Sabah sabah alarm sesiyle uyandım. Oflaya oflaya yatakta doğruldum. Bu alarm da nereden çıktı? Ben alarm kullanmam; her zaman aynı saatte, saat 7.30 da otomatik kalkarım. Bu kendimi bildim bileli böyle. İstisnai durumlar haricinde saat kacta uyursam uyuyayım, hep aynı saatte kalkarım.
Makyaj masamın üstünde ki çalar saate baktım. Hala çalmaya devam ediyordu. Bu saati kim koydu buraya? Ah tabii fazla düşünmeye gerek yok. Tabii ki de Ekin!
Ekin benim ablam. Yani aramızda sadece 10 ay var. O yüzden abla demeye gerek duymuyorum. Zaten kendisine abla dendiğinde yaşlılık triplerine giriyor.
Yataktan kalkıp makyaj masamın üstünde ki çalar saati susturdum. Gece 2.00 da uyumuştum ve saat 4.00 idi! Uykum da kaçmıştı. Odamdam çıkıp banyoya geçtim ve elimi yüzümü yıkadım. Zaten normalde fazla uyuyan biri değildim, hep geç yatardım.
Mutfağa inip dünden kalan pastayı gömmeye başladım. Dün Ekin'in doğum günüydü. Tabii ki annem ve babamı şutlayıp evde yeri goğü inleten bir parti vermişti. Gün boyu odamdan çıkmamıştım ve odamda kitap okumuştum. Tabii ki partileri sevmediğimden değil, Ekin eski sevgilimle takılmaya başladığı içindi.
Ben bunları düşünürken pastayı bitirmiştim bile. Evde bunalmaya başlayınca dışarı çıkıp hava almayı düşündüm, fakat hava daha aymadığı için tehlikeli olabileceğini düşünüp bu fikrimden vazgeçtim. Çatı katına çıkıp odama girdim. Çatı katında 2 oda vardı. Biri benim yatak odam, diğeri ise ailemle ortak kullandığımız kütüphane odası idi.
Kütüphane odamıza girip bakınmaya başladım. Biraz baktıktan sonra odadaki bütün kitapları okuduğumu fark edip odama geçtim. Telefonumu alıp bildirimlerimi kontrol ettim. En yakın arkadaşım Serin'den birkaç mesaj ve iki tane sosyal medya bildirimi vardı. Bildirimleri es geçip uygulamaya girdim ve sepetime birkaç ilgimi çeken kitap ekledim. Saat 5 e yaklaşırken hava da sabah ezanı ile birlikte yavaş yavaş aymaya başlıyordu. Ekin hele bir uyansın, ben ona yapacağımı biliyorum!
Sosyal medya hesaplarımda gezmeye daldığım sırada saat çoktan 7.00 olmuştu bile. Odamdan çıkıp aşağıya, mutfağa indim. Mutfağa yaklaşırken güzel kokular gelmeye başlamıştı bile. Tezgahın önünde sucuklu yumurta yapan anneme baktım. Her sabah kahvaltıda sucuklu yumurta yapiyordu, çünkü babam resmen sucuklu yumurtaya tapıyordu!
"Ooo Yüsra Sultan! Bakıyorum yine döktürmüşsün!" dedim kurduğu sofraya bakarak ve kafasına bir öpücük kondurdum.
"Günaydın Leylek Kızım. Erkencisin, Hayrola?"
"Bugün erken uyanıp sana yardım edeyim." dedim Ekin'in yaptığı dostça (!) davranıştan bahsetmek istemeyerek.
Birlikte kahvaltı hazırlamaya koyulduk. Ben patates kızartırken, o sosis kızartıyordu. Saat 7.30 a gelirken Ekin merdivenlerde göründü.
"Oo erkencisiniz Ekin Hanım." dedim imayla.
"Sabah sabah alarm sesiyle uyandım. Biriniz alarm mı kurdu hayırdır?" diye sordu bilmemezlikten gelerek.
"Ya ya. Ben kurdum alarmı, anneme yardım etmek için." deyip, işime döndüm.
Pwatatesleri kızarttıktan sonra tabağa koyup masaya yerleştirdim. Aç gözlü Ekin çaktırmadığını düşünerek patatesimden yavaşça çalmaya başladı. Oyununu bozuntuya vermedim. İstesem yemesine izin vermezdim, ama o beni kandırdığını düşünebilir. Sorun değil.
Saat 8.00 a gelirken sofra hazırdı. Sofranın başına oturup babamı ve Eymeni beklemeye başladık. Eymen benim ikizim idi ve onunla herşeyi paylaşırdım. Serin'den sonra en iyi sırdaşım oydu.
