★ | episode 6: crime scene

98 19 14
                                    


"Verdiğim savaş bitmişti ama mağlup olan ben olmuştum. Sıra savaşın kazananını bulmakta."

song: chemical x - undream & timms
______________________________

Hayatımda geçirmediğim kadar uzun geçirdiğim bir Cadılar Bayramı gecesinden sonra Anna bizimle gelmeyi reddedip eve kendi gitmişti.

Biz de eve girer girmez uyumuştuk. Daha doğrusu bayılmıştık.

Sabah az daha işe geç kalacakken erken uyanma alışkanlığının olduğuna oldukça şaşırdığım Beomgyu sayesinde işe zamanında yetişmiştim.

Ofiseki ilk günüm olduğu için heyecanlı bir giriş yapsam da patronumuzun beni odasına çağırmasından sonra bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamam pek uzun sürmemişti.

Sonrasında elimizde neden Trick or Treat panayırıyla ilgili bir haber olmadığıyla ilgili yaklaşık on altı dakika kırk bir saniye azar yemiştim. O panayırda olmama rağmen solist olmayan solisti neden haber yapmadığım ofiste büyük bir olay haline gelmişti.

Patronumun panayırda olduğumu nereden bildiğini görmezden gelmeye çalıştım.

Haber bizden önce karşı ajanstan çıktığı için sinirliydi. Öğrendiğim kadarıyla haber önce basına düşmüş, daha sonrasında kaldırılmıştı.

Bunu araştırmam gerekiyordu. Böylesine ilgi çekici bir haber neden kaldırılırdı?

Kafamdaki birçok soru işareti Whiteheart gibi bir kasabaya neden geldiğimi bana sorgulatıyordu.

Şu birkaç günde yaşananların binde birini bundan önceki hayatımda yaşamamıştım. Burada tektim ve kendi isteğim üzerine buradaydım.

Kısacası kendi seçimlerimi yaşıyordum ve yalnızdım. Burada beni kollayacak, yol gösterecek biri yoktu.

Bense sadece bir tane kayda değer haberin peşine düşmüşken geldiğim yeri, ailemi -olmayan ailemi- unutmuştum.

Bu kasabanın bana kendimi unutturmamasını diliyordum zira babam sabahın altısında yaptığımız konuşmadan bu yana beni bir daha aramamıştı.

Bu kadar kontrolsever bir insanın kızını kaç gündür aramamasının geçerli sebepleri vardır diye düşündüm. Çok önemli toplantılar ve işle ilgili meseleler gibi...

Derin düşünceler havuzumda yüzerken elimdeki kalemin arkasını da dişlemeyi ihmal etmemiştim.

Ofis sandalyesinde dönüp dururken kapı açıldı. "Winter, olanları duydun mu?"

Sabah ajansta tanıştığım iş arkadaşım -daha doğrusu patronumuzun kızı- Danielle içeri dalmıştı.

Dani henüz 18 yaşında bir lise öğrencisi olmasına rağmen babasının isteği üzerine hafta sonları ajansta gazeteciliğin inceliklerini öğreniyordu.

Sabah tanıştığım kadarıyla babasının aksine iyi niyetli ve yardımsever bir kıza benziyordu.

Dani'nin aniden içeri dalmasıyla ayaklarımı masanın üzerinden indirdim.

"Hangi olanları?" diyerek ayağa kalktım.

"Dünkü panayırda bir çocuk ölmüş!"

"Ne!?"

"Evet, hem de haber tam kaynağından!" diyerek heyecanla elindeki fotoğrafları gösterdi.

Masadaki birkaç fotoğrafta yüzü gözükmeyen bir çocuk vardı. Giyim tarzından henüz genç olduğu anlaşılıyordu.

wise man wines ★ winrinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin