Bölüm 1: Fırın

14 2 13
                                    

31.05.2026

    Herkes elleri titreye titreye bir şeyler yazmaya çalışıyordu. Kimisi ağlayıp sızlarken, kimisi de bu zamana kadar verdiği emeği son damlasına kadar kullanıyordu. Çaresiz kalem uçlarının sinir bozucu melodisi eşliğinde ben de sessizce şarkı mırıldanıyordum. Arkama yaslanarak yaşadığım anın tadını çıkarıyordum. Sınıfınızda böyle inekler varken hayat gerçekten aşşırı kolaydı. Yani.. sadece benim için...

01.01.2024

    Öğlen saatleri olmasına rağmen daha yeni uyanmıştım. Şöyle bir esneyerek yağan karı izledim ve "Aah, ne mutlu bir pazartesi."  diye geçirdim içimden. Çünkü bugün pazartesiydi ve OKUL YOKTU. Yeni yıl tatili ancak bu kadar güzel denk gelebilirdi. Yarınında da kafadan tatil yaptım mıydı tam dört gün okula gitmemiş olacaktım. Düşüncesi bile içimi kıpır kıpır ediyordu. 

    Karnımın acıktığını fark edince keyifli keyifli mırıldanarak mutfağa doğru gittim. Tam yumurtayı kıracaktım ki aklıma dank etti. Evde ekmek yoktu. Kolasız çekirdek, Zeytinyağsız sarma, pilavsız kuru fasulye nası eksik oluyorsa, ekmeksiz yumurta da olamazdı. Hemen montumu giydim. Telefon, cüzdan, anahtar ve telefon kontrolünden sonra evden fırladım.

    Sokaklar bomboştu. Kimsenin bu tatlı tatlı yağan karın tadını çıkarmıyor oluşuna anlam verememiştim. Ben çocuklar gibi eğlenerek, ayağımla yere şekiller çize çize yürüyordum. Bugün gerçekten keyifliydim. 

    Oynaşa oynaşa fırının önüne geldim. Mehmet Amcanın kel kafası dışardan görünüyordu.  Botlarımı kapının önündeki paspasa iyice sürteledikten sonra gülümseyerek içeri girdim. "Günaydın amcamm, bi' ekmek alayım sana zahmet." dedim. Gülümseyerek arkasındaki raftan bi' adet ekmek aldı ve poşete koyarak bana uzattı. Tam ben parayı verirken "Allah, Allah bu çocuk da kim, bizim memlekette ünlü mü varmış?" dedi. Mehmet Amcanın tatlı esprilerinden biri zannederek "Teşekkür ederim, amcam." dedim. Çarpık gülümseme ile baş selamı vererek fırından ayrıldım. 

    Buz  gibi soğuk yüzüme çarpınca garip garip sesler çıkararak titremeye başladım. Muzip hareketlerle kara bata çıka ilerlemeye çalışıyordum. Ekmek sıcacıktı, titreyen ellerimle ucundan bi' parça koparıp ağzıma attım. İyice acıkmaya başlamıştım. Bi an önce eve gidip kahvaltı yapmak istiyordum. Diye düşünürken aniden sarı-turuncu arası bir şeyin hızla bana doğru geldiğini gördüm. Refleks olarak kafamı eğsem de nafileydi.

    Şaşkınlıkla açılıp kalan gözlerimin önünden geçen koca bir alev topu, milisaniyeler içerisinde dünyamı tamamen tersine döndürmüştü. Patlamanın yarattığı basıncın etkisiyle kulağıma dayanılmaz bir uğultu saplanmıştı. Başım inanılmaz bir hızda dönüyordu ve midem resmen çalkalanıyordu. 

    Korkudan mı yoksa soğuktan mı zangır zangır titrediğinden bi'emin olduğum ellerimle destek alarak doğrulmaya çalıştım. Güç bir şekilde de olsa kafamı kaldırınca gördüğüm manzara beni dehşete düşürdü. Fırın alevler içerisindeydi. 

    Kalp atışlarımın ağzıma varmasıyla gelen 'kurtarma içgüdüm'le aniden hareket ederek adım atmaya çalıştım. Ancak dengemi sağlayamayarak yere kapaklandım. Gözlerim hafif kararmaya başlamıştı. Kulaklarımı kaplayan o ince lanet cızıltıyla beraber çaresizce fırının yanışını seyrederken içeriden bir kişi fırladı. Elleriyle çaresizce alev alan kıyafetlerini söndürmeye çalışıyordu. İşte o an dehşete kapılmış Mehmet Amcanın gözleriyle son kez gözlerimiz buluştu. Ağzı sonuna kadar açıktı, hiçbir şey duymasam da avazı çıktığınca bağırdığını iliklerime kadar hissedebiliyordum. 

AaaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin