"gerçekten artık yeter! anlıyor musun lily? yeter! senin arkanı toplamaktan bıktım!" koltukta başımı geriye atmış tavanı izlerken kırklı yaşların başındaki menajerim joachim bana kin kusmakla meşguldü.
"tanrı aşkına, her şeyi anlarım ama sarhoş olup gazetecilere eski erkek arkadaşların hakkında söylediklerin de neyin nesi? insanlara yatak odanı anlatamazsın! partide çıkardığın taşkınlıktan bahsetmek bile istemiyorum! farkında mısın bilmiyorum ama son bir yılda askıya alınan büyük işbirliği sayın an itibariyle 12 oldu! ağabeyin manu'nun yarattığı imaj bile seni kurtaramıyor lily..."
derin bir nefes aldıktan sonra ellerimle yüzümü kapatmıştım. "manu seni aradı mı?" jogi'nin sorusu üzerine başımı kaldırıp iki yana sallamıştım.
"pekala bir ara onunla da konuşmalısın. sana inanılmaz derecede sinirli."
"elizabeth ve sara nerede?"
joachim, sorumun üzerine gözlerini kısıp beni süzdükten sonra "dalga mı geçiyorsun lily? sana kariyerinin tepetaklak oluşundan bahsediyorum ve sen bana en yakın arkadaşlarının nerede olduğunu soruyorsun. bilmiyorum!" diye bağırmıştı.
"bak üzgünüm tamam mı? ama kendimi durduramıyorum. partilemeyi çok seviyorum ve siktiğim gazetecileri her akşam orada oluyor. çıkışta da aptalca sorular sorup sarhoşluğumdan yararlanıyorlar."
"lily, markalar senin bu kötü kız tavrından hoşlanmıyor. tanrım! 2000'li yıllardaki paris hilton değilsin! aptal sarışını oynayıp bundan yırtamayız."
"harika ilişki satın alınan bir şey değil jogi. tanıştığım erkekler ün ve para peşinde olduğu için üzgünüm." deyip göz devirmiştim.
"senin iyiliğin için söylüyorum. 16 yaşından beri seninle çalışıyorum. ve hâlâ ilk günkü star ışığına sahipsin. ama kendi kendine bu şekilde zarar vermene daha fazla katlanamayacağım. bir fikrim var."
kapının çalmasıyla jogi'nin sözleri bölünmüştü. koltuktan kalkıp kapıyı açtığımda karşımda ağabeyim manu'yla birlikte en yakın arkadaşlarım elly ve sara duruyordu.
manu, donuk bir biçimde bana bakıp bir şey demeden içeri girdiğinde elizabeth kulağıma "bu kez çok sinirli... tüm yol boyu söylendi durdu." dedikten sonra o da içeri girmişti. sara, belime sarılıp "halledeceğiz tamam mı? sakın üzülme..." diyerek elly'i takip etmişti.
kapıyı kapatıp içeri geçtikten sonra büyük koltukta manuel'in yanına oturmuştum.
"ah hoşgeldin manu, ben de şu sabah konuştuğumuz şeyi lily'e anlatacaktım."
"ona söyledin mi? neden plandan en son benim haberim oluyor?" diye sorduğumda manu "her şeyi mahvedebilecek kapasitede olduğun için olabilir." deyip kızmıştı.
"bak özür dilerim tamam mı? sadece çok sarhoştum ve insanlar bana saçma sapan sorular soruyordu." diye kendimi açıklarken manu yüzüme bile bakmadan jogi'ye dönüp "uygun profilde birini bulabildin mi?" diye sormuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
as you are || ødegaard.
General Fictionalternative universe martin ødegaard fan-fiction. nov'23 L0VERSACE.