elindeki telefonu bir kez daha çevirip masanın üzerine bıraktı. bu gece belki de beşinci kez oflayıp kafasını geri yasladı. deli gibi merak ediyordu şuan jeonginin ne yaptığını. gerçekten onu aldatır mıydı bilmiyordu. jeongin böyle birisi değildi. kıskandığı kişinin jisung olmasına da ayrı bir sinirleniyordu, çünkü jisung jeonginin en yakınıydı, daima etrafındaydı ve jeongin için belki de kendisinden daha değerliydi. isterse jeongine anında sahip olacağını düşünüyordu hyunjin.
daha fazla dayanamayarak telefonu eline alıp jeongin kişisinin üzerine tıkladı, bir kez daha gururunu yok sayıp arayacaktı. kulağına götürüp bir kaç saniye bekledi. üçüncü çalışta açıldı telefon.
"alo?" jeonginin boğuk sesi kulaklarına çalındığında nefesini tuttu. oldukça gürültülü bir müzik sesi duyuluyordu. jeonginin sesini bile zor duymuştu.
"jeongin." ne diyeceğini bilemeyerek sustu. zaten niye aradığını bile bilmiyordu.
"bebeğim? duyuyor musun beni?" duyduğu hitapla gözlerini kapatarak gülümsedi, ona böyle seslenmesini özlemişti, garip bir heyecan oluşmuştu üzerinde bir kaç saniye içinde.
"evet duyuyorum."
"bir şey mi oldu?" olduğu yerdeki müzik sesinden dolayı bağırarak konuşuyordu. bir gece kulübüne gitmişlerdi muhtemelen, arkadaşlarıyla takıldığı yerler pek tekin olmazdı genellikle. sanki bu düşüncesini tasdikler bir şekilde kulağına dolan inleme sesiyle yerinde doğruldu hyunjin.
"ah, ah, jeongin!" duyduğu inleme sesi net bir şekilde kulaklarını doldururken gözleri irileşti. bir kaç saniyede vücuduna yüklenen sinir sayesinde elindeki telefonu sertçe sıkıyordu. olduğu yerde kaskatı kesilmişti resmen.
"jeongin?!" şokla dudakları ayrılırken, sesin jisunga ait olması tesadüf olamazdı. ne bok yiyorlardı?
"ya jisung, bi siktir git amına koyayım." jeonginin sesini duyduğunda, kaşları ne olduğunu anlamadığı için çatılmıştı.
"jisungun sesi mi o? nerdesin sen?"
"mmmhh! jeongin, hızlan bebeğim!" şimdi de changbinin iniltili sesi duyuluyordu. ses uzaktan geliyordu ama yine de duymak mümkündü.
"oraya gelirsem ikinizi de üst üste koyup sikeceğim. hyunjinle konuşuyorum orospu çocukları!" jeonginin öfkeli sesini duyuyordu şimdi de. telefonu kendisinden uzaklaştırdığı için sesleri iyi duyamıyordu. fakat salak değildi anlamıştı, jisung ve changbin yine jeongini sinir etme derdindeydi. bunu bir kaç kez hyunjinin yanında da annesiyle konuşurken de yapmışlardı.
"nerdesiniz siz?"
"inchang octopus. gelmek mi istiyorsun?" anında mekanın ismini söyleyip davet etmesi hoşuna gitti hyunjinin. yine de az önceki sinir geçmediğinden asabi şekilde cevap verdi.
"yok, sen eğleniyorsun ne güzel, hiç bozmayayım." dilini tutmayarak tekrar konuştu. "güya aşk acısı çekiyordun, eğlendiriyor mu jisung seni?"
"nasıl?" dedi jeongin anlamayarak, jisung ne alakaydı şimdi? "yani çocuklarla birlikteyiz." ne diyeceğini bilemeyerek açıklama yapmıştı jeongin.
"güzel. eve ne zaman geleceksin?"
"bilmiyorum. bir kaç saate falan herhalde."
"anladım." dedi hyunjin. yanına çağırsa çok mu abartı mı olurdu diye düşünüyordu. jisungun yanında kalmasından da yanına gelmesini tercih ederdi.
"niye aradığın söylemedin." sesi artık daha net duyuluyordu. sakin bir yere geçmişti muhtemelen. "sesimi mi özledin?" dedi jeongin muzip bir sesle.