Çocukluğumdan beri gelmek istediğim şehire geldim.
İstanbul'a...
Ben geldim İstanbul...
"Geldik efendim." dedi bir ses.
"Tamam, sen arabayı buraya park et sonra anahtarı bana getirirsin." dedim ve şoförüme teşekkür ettim.
Menekşe Sokak No:12
Yeni evime hoşgeldim...
Kapıyı çaldım ve ev sahibimle tanışacağım için heyecanlıydım. Bir süre bekledim ve kapı açıldı. Karşımda (muhtemelen) 1.88 olan biri vardı. Koyu kahverengi gözleri ve saçları vardı. Üstünde siyah bir tişört vardı.
"Merhaba." dedim onun bir şey demesini beklemeden.
"Merhaba?" dedi şaşırmış ve kaşlarını çatmış bir şekilde.
"Mavi ben. Telefonda konuşmuştuk."
"Tamam, gel içeri de konuşalım."
"Tamam" dedim ve valizimi alıp içeri geçtim. Evi çok güzeldi.
Ben evi incelerken eliyle otur der gibi eliyle işaret etti ve oturdum. O da oturdu.
"Öncelikle birbirimizi tanıyalım. Ben Mavi. Moda tasarımcısıyım. Kadıköyde atölyem var. 22 yaşındayım. 1 kardeşim var. 2 kedim var. İstanbul'u çok seviyorum ve gezmek istiyorum." dedim. Bir süre konuşmadı ve tam gözlerimin içine bakıyordu. Galiba biraz fazla oldu.
"Bu kadar bilgi galiba fazla oldu değil mi?" dedim biraz utanarak.
"Gözlerin çok güzel." dedi bir anda.
Galiba iltifat etti.
"Teşekkür ederim.." dedim hafif utanarak.
"Ateş. 25 yaşındayım. Tek başıma yaşıyorum gördüğün gibi. 1 köpeğim var." dedi.
Kapının çalmasıyla irkildim.
"Şoförüm anahtarımı getirecekti ben bakarım." dedim ve hızla kapıya yöneldim. Kapıyı açtım.
"Buyurun efendim." dedi ve bana anahtarımı uzattı. Teşekkür ettim ve kapıyı kapattım.
"Aç mısın?" dedi Ateş. Mutfakta bana sırtı dönük bir şekilde bir şeyler yapıyordu.
"Yok değilim, teşekkürler." dedim ve mutfak tezgahına yaslandım.
"İstersen sen eşyalarını yerleştir. Sonra sana evi gezdiririm." dedi ve bende onu onayladım.
Yukarı çıktım ve bir kapıyla karşılaştım. Kapıyı açtığımda ise mükemmel bir manzara ile karşılaştım.
Odanın manzarası muhteşemdi.
1 saat sonra
Bütün yerleştirme işlerim bitmişti. Tam 1 saat geçmişti ve çok yorulmuştum. Hem de çok acıkmıştım. Tam odamdan çıkarken bir şey gözüme çarptı. Dolabın arkasında bir imza vardı. İmzayı incelediğimde 'Açelya' yazdığını anladım. Açelya kimdi? Burada neden imzası vardı?
Kapı tıklandı. Ateş gelmiş olmalıydı. Kapıyı açtım.
"Ben de şimdi gelecektim."
"Acıktın mı? Onu sormak için gelmiştim."
"Evet. Ben şimdi kendime yaparım bir şeyler." dedim ve Ateş eliyle yolu göstererek beni geçirdi. Ben de gülerek aşağıya indim.
Dolaptan bir tencere aldım. İçine su koydum ve kaynamasını bekledim. Dolapların içine baktım ve makarna buldum. Makarnayı suya koydum. İçine biraz tuz kattım ve karıştırdım. Bir anda yanımda Ateş'i gördüm. Tezgaha yaslanmış, beni izliyordu.
"Sana da yapıyorum?" dedim makarnayı göstererek.
"Olur, ben yemek yemedim." dedi.
O sırada kapı tıklandı. Ateş "Birini mi bekliyordun?" der gibi baktı. Bende "hayır." anlamında kafamı salladım.
Kapı daha çok tıklanıyordu.
Ateş "Ben bir bakayım o zaman." dedi ve kapıya ilerledi.
Ben de onun peşinden ilerledim. Ateş kapıyı açtığında ise bir kadın göründü. Sarı saçlı, kısa bir elbise giymişti.
"Açelya?" dedi Ateş kaşlarını çatarak.
Açelya?... Odamdaki o imza onundu...