"We're all gone die"
4 Temmuz 2021
-ChangbinSaha görevi. Normalde saha görevlerinde bu kadar gerildiğim söylenemezdi fakat şuan ellerinde bir rehine vardı. Kadın bir rehine vardı. Çocuğu yanı başımda onun için ağlayan bir anneydi bu. Birazdan araçlara binecek ve rehine değişikliğini gerçekleştirecektik. Taecyon denen adamın hem sağ kolu, hem de sevgilisi olan Shin Yuna elimizdeydi ve bugün güneş tam tepedeyken Yunayı bırakıp rehinemizi alacaktık.
Arabalara binip rehine değişikliğinin yapılacağı ormana doğru ilerliyorduk fakat Yuna denen kız sürekli aksilik çıkarıp duruyordu.
''Yuna bunu başına geçirmelisin, ayrıca kelepçelerinle oynayıp durma. Bileklerini kanatacaksın''
''O zaman şu lanet kelepçeleri aç komiser. Ayrıca daha yeni karakoldan çıkarken saçlarımı yaptım o pis şeyi kafama geçiremezsiniz!''
''Biraz daha konuşursan yapacak saçın kalmayacak Yuna. Her bir telini koparıp sana yedireceğim, sus artık lanet olası! Ayrıca bir daha sakın bana komiser deme''
Saçma sapan, şımarıkça hareketleri vardı. Hayatımda gördüğüm en cıvık ve şımarık insandı. Yunanın tiz çığlıkları tüm arabayı doldururken elimdeki siyah bezden poşedi kafasından geçirmeyi başarmıştım. Araba yavaşlayıp durduğunda derin bir nefes aldım ve kendim indikten sonra Yunanın bir yerle çarpmaması için ona yardım ettim. Karşıdaki büyük araba da tam karşımızda durduğunda kalp atışlarım iyice hızlanmıştı. Önümde Chan komiserim vardı, arkasında ise ben Yunanın kolune girmiş bekliyordum. Etrafımızı 15 asker sarmıştı fakat tabii ki bu kadar değildik. 3km arkamızda bekleyen 30 kişilik bir ekip daha vardı.
Taecyon komiserime dönerek konuşmaya başlamıştı.
''Arkandaki şeye söyle, sevgilimin üzerinden kollarını çeksin''
''Ok Taecyon, buraya boş muhabbet yapmaya gelmedik. Rehinemizi ver, çok değerli sevgilini al.''
''Benimle nasıl konuşuyorsun böyle! Tabii ki çok değerli sevgilimi sizin ellerinize bırakmayacağım. Fakat ondan önce, size ufak bir sürprizim var.''
Komiserim, tam ne sürprizi diye soracakken arabadan üzerinde bomba, elinde silah , yüzünde ise maske olan , atlayarak bizim üzerimize doğru yürüyen biriyle hepimiz silahlarımızı onun üzerine doğru çevirmiştik. Chan komiserimin ''Bu bir tuzak!'' diye bağırmasından sonra hayatımdaki en büyük hatayı yapmış oldum. Tetiğe bastım, tam kafasının ortasına nişan almıştım fakat hesap edemediğim bir şey vardı. Bir insan vurulduğu anda ölmezdi, tüm kasların çalışmayı durdurması zaman alırdı fakat yine de bomba patlamamıştı.
Taecyon gülmekten patlayacakken biz neler olduğunu anlamaya çalışıyorduk.
Chan komiserimin 'Siktir' demesinden sonra her şey kafamda şekillenmişti. Öldürmüştüm. Onu öldürmüştüm. Hepimiz ona doğru koşarken küçük kız 'anne' diye çığlıklar içinde ağlıyordu. Az önce bir annenin, bir çocuğun hayallerinin katili olmuştum. Yanına vardığımızda kanlar içindeydi fakat hala gülümsüyordu. Ölürken bile yüzünde sıcacık bir tebessüm vardı. Küçük kız bir yandan annesine sarılıyor, bir yandan da çığlıklar atıyor 'Söz vermiştiniz, geri getireceğim diye söz vermiştiniz' diye sayıklıyordu. Ne yapmıştım böyle. Mahvettim. Her şeyi mahvettim.
Ölmeyi bile hak etmiyordum..
Bir anlık hatamla her şeyi mahvetmiştim. O anenin canını aldım, küçük kızın insanlara olan güvenini, annesiyle kurduğu hayalleri aldım elinden. Her şeyi batırdım. Peki şimdi ne olacaktı. Bu operasyonumuz Bang Chan Komiserle beraber çalıştığım ilk operasyon. Bu adamın hep kendini kırılmaz duvarlarının ardına sakladığını söylerlerdi. Kim bilir benim hakkımda neler düşünecek. Bir katil olduğumu mu, yoksa aceleci bir aptalın teki olduğumu mu. Gerçi hiç şüphesiz ikisi birden olmuştum.
O günden beri o küçük kızı her gece kabuslarımda görürüm. Ay'ın Güneş'in yerini aldığı her karanlık gecede o küçük kız kabuslarıma girer. Sürekli o anı yaşarım zihnimin içinde..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
First Love/Last Spring - Changlix
Fanfiction"Gözlerinin altına serpiştirilen yıldızlar bu evrendeki tüm yıldızlardan daha parlak ve daha güzeller lix.."