B1: Haydi, Götür Beni Cennete
12 Ekim 2001
"Vur zincirleri kollarıma, hapset beni hiçliğe. Sana köle olmak için doğmuş bir günahkarım ben. Serbest kalmak istiyorum, serbest kalmak istiyorum."
Elektro gitarların sesi yükselirken, hayranların çığlıkları elektro gitarın sesini bastıracak kadar sesliydi. Kim Jongdae, şarkısını söylerken her zamanki gibi kendinden geçiyordu. Birbirinden bağımsız, düzensiz adımlar atıyor, sanki sarhoşmuşcasına kaptırıyordu kendini müziğe.
"Tanrım! Yalvarırım kurtar beni, o büyülü gözler beni etkisi altına alıyor. Kurtulmak istiyorum, evet."
Her sahneye çıkışında böylesine kendinden geçmesi hakkında sebepler ortaya atan insanlar da vardı elbet. İkiye ayrılmışlardı. Bir taraf Kim Jongdae'nin sahneye çıkmadan önce alkol, uyuşturucu kullandığını iddia ederken, diğer taraf ise Kim Jongdae'nin müziğe büyük bir aşkla bağlandığını, sahnedeyken kendini müziğe kaptırdığı için bilinçsizce hareketler sergilediğini iddia ediyordu.
Yine de bu tartışmalara hiç girmeyip sadece Kim Jongdae'ye hayranlık besleyen insanların sayısı çoğunluktaydı.
"Ruhumu şeytana sattım. Haydi, götür beni cennete. Götür beni cennete."
Herkes hep bir ağızdan şarkıya eşlik ediyordu. Aynı zamanda sahneye atlamaya çalışan birkaç genç kız da vardı.
"Götür beni cennetine Kim Jongdae!" diye çığlıklar atıyor, Jongdae tarafından fark edilmek için delicesine el sallayarak zıplıyorlardı.
Güvenlikler boş durmuyorlardı, tabii. Genç kızları sahneden uzaklaştırmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlardı.
"Eğer uzaklaşmazsanız, polise müracaat edeceğiz, hanımlar!"
Genç kızlar, güvenliklerin bu yaklaşımları sebebiyle ağlaya ağlaya tekrar eski yerlerine dönüyor, ne olursa olsun konserin tadını çıkarmaya devam ediyorlardı.
Sütyenlerini çıkarıp sahneye fırlatan kesim vardı bir de. Kim Jongdae ise herkesi görmezden gelerek, kan ter içinde tiz sesle yüksek notaya çıkıyordu. Kesinlikle bu ses tonu eşsizdi, on bir senelik kariyeri boyunca Kim Jongdae'nin ses tonunu taklit etmeye çalışan birçok şarkıcı olmuştu fakat her zaman başarısız olmuşlardı. Kim Jongdae, bir altındı, gelecek nesillere "Keşke o dönemde doğsaydık," dedirtecek bir sanatçıydı.
Konserin olmazsa olmazı Kim Jongdae için kavga eden hayran kitlesiydi. Kim Jongdae'nin her konserinde muhakkak böyle tartışmalara yer veriliyordu.
"Önüme geçmeye hakkın yok! Çok yakından görmek istiyorsan ona göre bilet parası verseydin, geri zekalı!"
"Farkında değildim bile! Sen kim oluyorsun da bana geri zekalı, diyorsun?"
Yumruk yumruğa kavga etmek üzere olan tarafları yine güvenlikler ayırmıştı.
Tüm bu kargaşanın içinde sahnedeki genç yıldızı sessizce izleyen biri daha vardı. Üzerindeki siyah pelerin yüzünün yarısını kapatıyordu. Tepkisizce öylece sahneye bakıyor, hiç hareket etmiyordu. Üzerindeki pelerin ilgi çekiciydi, gerçekten tuhaf görünüyordu fakat sonuçta bir rock konseriydi. Simsiyah giyinmiş, yüzlerine siyah-beyaz renkli makyajlar yapan, adeta Cadılar Bayramı'ndan çıkmış gibi giyinen ve dışarıda garip karşılanacak saç kesimleriyle delicesine dans eden tonlarca insan vardı.
"Hipnotize oluyorum ruhum bedenimden ayrılıyormuşcasına. Haydi, götür beni cennete!"
Şarkısını bitirirken bakışları hayranlarını bulmuştu. Onlara burukça gülümseyerek bakıyordu. Buralara gelmek için çok çabalamıştı. Hayranlarına bakarken bu sefer onu görmüştü, siyah peleriniyle adeta cansız bir manken gibi dikilen o kişiyi. Yüzündeki buruk gülümseme solmuş, sahnede birkaç adım gerilemişti. Hayranları çığlıklar atarak, tezahüratlar yaparak, alkışlayarak onu desteklerken onun için dünya durmuştu sanki. Odak noktasında o siyah pelerinli kişi vardı. Buğday renkli teni solmuştu, gergin hissediyordu. O kişinin pelerinin altından güldüğünün farkındaydı, bu Jongdae'yi daha da korkutmuştu. Son şarkısı bittiği gibi hayranlarının çığlıkları eşliğinde sahne arkasına doğru yol almıştı.
Kulise girdiği gibi kendini siyah, deri koltuğa attı. Derin nefesler alıyor, sakinleşmeye çalışıyordu. Tam o sırada kapı çalındı ve içeriye genç bir kadın girdi. Bu Kim Jongdae'nin menajeri Roseanne Park'tı. Avusturalya doğumlu bir Koreli idi Roseanne.
"Jongdae, harikaydın! Herkes sana bayıldı! O kalabalık neydi öyle, Aman Tanrım!"
Jongdae, menajerinin heyecanla söylediklerine karşı tepkisiz kalmıştı. Yutkunup başını sallamakla yetindi sadece.
"Bir sorun mu var, iyi misin?"
Roseanne'in gülümsemesi soldu. Jongdae'nin yanına oturarak kaşlarını çattı.
"Rengin solmuş resmen. Jongdae, sorun ne, hasta mısın yoksa?"
"Yalnız kalmak istiyorum, Roseanne. Lütfen dışarı çıkar mısın?"
Roseanne, Jongdae'nin lafını ikiletmeden ayağa kalktı. Jongdae'yi ilk defa böyle gergin görmüyordu fakat yine de endişeliydi. Eğer anlatmak isterse, zaten anlatacaktır, diye düşünerek kulisten çıktı ve Jongdae, düşünceleri ile baş başa kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rockstar's Murder | Exo + Multifandom ✔️
FanfictionKim Jongdae, 90'lı yılların en sevilen rock yıldızıydı. Şarkılarını herkese duyurmuş, dünyanın her yerinde milyonlarca hayrana sahip olmuştu. 2000'li yılların başında son bir albüm çıkardıktan kısa bir süre sonra evinde kendini doğal gazla zehirleye...