13.09.1998
Sevgili Minho,
Günaydın aşkım, sonunda gün aydı. Gerçi artık benim günlerim hiç aymıyor. Geceden bahsedeyim biraz, şarap içtiğinden hiçbir şey fark etmedin. İşime geldi aslında, dudaklarını bolca öptüm neden benden izinsiz beni öpüyorsun deme Minho; artık uyanıkken dudaklarımızı birleştirecek gücümüz yok, istemiyorsun. Belki ikimizin de kafası güzelken beni görmezken öpmek istersin; o da ihtiyaçtan, istediğinden değil. Bunları düşünmek için zaman yok artık, sen de hak vereceksiniz bana bunları okuduğunda. Okuyacak kadar değer veriyor musun onu bile bilmiyorum ama hâlâ seni seviyorum.
Sen beni öldürüyorsun, ben yaşamak istiyorum fakat seni severken yaşayamam. Senden vazgeçemem de. Başka insanlar diyeceksin belki, başkalarına nasıl bakarım ben sevgilim? Senden başkasının gözlerine bile bakamazken diğer insanların kalplerini sevmeye çalışmak, vücutlarına alışmak çok mu kolay olacak sanıyorsun? Sanabilirsin, artık beni tanımıyorsundur bile. Çok keskin konuşuyorum bugün, dün gece her şey önüme serildi; dudakların bile başka dudakların şeklini almış sanki. Aynı değil, hiçbir şey aynı değil. Ne sen aynısın, ne bu ev aynı, ben kafayı mı yiyiyorum? Hiçbir şeyi kabullenemiyorum. Biz nasıl bu hale geldik?
Bana verdiğin onca söz boşuna mıydı? Ailem gibi beni bırakıp gitmeyeceğini söylerken, aramızın bozulmayacağını söyleyip ellerimi öpüp kokumu içime çekmen de mi yalandı? Lee Minho, sen mükemmel bir oyuncusun! Sadece hayat bir oyun değilmiş, sen de beni oyununa dahil etmişsin ve 12 yıldır oynuyormuşuz oysa! Hayran kaldım bir kez daha. Kötü yönlerine bile hayran kalabilecek kadar aşıkken... Nasıl... Bunu bana yapamazsın Minho! Senden intikam almak istesem de kıyamayacağım, biliyorum. Bana yaptığın herhangi bir işkenceden daha kötü Minho, sadece bunu bil. Haykırmak istiyorum, her şeyi kırıp parçalamak istiyorum; bir yandan da sadece ağlayıp günlerce hareket etmemek istiyorum. Sevgilim anla beni, ben hiçbir zaman ağır duygularla başa çıkamadım.
Duygularım beni hayatta tutsa da bir yandan senin gibi beni öldürüyorlar. Ağır duygular altında eziliyorum; sana olan aşkım altında da böyle ezildim işte. Şimdi ise halime bak, mahvoldum. Sevgilim unutma sen benim her şeyimsin. Senden kurtulmam gerek, kendimi toparlamam gerek ama yapamam ben... Sen gidersen her şeyim son bulur. Yemek yiyemem, uyuyamam, ne yazabilirim, ne söyleyebilirim. Sen benim hem sanatım, hem hayatımsın. Biliyorsun her şeyi, yine de bunları yapıyorsun... Ben seni hiç tanıyamamışım birtanem. Tanısam sever miydim? Yine severdim. Hayatım boyunca sadece ama sadece sana ait hissetmiştim ben. Ne yazık!
Birazdan geleceksin ama senle ilgilenmeyeceğim artık, daha da kırılıp kendimi yıpratmanın bir anlamı yok. Yemeğin yine hazır, plak çalar da dünden beri orada. Kendine bakmayı öğrenmelisin, ben olmayacağım artık hayatında. Bir hayalet olacağım, hayaletleri sever misin sevgilim? Hayaletler çok güzeldir zannımca. Kimse fark etmez onları, zarif bembeyaz varlıklardır; konuşsalar duyulmaz, hareket etseler görülmez. Sadece beyaz bir ışık... Sen hayalet olan beni bile hak etmiyorsun. Sen direkt beni hak etmiyorsun sevgilim. Bana bunları yapabiliyorsan cidden adi birisin. Peki, bunları biliyorum ama neden vazgeçemiyorum senden? Aşk insanı kör edermiş, bu durumda ben de kör oldum sanırsam. Benimki biraz daha tuhaf bir körlük, insanlar körlüğü sevmezler onlara zarar verdiğinden fakat ben; beni kör etmeni bile seviyorum.
Kapı açıldı, geldin. Beni izliyorsun, karşılamayacağım seni. Bakmayacağım gözlerine, dudaklarına takındığın sahte gülümsemenin esiri olmayacağım. Sakince bekleyeceğim, bitecek bunlar... Az kaldı, kurtulacağız! Merak etme, cidden söylüyorum bunu sevgilim; şaka yapmanın sırası değil zaten. Her şey bittiğinde beni iyi hatırla. Ben seni iyi hatırlamaya çalışacağım! Bu son bir ayı onca hatrın için sileceğim! Hayır, silmemeliyim... Sen beni öldürdün... Katil... Ben ise aşık bir maktülüm. Benim gibi masumları öldürme hakkınız yok! Çok aşığım ama sana ben... Öldürdün beni ama ben ses bile çıkaramadım, şimdi de çıkaramıyorum; bu yazılar belki biraz ses niteliğinde, düşüncelerim kağıt üzerinde daha güzel duruyor.
Yemeği yine sevmedin herhalde, erkenden çıktın mutfaktan. Çalışma odama çıkacağım şimdi, balkonda yazmak zor, kağıt uçacak gibi. Hava iyice soğudu, bugün senin kıyafetini de giymedim. Artık kendi kendime ısınmayı öğrenmeliyim, sana muhtaç olmak istemiyorum. Her şey bittiğinde beni arayan sen olmalısın. Gerçi ben seni arayacak durumda olmayacağım, iyi şanslar Minho. Gerçi şansa ihtiyacın yok, biriyle konuşuyorsun sanırım. Dünkü kıkırtıların, 1 aydır dudaklarının şiş ve kırmızı olması. Umarım onla çok mutlu olursun. Gerçi olamazsın, bunu da biliyorum. Her aşk hikayesinde olduğu gibi değerimi beni kaybettikten sonra anlayacaksın ve diğer kişiyi de bırakacaksın ama sen bırakma. Boş ver beni! Bir daha dönmeyeceğim sevgilim, bunu unutma.
Bunu unutup öbür kişiyi de yorma, üzme onu da. Ben zaten bitmişim, bir kişi daha da benim durumuma sokma nolursun! Ona acı bari bana acımıyorsan... Bana bile acımadıysan ona nasıl acıyacaksın hiç tahmin edemiyorum... Olsun! Benden daha çok sevmişsindir belki onu. Ah, yoksa onu da mı oyununa katacaksın ve onu bitirirken zevkten gözlerini devireceksin? Yaparsın sen, şeytanın oğlusun. Ben bunu şimdi anlıyorum. Bekle bakalım, çalışma odasına çıkayım daha sonra bir kaç paragraf daha... Geç oldu saat senin uyumanı bekliyorum. Çıktım! Seslerin geliyor yine bu sefer dinleyeceğim seni. Bakalım bu sefer kimle ne konuşuyorsun?
Ah... Sen... Aynanın karşısına geçmiş benden ayrılma provası yapıyorsun? Daha sonra da yere çöküp yarın onun doğum günü yapamam diyorsun! Minho! Kendine gelsene adam! Nefret ediyorum senden, nefret ediyorum senden! Aptal herif... Seni keşke şu an sevmeyebilseydim, bir yolu olsaydı da soğusaydım senden! Sevmemek istiyorum, sevmemek unutmak bıkmak yılmak... Bu kadar duyguyu nasıl barındıracağım ben Minho? Ne yapmaya çalışıyorsun? Neden böylesin, neden sürekli bir oyun oynuyormuşsun gibi rahatsın? İğrençsin. İğrenç ama hayranlık uyandıracak bir adamsın. Nefret ediyorum senden. Ah, hayır seni çok seviyorum! Lütfen, yardım et bana, en vahşi şekilde öldür beni ki rahatlayayım; artık acı çekmeyeyim. Psikolojik olarak zaten öldürdün beni, sıra bedenimde...
Bırak, bırak git beni. Uyuman bile umurumda değil artık, misafir odasında uyuyacağım. Senle birlikte uyumak bile acı verici bir düşünce... Ah Minho, bırak artık bu oyunları, senin sonun gelecek benim için. Hâlâ seviyorum seni ve her şeyimsin ama yarın belki yarından sonra ben senin için hiçbir şey olacağım. Bunu istemiyorum, istemiyorum bu yüzden sana zahmet vermeyeceğim. Çok matah değil artık bunları düşünmek, her yerime işledi bu düşünceler. Hastalık boyutunda, kesip atmak da zor olacak. Zahmet edemem, zaten gideceksin daha da zorlanamam. Kolayı olan her ne ise o benim kararımdı. Anladın mı? Sığ biri değilsin, anlarsın. Sanatı da seversin. Ama sanatı hayatına yanlış yansıtmışsın. Sanat, insanlara güzellik ve zevk vaadetmiştir lakin sen sadece acı vaadediyorsun!
İyi geceler Minho, iyi geceler iğrendiğim ama hayran olduğum adam. Uyu sevgilim, arınacağız artık; kaçışı yok.
Sevgilerle,
Ayrılacağın sevgilin.
★Nasılsınız? İyi değilseniz bile yazın bana dinleyeyim! Bu bölüm nasıldı? Umarım beğenmişsinizdir, sizi seviyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Decision
Fanfiction"Ama ben bir karar verdim sevgilim, normale dönersek bu mektupları yırtıp atacağım şayet düzelmezsek kararımı hayata geçireceğim..." TW:Psikolojik sorunlar,intihar