Ee şey, yeni bölüm attım😇
---
Sevdiğim kişinin başkasıyla evlenmesini izlemek, içimi paramparça etmişti. Acı, beni adeta boğuyordu. Dayanılmaz bir yük gibi üstüme çöken bu duygu, artık taşımak istemediğim bir ağırlık haline gelmişti. Acının getirdiği yorgunluk, beni uykusuz gecelerin ve sürekli gözyaşlarının içine sürüklüyordu.
Sonunda, bu acıya dayanamayıp yurt dışına gitmeye karar vermiştim. Yeni bir başlangıç yapmak ve kalbimin yarasını iyileştirmek için umut dolu bir adım atmaya çalıştım. Ancak her adımda, o acının izi peşimi bırakmıyor, içimdeki boşluğu daha da derinleştiriyordu.
Uzun ve zorlu bir saatlerinden sonra işimi tamamlamıştım. Yorgunluktan akan gözlerimle, son kağıda imzamı atarken içimde bir huzur belirdi. Az sonra özgürlüğüme kavuşacağımın verdiği mutluluk, yorgun bedenimi ayakta tutmam için gereken tek şeydi. Dosyayı başımda bekleyen stajyer genç kıza uzattım. O ufak tebessüm ve içten "İyi akşamlar." dileyerek çıkmıştı odadan.
Son dosyayı da vermiş olmanın mutluluğunun üstüne yarın izin günümün olduğunu hatırlamak sanki içimdeki ağırlık hafifletmiş, karanlık bulutları biraz olsun dağıtmış gibiydi. Ancak yine de aylardır olan içimdeki boşluk, sevdiğim insanın başkasıyla mutlu olacağı gerçeğiyle doluydu. O yorgunluk ve acıyla dolu geçen zamanı geride bırakarak, umut dolu yeni bir hayata adım atmak için kararlıydım. Belki de bu, kalbimin iyileşmesi için gereken ilk adımdı.
Derin bir nefes aldım. Gözlerim yorgunluktan ağırlaşmıştı. Bir an için odada yalnız kalmamın avantajıyla gözlerimi kapatarak o anları zihnimde canlandırdım.
Zor bir karar vermiştim. Sevdiğim insanın başkasıyla mutlu olacağını görmek, kalbimde derin bir yara açmıştı. Onun mutlu olmasını elbette istiyordum ama benimle olmasını istiyordum. Biliyorum, bu bencilceydi, hakkım yoktu, bu arzum hiç olmamalıydı. Ancak gözlerimin önüne gelen yüzle bir anda dikleştim koltuğumda, yeni bir umut filizlenmişti içimde. Yolculuğumun sonuna gelmiştim ve şimdi önümde yeni bir başlangıç vardı.
Geçmişteki acılarımı arkamda bırakıp, yepyeni bir sayfa açma vakti gelmişti. Yorgun bedenimi dinlendirmek ve kalbimi iyileştirmek için gereken adımları atmak için sabırsızlanıyordum. Belki de bu, kendime olan yolculuğumun ilk adımıydı.
Bilgisayarımın ekranındaki saate kaydı gözlerim. Artık çıkış yapsam iyi olacaktı. Masamın üzerindeki dağınıkları üstünkörü topladım, bilgisayarımı da kapattım.
O odadan çıkarken, içimdeki huzursuzluk biraz daha dindi. Artık geleceğe dair umut dolu düşüncelerle doluydum. Belki hayat, benim için yeni fırsatlarla doluydu. Yeni bir ülkedeydim, yeni insanlarla tanışmak ve hayatımda yeni bir yön çizmek için önümde birçok olasılık vardı. Belki, onu unutmamı sağlayacak birini bile bulabilirdim.
Bu süreçte acılarımı, pişmanlıklarımı ve hüzünlerimi geride bırakmak zorundaydım. Şimdi önümde, kendime dair yeni bir hikaye yazma fırsatım vardı. Geçmişin gölgesinde kalmadan, geleceği aydınlık bir şekilde kucaklamak için hazırdım. Yeni başlangıçlar ve umut dolu günler için kendimi cesaretlendirerek iş yerimden ayrıldım, atladım arabama.
Gün ağırdan sona eriyordu, şehir de işlek bir caddedeydi. Araba trafikte bir yerde tıkanmıştı, saatler geçmek bilmiyordu. Hava kararmış, sokaklar ışıklarla süslenmişti. Bir elim direksiyonda, diğeriyse müzik çalara dayalıydı. Kaosun içinde sakin kalmaya çalışıyordum.
Güneşin son ışıkları gökyüzünde bir rüya gibi dans ederken, düşlerim yollarda sürüyordu. Eve dönüş, benim için özgürlüğün kapısını aralamaktı. İş yükü, trafikteki stres, hepsi geride kalacaktı.
Radyo, ara sıra trafik durumunu bildirirken, ben düşüncelerin içinde yolculuğuma devam ediyordum. Gözlerim yoldaydı, ama zihnim uzaklara savrulmuştu. Kendimi kaybetmiştim, birkaç şarkı ve benim düşlerim arasında gidip geliyordum.
Yavaş yavaş trafik açılmaya başlamıştı, arabalar özgürlüğün ritmini yakalamıştı. Aracımı sürerken, rüzgarın esintisi yüzüme vuruyor, yoldaki her anın tadını çıkarmaya çalışıyordum. Dışarıdaki şehir ışıkları, geceye farklı bir atmosfer katıyordu.
Eve yaklaştıkça, yorgunluğumun yerini huzur almaya başlamıştı. Kapıyı açar açmaz sıcak bir eve adım atmak, kendi dünyama dönmek, işte bu anı bekliyordum.
Arabam sakin bir caddeye girdiğinde, evime son bir virajda ulaşmıştım. Kapıyı açıp içeri adımımı attığımda, kendi dünyama yeniden hoş geldin diyordum.
Evin içi huzurlu ve sıcak bir atmosferle doluydu. Kapıyı açar açmaz annemin o huzur verici sesi, içimi mutlulukla doldurdu. "Hoş geldin oğlum." dedi gülümseyerek. O an, yüzünde ki tebessümle, yorgunluğumu bir nebze olsun unutturmuştu.
"Bugün işlerin nasıldı? Çok mu vardı?" diye sordu annem, yorgun gözlerime bakarak. Bir an için düşüncelere daldım, ardından gülümsedim. "Fazlasıyla... Fakat hepsini hallettim, haftaya biraz daha rahat olurum." dedim.
Annem sofrayı hazırlamak için mutfağa gideceğini söyledi, bende odama gitmeye gözüm kesmediğinden yanı başımdaki salona geçip koltuğa attım kendimi, rahatlamıştım. Evin sessizliği ve annemin şefkati, iş stresimi unutturuyordu. Birlikte geçirdiğimiz bu zaman, tüm yorgunluğumu alıp götürüyordu. Şimdi zamanıydı, yavaş yavaş sakin bir akşamın tadını çıkarmak için.
Sanırım çok erken konuşmuştum.
Cebimde bildirim sesinden dolayı tir tir titremeye başlayan telefona ağız dolusu küfürler yağdırmamak için kendimi zor tutmuş, cebimden çıkarmıştım telefonumu. Kilit ekranını hızlıca açıp mesaj atan kişiye baktığımda pek de şaşırmamıştım. Bana art arda mesaj yağdıracak ikinci kişiydi Cengiz. Birinci kim mi? Tabii ki annem.
Ben daha mesajın içeriğini okuyamadım telefon ekranında belirdi bir çağrı. Sabırsızdı, arıyordu şimdi de. Derin bir nefes aldım, bu kadar önemli ne diyecekse ona hazırladım kendimi. Israrla çalmaya devam eden aramayı açtığımda ise bağırış sesi çınlatmıştı kulaklarımı.
"2 saattir arıyorum niye açmıyorsun!?" Oysaki daha yeni aramıştı fakat bunu diyerek laf dalaşına girmeyecektim onunla, bunun için fazla yorgundum "Ne oldu?"
"Ne mi oldu? Oha soruyor musun bir de?"
"Cengiz, dalga geçme. Cidden bugün çok yorgunum, çekemem şu an alaylarını."
"İyi be, ne kadar huysuz bir adamsın sen böyle." Kendi kendine konuştu durdu bir süre, bana söyleniyordu. Telefonun karşısındaki bana, benim ne kadar huysuz olduğumu anlatıyordu. Nihayetinde beklediğimi hatırlayarak bitirdi söylenmelerini, benim de pek sabrım kalmamıştı zaten.
"Söylüyorum." Heyecanlandırmaya mı çalışıyordu? Bu bende işe yaramıyordu da. "Söyle." dedim bıkkınlığımı ses tonumda yeterince vurguladığımı düşünerek.
"Benden günah gitti." Durdu, sesli bir nefes alıp geri verdi. "Dusan'ın eşi başkasına kaçmış, aldatmış. Yarın aksilik olmazsa boşanıyorlarmış." Evet, Cengiz'in bu çok önemli haberi beklemediğim bir yerden gelmişti.
---
Görüşürüz, yazım hatası varsa takılmayın