Boynunda kırmızı bir fular vardı kadının, uçları iğne oyası. Adımları tutarsızdı. Farkında olmadan atıldıkları çok belliydi. Saçları beline kadar, dalgalı ve koyu renkti. Sol yanağında, elmacık kemiğinin yukarısında hafif bir siyahlık vardı. Belliki bir kaç tuzlu damla akıtmıştı. Zihninin yoğunluğundan olsa gerek elinin tersiyle silivermiş. Bakışları dipsiz bir kuyu gibi. Gözü mü yoksa düşünceleri mi daha kara diye sorsalar o bile cevap veremezdi. Niye geldiği belliydi...
Usulca oturdu yırtık tişörtlü, saçı ak dolu adamın yanına. Nefes aldı, nefes verdi. Yutkundu. Uzunca süren bir sessizlikten sonra ''denedim'' dedi ve bıraktı kendini. Boğuldu hıçkırıklarında. Saçı ak dolu adam başını bile kaldırmadan devam etti elindeki ağları onarmaya. Kelimelerin vücut bulmak için çırpındığı nadir zamanlardandı. ''Sonuç'' dedi adam sessizliği bıçak gibi keserek. Sesi kalındı ve de net. Zaten lafı hiç dolandırmazdı. Kelimelerin ağırlığını bilirdi ve her zaman en ağırını seçerdi.
''Doğruyu elinde tutmak bulmaktan daha zormuş'' dedi kırmızı fularlı kadın. Evet denemişti. Farklı kelimesinin tüm boyutlarını yaşayarak denemişti hem de. Ancak boğazını yakıp kursağına oturan tüm düşleri ve çürümeye başlayan hisleriydi yine ona kalan. Yine eski ve yeni yeniden.
Adam elindeki ağları olduğu yere bıraktı. Masmavi gözlerini, kadının ıslak kirpiklerin görmezden gelerek kapkara gözlerine dikti. ''Asıl delilik nedir bilir misin?'' dedi. Cevap vermesine fırsat vermeden ekledi, zaten cevap vermesini de beklemiyordu. '' Bir şeyi sürekli aynı şekilde yapıp farklı sonuçlar beklemektir.'' Sesi kadife gibiydi. Eğer bu sesin bir rengi olsaydı kesinlikle kopkoyu bir kırmızı olurdu. Kadının fularını kıskandıracak kadar güzel bir kırmızı hem de...
Sonra devam etti adam ağlarıyla uğraşmaya. Çünkü kadının gözlerinde evrendeki en zehirli ışığı görmüştü. Bir zamanlar kendisini de yakmış olan o ışığı... Dudaklarını hafifçe büzdü ve kadının dinlemeyi hep sevdiği o şarkıyı da kattı ıslığına. Duyduğu hıçkırıklara hiç aldırış etmen devam etti nasırlı elleriyle işini yapmaya.
Ağladı... Ağladı... Ağladı.
Ruhu ağarana kadar ağladı kadın. Yavaşça ayağa kalktı. Birkaç adım ilerisindeki denize doğru yürüdü.
Ve artık özgürdü kırmızı fular.
YOU ARE READING
Kırmızı Fular
Short StoryHikayenin sonunu anlatıyorum. Başlangıcı daha başlamadığı için bir süre sonra yayımlanacaktır.