırken, daha da utandı. Yakalanmayı beklemiyordu.
"Hadi ama minnie öpücüğün devamı nerede hm?" Onunla dalga geçtiğini anlayınca yumruk yaptığı küçük eliyle göğsüne hafifçe vurdu. Ondan uzaklaşmaya çalıştığında belindeki kollar sıklaştı ve dudaklarında baskı hissetti.
Mutlulukla karşılık verdi. Nefessiz kalınca alınlarını birbirlerine yasladılar.
"Günaydın bebeğim."
"Günaydın sevgilim."
-----
İlk bölümün günahı olmaz demisler
Kendinize cici bakin👋🏿