MAVİNİN RESİTALİ
GİRİŞ
Yağmurun geceyi sarhoş ettiği bir akşamdı. Şehrin karmaşık sanat galerisi ışıklar altında parıldayan tablolarla dolup taşıyordu. Odanın en dikkat çeken eserlerinden biri, iki yabancının karşısında durduğu gizemle dolu bir tabloydu. Tablonun içinde gizlenmiş balıkların yanlarında unutulmuş anıları temsil eden siyah bulutlar bulunuyordu. Ressam, her balığın unutkanlıkla nasıl etkileşime girdiğini ve her anının bir sonrakini nasıl silip süpürdüğünü vurgulamış olmalıydı.
''Görünüşe göre bu tesadüfi karşılaşma, yaşanması gereken bir gizemin başlangıcı gibi.'' dedi yabancı adam, kendinden yeterince emin bir ifadeyle. ''Hayat bir film olsaydı bugünün ana karakteri siz olurdunuz.'' Kadın dalgın bir ifadeyle yabancının gözlerine baktığında adamın tüyleri ürperdi. Hayır, hayır bu etkilenmek değildi, o aptal aşk filmlerindeki gibi değil. Korkmuştu. Kendi cüssesinden minik bir beden onu bir bakışla olduğu yere çakabilmişti. Sesini duymak için merakla beklediği saniyeler sona eriyordu, kadının dudakları aralanıyordu.
''Kim bilir, belki bir gün bir senaryoda karşılaşırız.'' Adamın nutku tutulmuştu, vişne çürüğü ruju dudaklarını tapılası kılmıştı. O kadar nazik bir kadındı ki, uğruna savaşılası, diye geçirdi içinden. Çok hoştu. Narin elleri vardı, siyah bir kalemle öne çıkardığı iri kahve gözleri ve kahverengi uzunca saçları. Boğazlı siyah bir elbise sarmıştı bedenini, ayak bileklerine dek uzanıyordu. Kalınca, siyah bir kemer belinin ortasına öyle güzel oturmuştu ki incecik görünüyordu. ''Elimden de küçük o ince beli.'' diye geçirdi içinden. İnce parmaklarını birçok yüzükle süslemişti ve dekoltesine inen yılanlı bir kolyesi vardı.
''Adınızı öğrenebilir miyim?'' Bu soru bir anda çıkmıştı dudaklarından, kadından küçük bir kahkaha yükseldi. Beğenilmeye alışkın bir tavrı vardı ve kolayca etkilenmeyeceği belliydi.
''Kim olarak?'' Adam elini uzatarak, ''A ben, dedektif Pars Demir. '' dedi. Kadın elini yavaşça tutarak, ''Memnun oldum, Pars. Fakat Dedektif olmanız sizinle tanışacağım anlamına mı geliyor?'' dedi adına vurgu yaparak. ''Sanırım işleriniz yolunda değil.''
''Gayet yolunda, anlayamadım.''
''Mesleki deformasyon,'' nefeslendi kadın, ''Mesai dışında da çalışıyorsunuz.''
''Siz beni yanlış anladınız ben sad-'' Kadın tek elini kaldırarak aralarına bariyer ördü.
''Yok hayır, önemli değil. Nedenlerinin beni ilgilendirmediğini belirtmek isterim.'' Yutkundu ve ekledi: ''Adımı öğrenemezsiniz.'' Sapının koluna düştüğü deri çantasını omzuna taktığında seri adımlarla tablonun önünden ayrılarak gözden kayboldu. Adam büyülenmiş gibi görünüyordu. Dudaklarını ıslatarak dilini yanaklarında gezdirdi. Galeriden çıkmak istiyordu. Gizemli kadının ardında bıraktığı izlenim onun için sıra dışıydı. O henüz otuzlarının başındaydı, bu zamana dek şık tarzı birçok kadın için heyecan verici olmuştu ama bu kez o ağa düşmüştü. İnsanlar ilk kez tattığında kanıveriyormuş, karşısındaki onu vurmak istese de. Bebek bir kuzu kendini kurtun kollarına atabiliyormuş. Yapabiliyormuş.
Geniş omuzlarını kaplayan siyah bir kazak giymişti, altına ise siyah bir pantolon. Üzerinde Dedektif olmasının hakkını veren simsiyah bir kaban vardı ve bu kombini deri bir kemer ve şık bir saat ile taçlandırmıştı. Burnunun ucuna düşen dinlendirici gözlüğü işaret parmağı ile yukarı iterek hızlı adımlarla otoparka indi. Tek hareketle araba anahtarına bastı. Sürücü koltuğuna geçtiğinde rutin haline getirdiği radyosunu açtı ve emniyet kemerini bağlayarak gazladı. Otoparktan dışarı çıktığında yağmur damlaları ön camı dövmeye başlamıştı. Fırtına o kadar uğultuluydu ki sanki hüzünlü bir melodi çalıyordu. Bu sesi seviyordu, o gecenin adamıydı. Radyodan gelen haberin gerginliği kaşlarını çatmasına yetti. Gözleri önünde canlanan bir kâbus gibi, radyo spikeri İzmir Bornova'dan gelen son dakika haberini aktarıyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/358825223-288-k504394.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİNİN RESİTALİ (+18)
Mistério / Suspense''Bileğindeki simgeyi görmüş müydün?'' Füsun, dosyalara dalmıştı. ''Ha?'' diye kaldırdı başını, alıktı. ''Balık,'' Parmaklarını saç diplerinde gezdirdi. ''Simgeyi diyorum, Füsun. Kurbanın?'' Füsun'un gözleri kocaman açıldı. ''Şaka yapmıyorsun değil...