181022
"yeter seung. seninle uğraşamam"
"sarhoş olmuyorum minho biliyorsun. sadece iyi hissettiriyor."
"içtiğin belli oluyor bu şekilde nasıl eve dönmeyi planlıyorsun?"
"sen varsın ya."
"kesinlikle uğraşmam senin için."
"öyle bir uğraşırsın ki lino."
arkadaşının gözlerini kısarak söylediği şeye her ne kadar sinirlense de çocuk haklıydı bu yüzden başka bir şey söylemedi minho."baksana-"
bi süre sonra konuşmak için seungmin'e döndüğünde
arkadaşının başka tarafa, daha doğrusu yüzü pek de belli olmayan yapılı bir adama bakarak elindekini yudumladığını gördü."lan!"
seungmin'in omzuna vurarak dikkatini sonunda kendine çekmeyi başardı ve kafasını sorar gibi salladı.arkadaşının aptal sırıtışını farkedip kaşlarını çattı minho.
"mutfakta bir çocukla tanıştım."
seung yine aşık olmuştu sadece.....
seungmin yaklaşık on dakikadır sadece ismini öğrenip aşık olduğu çocukla nasıl tanıştıklarını anlatıyordu ama minho hissettiği mide bulantısı yüzünden odağını kaybetmişti, arkadaşının dediklerini pek anlamıyordu.
sadece arada yüzünü buruşturarak kafa sallıyordu. alkol kokusundan dolayı midesi hassaslaşmıştı, alkole alışık değildi bu yüzden her an kusabilir durumdaydı.
"sen beni dinlemiyorsun."
ifadesiz bir şekilde seungmin'e dönüp
"denedim ama hiç bir şey anlamadım" dedi minho, yalan söyleyecek değildi."bir sorun mu var."
"midem bulanıyor. kokudan""dışarıya çıkmak ister misin?"
"direkt eve gitsek olur mu."
"tabi olur, gidelim."
hafifçe gülümseyip ayaklanan ve masadan eşyaları alan arkadaşını izledi minho.ikisi de yürümeye başladığında seungmin göz devirip minho'ya hafifçe vurdu
"daha önce söylesene iyi olmadığını iki saattir ne anlatıyorum beni boşa konuşturuyorsun. salak."
minho üzgünce arkadaşının koluna sarıldı
"çok hızlı konuşuyorsun seung.. sen konuşurken araya mı girebiliyoruz sanki"
"çok mu kötüsün? ilaç alalım." minho'nun söylediği şeyi es geçip konuştu seungmin.
"hayır ya eve gitsek yeter bir şeyler içerim gidince."
ikisi de sessizce yürürken minho habersiz gitmek istemediği için arkadaşını durdurdu
"seung, hyunjin"
başıyla ileride etrafına bakınan çocuğu işaret edip
"gidiyoruz diyelim." dedi
çıkışı şimdilik geçip tam hyunjin'in yanına gideceklerken parti sahibi olan arkadaşları çoktan onları görmüş kendilerine doğru geliyordu.
yanlarına vardığında hyunjin gözleriyle gülümseyerek. "ben de sizi arıyordum hyung." dedi.
"biz çıkıyoruz. sağol davetin için, güzeldi." dedi seungmin.
"hyung, neden hemen gidiyorsunuz ki?"
hyunjin'in sesi hafif panik çıkmıştı"iyi hissetmiyorum hyun."
hyunjin hızla minho'nun kolunu tutup,
" ben sizi arıyordum hyung çünkü şey, jeongin! jeongin geldi biliyorsun ya avusturalya'dan. onu da davet etmiştim görüşmek istersiniz belki sonuçta aylar oldu. sen onu çok seversin kardeşin gibidir diye söyledim göremeyecek kadar kötüysen anlarım tabi."ikili ne anlattığını tam anlamamıştı çünkü hyunjin nefeslerini düzgün almayıp kelimeleri kekeliyor, heyecanlanıp yüksek sesle anlatıyor ve saçma bir şekilde gülümsüyordu. lafı bittiğinde ikisi de çocuğa tuhaf bir yüzle bakıyorlardı.
"jeongin'e mi takıksın anlamadım ki amına koyim." dedi minho.
"hyunjin, jeongin'in burada olduğunu doğru anladık değil mi?"
"evet seungmin. anlattığım şey buydu." deyip göz devirdi hyunjin.
"yani yeni geldi, tam size haber vermeye geliyordum siz gidiyoruz deyince. panikledim işte!"
seungmin sırıtıp
"nerde peki şimdi?" diyebildi.
"terasta, daha yeni çıkmıştı o çocuklarla oturuyorduk ben sizi aramaya indim. yanına gitmek ister misiniz? birlikte çıkalım hyung."
"tabi, gidip görelim uzun zaman oldu."
"ama bizim eve gitmemiz gerekiyor minho, seni düşündüğümden söylüyorum, iyi değilsin."
"kardeşimizi göremeyecek kadar kötü değilim hem yanımda sen varsın ya seung. sorun yok bence." dedi minho sırıtarak.
"peki ama çok kalmayacağız. zaten soğuktur yukarısı."
"hadi hyung."
minho terasa çıkan merdivenlere yürürken hyunjin ve seungmin arkasından geliyordu.
hyunjin gergince minho'ya bakarken, bu günün sonu nereye gider bilmiyordu, kendi başı da yanacak mıydı bilmiyordu ama işin ucunda kendi arkadaşı vardı, bunu hyunjin'den o istemişti sonuçta kendisinin de bir suçu yoktu değil mi?
yani, en azından o böyle düşünüyordu.minho odaya bağlı kapıdan geçip etrafa bakmasına fırsat kalmadan jeongin'in gülümseyerek kendisine doğru geldiğini gördü.
"minho hyung!" minho küçüğün gülümsemesine karşılık verip sıkıca sarıldı.
"en çok seni özledim."
heyecanla konuşan kardeşine baktı minho,
görmeyeli sadece 7-8 ay oluyordu ama son gördüğünden bu zamana olgunlaşmış ve tarzı da değişmişti.küçük olan seungmin'e sarılıp ona da aynı şeyi söylediğinde
"bari bana söylediğinin üzerinden biraz zaman geçseydi yalancı." dedi minho gülümseyip.minho ve jeongin konuşurken seungmin etrafı incelemeye başladı. terasta iki masa, masalarda oturan bir kaç kişi vardı.
ev zaten yabancıydı, hyunjin ve jeongin dışında neredeyse ortamdaki kimseyi tanımıyordu, biri hariç.
tam karşısında oturan kişiyi görmeyi hiç beklemediği için çok şaşırmış ama gördüğüne sevinmek bi kenara ve iğrenmiş bir yüzle bakmıştı seungmin bir süre.
burada ne işi vardı?
saniyeler sonra arkadaşının da burada olduğu aklına geldiğinde ne yapacağını, minho'yu nasıl buradan çıkaracağını düşündü ama belli ki şuan sorar gibi yüzüne baktığı hyunjin'in hatta belki jeongin'in bile burada olacaklardan haberi vardı.
her türlü minho onu görecekti ve seungmin bir şey yapamayacaktı.
"minho-"
"hadi oturalım abi, ayakta kalmayın."
seungmin daha sesini duyuramadan jeongin minho'nun önünden çekilip farkedilmek için bekleyen çocuğu görmesine sebep olmuştu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tell me your love again, minsung
Fiksi Penggemarsadece seni sevmek istemiştim. beni sevmemen neden bu kadar acı veriyor? (konununminsungla alakası yok)