"İçeri buyurmaz mısınız? Bu ne sürpriz."
Gülümseyerek elinini nazikçe uzattı Lalisa.
"Bu kızın tatlı dilli olduğunu söylemişlerdi, güzel değil."
-
Cr;
tt: m3ovlice
Jennie: Tamam efendim, onu bu akşam öldüreceğim. Emin olabilirsiniz.
Hyunjin: Şık bir şeyler giy. Seni öyle baloya almazlar.
Jennie: Pf, tamam. Denerim.
Hyunjin: Sen ne yapıyorsan yap. Beni ilgilendirmez. Yeter ki Manobal en sonunda ölü olsun.
Jennie: Anlaşıldı, kapatıyorum.
Oflayarak telefonu masaya bırakıp arkasına yaslandı Jennie. Bu prensesi neden öldürmek istiyordu Hyunjin, bilmiyordu ama işini yapıyordu ne de olsa. Onu ilgilendirmezdi. Şarap kadehinde ki son damlayı da içip ayağı kalktı. Daha önceden hazırladığı elbiseyi giymek için odasının olduğu kata çıktı. Bu sikik elbisenin içinde hiç rahat edemiyeceğini biliyordu ama giymek zorundaydı. Giymemek aptallık olurdu. Elbiseyi dolaptan çıkarıp bir kez daha baktı. Gözünün ucuyla saate baktı. Artık giyme zamanı gelmişti galiba. Elbiseyi üstüne giydi ve aynaya baktı. Hoş duruyordu. Göründüğü kadar kötü değildi. Yani biraz. Sonunda ayağı kalktı ve küçük çantasını aldı. İçine ise uğurlu silahını koydu. Bu silahla vurduğu kimseyi ıskalamamıştı. Bu yüzden genelde bu silahı tercih ediyordu. Derin bir nefes aldı ve aşağı indi. Ayakkabılarını giyip dışarı çıktı ve kapıyı kapattı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Arabayı gergin bir şekilde sürüyordu. Her görevinde olurdu bu. Jennie soğukkanlı gibi görünse de içten içe korkudan ölürdu. Bu sırada telefonunun titremesiyle irkildi. Arayan Jisoo'ydu. Jisoo Jennie'nin küçüklükten beri en yakın arkadaşıydı. Jisoo, Jennie'nin suikastçilik işine girmesini asla istememişti. Ama Jennie onu hiçbir zaman ciddiye almıyordu. Derin bir nefes alarak açtı telefonu Jennie.
Jennie: Ne var lan.
Jisoo: Evine geliyorum Ruby.
Jennie: Evde değilim.
Jisoo: Nerdesin yine?
Jennie: Önemli birşey yok.
Jisoo: Söyle lan.
Jennie: Yeni bir görev.
Jisoo: Ah, yine mi. Hani bırakmıştın bu işleri?
Jennie: Ekmek parası Jisoo.
Jisoo: Ekmek paranı başka yerlerden de kazanabilirsin Ruby.
Jennie: Boş yapma Jis. Birazdan varırım zaten.
Jisoo: İyi, sikik hayatında başarılar sana.
*Arama sona erdi.*
Jen: Ah, yine suratıma kapattı işte!
Arabadan sinirli şekilde çıktı. Çünkü varmıştı. Çantasını alıp kapıyı kapattı. Görevi velihat prensesi öldürmekti. Tam baloya girecekken telefonu tekrar çalmaya başladı Jennie'nin. Bu sefer arayan Hwang'dı. Cevaplamak yerine içeri geçti. Ardından içeride güvenli bir alan bulup Hwang'ı aradı.
Jen: Buyurun, efendim.
Hwang: İçeri girdin değil mi Ruby?
Jen: Evet girdim.
Tam bunu söylerken sözü edilen prenses Manobal'ı gördü.
Jen: Hatta şu an tam dibimde.
Jennie saklandığı yerde dikkatli şekilde duruyordu. Lalisa ise davetlilerle konuşuyordu.
Hwang: Tamam dikkat et. O kızın en büyük silahı tatlı dili.
Tam bu sırada Lalisa Jennie'ye doğru döndü. Jennie küçük bir açıklama yapıp telefonu kapattı. Lalisa telefonu kapatınca Jennie'ye doğru gülümsedi. Jennie, prensesin güzelliği karşısında resmen büyülenmişti. Böylesine güzel bir kadın, en fazla ne kadar tehlikeli olabilirdi ki?
Lalisa: Daha ne kadar orada bekleyeceksiniz hanımefendi. Buyurmaz mısınız?
Lalisa Jennie'ye doğru nazikçe elini uzattı. Jennie'nin kalbi küt küt atıyordu.
