"Koskoca yedi yıl, elimden kayıp gitmişti. Güzel, parlak yıldızım ellerimin arasına düşmüş ve beni de onunla beraber yaşama davet etmişti. Minnettardım. Yedi yılımı çalmadı, yedi yılı bana yaşattı. Yirmi bir yıllık hayatımı bu yedi yıla sığdırdım ben. Bu yedi yıl, seni seviyorum demek gibiydi. İki kelime arasına onca duygu, onca anı, onca yıldız nasıl sığar? Diye düşünmeye benzerdi. Ben o yıldızları hiçe saydım. Yerine seni koydum. Daha az yer kaplarsın sandım, yanıldım. Hepsinden, her şeyden çok yer edindin hayatımda.."
Derin bir iç çekerek arkasına yaslandı. İki elinin de parmaklarını tarak gibi kullanarak saçlarını geriye attı. Yanaklarını şişirip somurttu.
"Nesin sen Felix. Daha önce kimsenin yanında böyle hissetmedim.. Lanet olsun.."
Tek bacağını iyice uzatmış, diğerini hafif dikleştirmiş yere vuruyordu ayağını ard arda. Kalem tek elindeydi. Kalemi kağıda bir şeyler yazmak için götürdüğü her an kalem kontrolden çıkıyor, Zihninde dönüp dolaşan ismi kağıda yazıyordu.
Felix.
Her defterinin her sayfasında vardı bu isim. Hiç değişmezdi. Yazı yazdığı kağıdı bir çırpıda kopartıp elinde top haline getirdi. Masaya tutunup kendini geri ittirdi sandalyesiyle beraber. Kağıdı basket atar gibi attı çöpe.
İç çekti. Duvarda duran doğruluğundan şüphelendiği saate baktı. Felix telefonu bu saatlerde alıyordu eline. Hızlıca telefonun yanına koştu. Telefonu eline alıp Felix ile olan sohbet yerine girdi. Alt Dudağını ıslattı yavaşça. Dikkatli ve narin bir şekilde emiyordu. Telefonu iki eliyle sıkıca tutmuş, titreyen ellerini durdurmaya yol arıyordu her zamanki gibi.
Beklemeye başladı.***
14.07
Mesaj yoktu.
***
15.25
Baktı, her uygulamayı inceledi. Yine bulamadı.
***
17.42
...
Mesaj kutusuna sürekli mesaj geliyordu. Durduğu yoktu. Her platformda en az 30-35 sohbetten mesaj vardı belkide. Diğerlerinden gelen mesaja bakabilecelken o onu bekliyordu. Birkaç saat geçmiş olmasına rağmen dakikada bir kontrol ediyordu.
Görmek istediği tek bir mesaj vardı, tek bir mesaj. Birçok mesajın içinden o sadece o mesajı istiyordu..
.
.
.
Saatler geçti. Hyunjin'in beklentiyle boşluğa bakan gözleri onu çaresiz gösteriyordu. Ayağını hızlıca yere vuruyordu, durmadı. Alt Dudağını sertçe dişlediğini fark etmeyecek olmalı ki dudağı kan kırmızı rengini almıştı. Ağzına hafif kan tadı gelince bakmıştı kendi Dudağına. Dudağını serbest bırakıp tutsak ettiği gözyaşlarının düşmesine izin verdi."kesin anladı.. Kesin anladı ve tek taraflı! Benden nefret ediyor!!"
Kafasını yastığa doğru serbest bırakırken bedeninin ona uymasına izin verdi. Yatağa sırtüstü yatmış, gece yazar umuduyla beklediği için uyumuyordu.
Son konuşmalarına baktı.-
Sunshine ★
Bekle Hyunum! Geliyorum!
İkigai'm 🤍
Ne olursa olsun, konu sensen her zaman beklerim Lixie.-
O gece bir sessizlik oluştu onların arasında. Belki farklı dünyalarda olsalar da birbirlerinin sessizliğini duyuyorlardı. Ev sessizdi. Ne bir kuş uçtu havada, ne bir mesaj sesi. Telefon ışığıyla aydınlanan duvarlar güneşin karanlık tarafında kaldı. Hyunjin bekledi, nafile de olsa bekledi. Yedi yılın cesaretini topladığı bu gün böyle olmamalıydı. Yüzünü yastığına gömdü. Hayatında aldığı en iyi kararı, heyecanlı beklentisi amansız beklentiyle çakıştı.
Biri yedi yıl sürdü, diğeri ise yirmi bir yıldı..
.
.
.
.