6 eylül cumartesi, yine her cumartesi gibi en yakın arkadaşım chan ile birlikteyim çünkü cumartesi onun tek boş günü. alışkanlık aynı zamanda bu zaten. lise sondan beri böyle bu.
tanıştırayım lee minho ben, 20 yaşında gastronomi okuyorum.zenginlik ile alakam yok, küçük 1+1'lik evim tek varlığım.tek başına yaşayan genel bir gencim günün sonunda. okula git, gel ve aynı monotonluk devam. ha birde unutmamak lazım,çalışıyorum cuma ve pazar günleri. bir otelin,ki bu otel kore'nin en ünlü oteli, fazla büyük bir rütbeli görevim olmasa da kendimi ortaya koyuyorum yemeklerim ve yardımlarımla.
aslında chan tam burada olaya el atıyor diyelim. bang chan, ünlü bang holding ve otel zincirinin sahibinin en büyük oğlu. ben lisede başlıyorum işe. otelde komi olarak tabiki, başka liseli çocuğu neden alsınlar değil mi? chan ise çalıştığım otelin sahibi mantıken. aynı lisede okuyoruz,bir gün beni okuldan çıkıp onların oteline girerken görüyor. pek umursamasa da çok merak ediyor, tek tek bakıyor etrafına. ona garip geliyor tabiki liseli çocuğun burada çalışması. ben her zamanki gibi işleri yoluna koymaya çalışırken iş çıkışı hızlıca çıkıyorum ve durduruyor beni. inanın bilmiyorum kim olduğunu, benim önümü kesmesi birden o kadar korkutuyor ki gözlerine bakamıyorum.
bang chan, aramızda tek bir benzerliğin bile olmadığı fakat ruhumun sanki bir yerden tanıdık geliyor diye tutuştuğu kişi.
ben ne zenginim,ne de bir yeteneğim var. sadece gastronomiye ilgisi olan liseli gencim, o ise bang chan. zengin, fazlasıyla zengin. birden fazla enstrüman çalabiliyor ve istediği zevki alamıyor hayatından ailesi yüzünden. ben ise tam tersiyim, ailesinin göz bebeği ama onlarında bana yardımı yok tabi.
her neyse, o gün chan'in benim bu yaşımda burada neden çalıştığımı sorgulayarak beni rahat bırakmadı.
ve tahmin ettiğiniz gibi ondan sonra yakın arkadaş olduk.birbirimizin olmak istediği kişiydik. o ben,ben o olmak istiyordum.ne yaşantımız ne de düşüncelerimiz benziyor onunla. sonuç olarak duygularımız ve ruhlarımız birbirini dinliyor tabi.gece 12 olmasına yarım saat gibi bir şey var ve chan gerçekten kötü görünüyor.
ben ise omuzuma kafasını yaslamış ona laf edemiyorum tabi. bir şey söylemek istiyorum, sormak istiyorum neden böylesin diye. tek bildiğim şey ise chan ben sorunca cevaplamaz. kişiliği böyle.biz chan ile hep böyleyiz aslında. o sorunlarını anlatmaz benim sormamı da beklemez. kendisi ne zaman isterse anlatır. ben ise tam tersi. biri cidden önemseyip sorunca anlatabiliyorum bazı şeyleri.
saat 12'ye geldi gelecek ve ben gerçekten chan'in ilk kez böyle suspus olduğunu görüyorum. tam konuşacağım sırada chan bana sesleniyor.
"minho"
"efendim chan?"
"gidiyor"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
big jet plane ✓
Fanfictionsana küstüğümde sen yoktun daha yokluğuna küsmüştüm sonra sen geldin kendime isteyemezdim seni öyle güzeldin şimdi varmışsın gibi küsüyorum yokluğuna minsung • one shot