Gözlerimi saatte gezdirdim. Yaklaşık yarım saattir orada bekleyen eski sevgilimin beni sekteye uğratmamasına şaşırmıyordum çünkü inatçı herifin tekiydi. Tekli koltukta kendi kendime yaşadığım stresi bir kenara bırakarak kalktım, kovsam da gitmeyeceğinin farkındaydım ama yine de şansımı denemek adına yanaştım pencereye.
İyice bastıran yağmur altında kalmış bedeni gördüğümde küfür mırıldanarak vazgeçtim pencereyi açmaktan, veya kovmaktan. Bunun yerine kapıya ilerledim. "Buraya gel!"
Hiçbir mimik oynamayan suratında tek kaşı havalanmış, emin olup olmadığımı sorgulamıştı bir süre. Gözlerimi üzerinde gezdirdim. Alnına yağmur yüzünden yapışan siyah saçları, sanki kış ayında değilmişiz gibi içerisine giydiği beyaz atleti, deri ceketiyle birlikte bol pantolonunu tamamlamıştı. Gerçekten bazen beni şaşırtıyordu, şu an olduğu gibi. "Gelmiyorsan kapıyorum."
Cümlemi bir daha tekrarlamaya gerek kalmadan yanımdan geçip içeriye sırılsıklam olmuş haliyle adımladığında, kapıyı kapadım panikle. Hızlıca peşinden adımladığım bedeni durdurdum. "Annem evi yeni temizledi, ölmek mi istiyorsun? Adım atma kıyafet getireceğim."
"Seninkiler bana olacak mı?"
"İki üç kas yaptın diye bedenimiz mi değişti?" Alamadığım cevap karşısında göz devirdim. Hızlı adımlarla üst kata ilerlemiş, odama girerek dolabıma bakınmıştım bir süre. Bulduğum eşofman altını ve temiz bir tişörtü alarak yeniden geri döndüm. Jungkook, annemin noel için astığı çorapları kurcalıyordu. Hafif çatık kaşlarıyla meraklı bir şekilde çorabı ters çevirdi, bir süre ne yaptığını anlayamasam da içindeki şekerlerin hepsini eline döktüğünde yanına adımladım. "Senin için değil o, çocuklar için. Üzerine temiz şeyleri giy, yağmur durunca gidersin."
"Bayan Kim nerde?"
"İşte."
"Ha, ev bize kaldı yani."
"Bana bak, üzerini giymene müsade etmeden seni sokağa atarsam görürsün!" Ellerini havaya kaldırarak sırıttı. Ultra sinirimi bozan bu görüntü değildi, kaslarına yapışmış şekilde her şeyi ortaya döken ıslak atletiydi. Alnıma yediğim fiske ile düpedüz trene bakar gibi kaslarına daldığımı hatırlatan Jungkook'un sırıtışı, artık kahkahaya dönmüştü. "Fazla belli etme."
"O çeneni kapat, gidip kuru bir şeyler giyin." Omuz silkti daha sonra ise kıyafetleri alarak odaya adımladı. Gözlerim o gittikten sonra yere attığı çoraba dönerken küfür mırıldanarak aldım yerden. "Duyuyorum seni sarışın." Kaşlarımı çattım. Bazen çekilmez biri olabiliyordu. "Çok da sikimdeydi duyman." İşim bittiğinde mutfağa ilerledim, hemen gitmesini istiyordum ancak hasta olursa tepeme çıkacak bir Jungkook da istemiyordum. İçeri almadığımdan yarım saat inatla beklediği yağmur onu hasta edebilirdi. Bu yüzden tüm iyi niyetimle beraber sıcak çikolata yapma kararı almıştım, tamamen iyi niyetimden kaynaklanarak.
Ben sütü kaynattığım esnada nereden bulduğunu bilmediğim havluyla birlikte saçını kurutan Jungkook, mutfağa girerek abartılı tepkisiyle ortamın kokusunu içine çektiğini göstermeye çalıştı. Gülmeme sebep olan tavırlarıyla ciddi kalmaya çalışarak sandalyeyi gösterdim. "yağmur durdu, oturup iç ve git." Geriye çektiği sandalyeye yayılarak oturdu, annemin bugün evde olmayışı tamamen şansımın yaver gittiğini gösteriyordu. O kadar saçmaydı ki, eğer burada olsaydı bu sülüğü asla buradan kovamazdım. Zaten kavga ettiğimiz için sürekli beni arayıp darlayan bayan Jeon'un yanı sıra, Jungkook'u gördüğü her yolda tutup zorla sürekli bize getiren annem arasında pek bir fark yoktu.
Daldığım düşüncelerden beni çekip çıkaran şey, çıplak bir şekilde dokunduğum cezve oldu. Sızlanarak hızlıca geriye çekilmemle, Jungkook'un sandalyeyi iterek yanıma koşturması aynı sürede gerçekleşti. Gözlerini yanan üç parmağımda gezdirerek çattığı kaşlarıyla yüzüme döndü. "Geri zekalı mısın Taehyung?" Bir insan endişeliyken bile öküzlük neden yapardı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
twodifsoper, tk
FanfictionHer şey basketbol takımının spor salonunda olan antrenmanlarıyla, hemen yanında açılan dans kulübünün pratiklerinin çakışmasıyla başlar •semejungkook •uketaehyung