11

62 22 2
                                    

Jungkook alnından akan teri kıvırdığı tişörtünün eteklerine silerken derin bir nefes almıştı. Uzun zamandır antrenmanlara Taehyung yüzünden katılmıyordu ve iyice formdan düşmüştü. Dönem başından itibaren hiç aksatmadığı sporunu şimdi ikinci dönem yeni gelen bir oğlandan kaçmak için aksatıyordu.

Utandığı için kaçmıyordu aslında. Ne zaman kiraz rengi dudakları görse göğüs kafesi yüreğine dar geliyordu. Düşüncelerine hakim olamıyordu ve gözünü hep onun üstündeyken buluyordu. Taehyung fena etkilemişti onu. Sevdiği oğlan hakkında bir sürü şey yazabilirdi. Mesela yolda gördüğü her kedi ve köpeği eğilip sevmesi, ders konusunda kendine rakip tanımaması, yardıma ihtiyacı olanlara hiç koşulsuz elini uzatması, kütüphanede çok çalıştığı için uyuklaması ve daha bir çok şey Jungkook'u kendine aşık ediyordu.

Demirliklere astığı havluyu alıp omzuna asmıştı. Bugün gitmediği tüm günlerin acısını çıkartacak şekilde çok ter dökmüştü. Birbirine karışan siyah saçlarından süzülen damlalar da bunu kanıtlıyordu.

Her ne kadar terlediği için kendini berbat bir hâlde de hissetse etraftaki gözler üzerindeydi, şaşırılacak bir durum değildi aslına bakılırsa. Jeon her zaman gözleri üzerinde toplayan biri olmuştu. Eh, bundan da rahatsız sayılmazdı.

Omzuna astığı havluyla kısa saçlarından süzülen terleri siliyordu. O sırada basketbol sahasının kapısı sessizlikle açılmıştı. Taehyung altına giydiği siyah basketbol şortu ve üzerine giydiği beyaz sıfır kol tişörtle epey cezbedici duruyordu. Her ne kadar özenle saçlarına  şekil verse de birazdan antrenmana gireceği için dağılıp karışacaktı.

Sahaya adımını atar atmaz aradığı beden oradaydı. Elindeki minik havluyla saçlarını kurulayan Jeon'da gezdirdi gözlerini. Sıkı çalıştığının farkındaydı zira öyle olmasaydı üstüne giydiği ekstra bol tişört kaslarına yapışmazdı.

Taehyung kollarını göğsünde birleştirirken karşısında duran bedene seslendi.

"Demek aylar sonra antrenmana gelebildin. Yoksa torpille takım kaptanı olduğunu düşünmeye başlayacaktım."

Jungkook arkasından gelen sesle zaten büyük olan gözlerini irice aralamıştı, beklemiyordu. Hem ona seslenmesini hemde ukalaca konuşmasını hiç beklemiyordu.

Yüzündeki şaşkın ifadeyi alelacele silip yerine her zaman ki sırıtışını eklemişti. Kalbinin hızlandığını hissederken arkasına döndü.

Göz göze geldiği bedenle beraber nefesinin kesildiğini hissederken sessizce yutkundu. Taehyung ile çok defa karşı karşıya gelmişti fakat asla bu yakınlıkta konuşmamıştı, kendini aptal liseli kızlar gibi hissetmekten alıkoyamıyordu.

"Demek gelip gelmemem gözünden kaçmamış, yoksa ufak bir hayranım mı var?"

'Ufak' dediği kısımda gözlerini boydan boya Taehyung da gezdirmişti Jeon. Taehyung ise yaptığı imayı anlayarak kaşlarını çatmıştı. Bu şirin tepkisi Jeon'un hoşuna gitse de asla belli etmemeye çalışıyordu.

"Hayranın değil ecelin olacağım bu gidişle Jungkook."

Jungkook ilk başta abartılı şekilde göz  devirip sonrasında arkasını dönmüştü. Dudaklarının arasında sakladığı sırıtışa engel olamamıştı. Görmeyeceğini bildiğinden rahat rahat sırıtmış ardından kendine gelmek için boğazını temizlemişti. Taehyung Jungkook'un sözde umursamaz tavırlarına iyice sinir olurken karşısındaki bedene doğru birkaç adım atmıştı.

Tam arkasına geldiği vakit durmuş, gözleri ensesine yapışmış saçlarına kayarken konuşmuştu.

"Neden yaptın?"

Taehyung'un sakince sorduğu soruyla beraber Jungkook elbette şaşırmamıştı, telefonda bunu yapanın kendisi olduğunu söylediğinde Taehyung'un gelip soracağını biliyordu. Taehyung'un sıcak nefesi ensesine çarparken yakınlıklarının farkındaydı. Kalbinin sesini duymasından usul usul korksa da kendine gelip ona doğru dönmüştü.

Aralarında sekiz-dokuz santim boy farkı vardı. Dip dibe olduklarından Jeon kafasını eğiyor, Taehyung ise kafasını kaldırıyordu.

Jungkook neden yaptığını uzun uzun anlatmak istiyordu elbet. Fakat yine de yapmayacaktı, onu sinir edecekti.

"Kalmış olmanı benim üstüme attığını az çok tahmin ediyordum. Senin için değil de kendim için yaptım."

Taehyung duyduğu ukala kelimelerle birlikte dişini sıkarken Jungkook verdiği cevaptan memnun değildi. Bakışları yakından görmek için can attığı gözlerde gezinirken burnunun ucundaki beni de atlamamıştı. Böyle donup kalmak istiyordu, bütün çehresini zihnine kazımak ve zihninde bu bedeni yaşatmak istiyordu.

Kısa süreli yakınlıkları Taehyung'un çekilmesiyle bozulurken yerdeki topu parmaklarının arasına almıştı.

"Sana teşekkür edecektim fakat aptalın teki olduğunu gözden kaçırmışım."

Jungkook resmen sinirlerini bozmuştu. Taehyung arkadaş olabileceklerini düşünürken Jeon kendini düşünerek hareket ettiğini söylemişti.

Jungkook duyduğu cümle ile şaşırırken aynı zamanda sinirlenmişti. Pekâlâ, her ne kadar gerçek olmasa da kendini düşündüğünü söylemişti fakat yediği laf canını sıkmıştı.

Elindeki topla potaya doğru ilerleyen bedene yöneldi. Birkaç büyük adımla arkasına vardığında elini uzatıp tuttuğu topu el çabukluğuyla almıştı. Yaptığı harekete şaşıran Taehyung hızla arkasını döndüğünde karşısında dikilen bedenle göz devirmişti.

Elinde tuttuğu topu sıkan Jungkook başını sağa eğerek mırıldanmıştı.

"Aptalın tekiyim, ha?"

Elindeki topu yere bırakıp defalarca sekmesini sağlarken Taehyung'un üzerine doğru eğildi yavaşça. Artık kaçmıyordu, bu cesur çocukla aynı cesarette savaşacaktı.

Taehyung üzerine doğru eğilen adamla ne yapacağını bilemeyerek olduğu yerde sanki çivi çakılmışcasına sabitlenmişti. Jungkook bunu fırsat bilip yüzüne doğru tamamen eğildiğinde dudakları arasında bir nefeslik mesafe vardı.

"Bu aptalın teki bir teşekkürü hak etmişti aslında."

Taehyung yaşadıkları yakınlığın şokundayken Jungkook durumdan gayet memnundu.

Taehyung şaşkınlıkla ellerini karşısındaki büyük bedenin göğsüne yerleştirirken ittirmeye çalışmıştı. Her ne kadar başarılı olmasa da elinin altında atan kalbin farkına varmıştı. Jungkook'un kalbi öylesine hızlı atıyordu ki Taehyung'un elini koyduğu yerden hissedememesi imkânsızdı. Tam kalbinin üzerindeydi eli.

Esmer olanın kaşları bu sefer sinirle çatılmak yerine şaşkınlıkla havalanmıştı. Jungkook atletik biriydi, çalışmasını bitirmişti ve nabzının normale dönmesi gerekiyordu. Yine de uzun zamandır gelmediğini biliyordu, ondan diye düşünmüştü.

Taehyung aklına gelen fikirle beraber sinsice sırıtmış, ortaya saçma olduğunu düşündüğü bir fikir atmıştı.

"Hey, kalp krizi geçirmediğine emin misin? Aksi türlü kalbin bu kadar hızlı atarken bana aşık olduğunu düşüneceğim."

Jungkook'un keyifli ifadesi hemen yerini şaşkınlığa bırakırken bir adım geri çekildi. Taehyung'un göğsünde duran elleri iki yanına düşerken Jungkook panik halindeydi. Eh, Taehyung'un bunu şaka ve sinir etmek amaçlı dediğini bilmiyordu.

Taehyung karşısındaki bedenin bu kadar hızlı tepki vermesine şaşırsa da bir şey demeden eşyalarını toplayan bedeni izliyordu. Jeon hızlıca eşyalarını toplayıp spor çantasını omzuna asmıştı. Büyük adımlarla kapıya doğru ilerlediği sıra Taehyung'un tam yanında durup kulağına doğru mırıldanmıştı.

Tepki göstermeliydi, yoksa sükuneti bu durumu kabul etmiş olacaktı.

"Fazla hayalperestsin, bölüm birincisi olacağını ve sana aşık olduğumu düşünecek kadar."

Jungkook esmer olanın yanından yürüyüp giderken Taehyung şaşkınlıkla orada öylece kalmıştı. Bu adamdan gerçekten haz etmiyordu ve bu son görüşmeleri de olmayacaktı.

SECRET NUMBER//TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin