derin nefes aldım. eğer bu sayıyı alırsak maçı biz kazanırdım. elimdeki topu hızla yukarı atıp sert bir şekilde karşı tarafa yolladım. Karşıladıkları topu aynı hızla bizim gruba yolladı. suga topu parmak pas ile bana gönderdi ve pasör olan felixe manşet ile gönderdim. Karşı gruba parmak pas ile gönderdi. Karşı gruptan olan jungwoo topu manşet ile karşılayıp bana gönderdi. Sert bir şekilde smaç bastım ve tam çizginin önüne geldi. Mutlu bir şekilde sırıttım. nefesimi düzene sokmaya çalıştım. karşı grup hakem ile tartışması komiğime gitmişti. Hakem sayının bizde olduğunu söylediğinde tribünde olan öğrenciler neşe ile bağırmaya başladı. 11 kişi dışında. Minhonun grubu. Direk bana bakması kalbimde hala bir şeyler hissettiğimi kanıtlıyordu. Ben han ve minhoyu orta okul 7den lise 11'e kadar platonik olan ve ailesinden sevgi görmemiş hem okul birincisi hem de voleybol kaptanım kısaca minhonun tabiri ile gereksiz göt verici. İlk olarak 5. sınıfta babamın cezası sonucu eve yürüyordum. Akşam arkadaşlarım ile gezdiğim için geç olmuştu. evimiz diğer sokaklara kıyasla daha ücra bir sokaktı. Eve giderken bir adam gelmişti. Ne kadar korktuğumu hala hatırlıyordum. Bana dokunmaya başlamıştı. Çığlıklarımı sonunda biri duymuştu. Kahretsin ki o babamın en iyi iş ortaklarının karısı yani minhonun annesiydi. beni gördüğü gibi kurtarmıştı. Ağlamaktan şişmiş gözlerime bakmıştı ve arabasına bindirmişti. Yol boyu konuşmamıştım ama o bana yol boyu kontrol etmişti. Eve gelince bayan lee benimle gelmek istediğini ve babama bu durumdan haber etmesi gerektiğini söylemişti. Bende buna ben buna karışamayacağımı söylemiştim. Eve ilk bayan lee girmişti. Bayan lee gittiğinde babam beni bir güzel dövmüş ve kendimi korumam konusunda uyarmıştı. Ve o günden sonra sayısız ceza vermişti. Yüzümdeki gülümseme yok olmuş ve gözlerim dolmuştu. Direk spor salonundan çıktım ve giyinme odasına gittim. Nefes alamıyordum ve bu ağlamama sebep oluyordu. Hayır han ağlama, okulda ağlama yoksa yine aynı şeyleri yaşarsın. baban sana ceza verir. Oturduğum yerden kalktım ve çantamı içinden sakinleştirici kas gevşetici ve ağrı kesici aldım ve su yardımı ile yuttum. Bu aralar ağrılarım artmasının sebebi antrenman ve stres olduğunu düşünüyordum. Kapı açılınca içeri tanıdık bir koku sardı. Lee minho. Nefesimi kesen kokusu bana geçmişi hatırlatıyordu. "hey gereksiz annem bu gün size geleceğimizi söyledi haber veriyim dedim" dedi. hızla ona döndüm "tamam çık şimdi üstümü değiştireceğim" dedim. Bana duvara yaslanmış bir şekilde bakıyordu. "hadi değiştirsene han yoksa benden utanıyor musun. Çoğu kişi ile böyle yatıyorsun sanıyordum." dedi. Gözlerim dolmuştu "kes sesini" dedim ve yutkundum. oydu bu dedikodunun çıkmasına sebep veren oydu. "Seni ne kadar bekleyicim yoksa vücudunu sevmiyor musun han ji-sung he?" dedi. Gözlerimden yaşalar akıyordu. Vücudumdaki yara izlerini görüp dalga geçsin istemiyorum. "istemiyorum" dedim duygudan yoksun bir ses ile. "hadi" dedi daha çok emir verir gibi. Bu kendini ne sanıyordu? derin nefes aldım ve gözlerimi sıkıca kapattım ve tişörtün uçlarından tutup kaldırdım. gözlerimi açınca minhonun sırıtışını gördüm. Ona karşı gelemiyordum çünkü geçmişi yeniden yaşamak istemiyordum. Tişörtü çantama koydum ve aynaya baktım. Berbat haldeydi. Yara izleri cılız bedenimi dahada kötü hale getirmişti. Vücudumda yer yer kızarıklık morluk tırnak izleri ve kan lekeleri vardı. Minhoya dönmedim direk tişörtü aldım ve hızla giyindim. İçeri giren koç jeon ile eğildim. "aferin han iyiydin ama daha iyi olmalısın. seni milli takıma aldırmam gerek bu yüzden günlük 5 saatlik dersleri 8 saat yaptım. diğer derslerine gelirsek onları okuldan sonra etüt olarak yapıcan. tek umudum sensin han beni yüz üstü bırakma. Normal antrenmandan daha zor olacak." dedi "tamam koç" dedim ve arsında duran minho ile bana baktı ve kafasını yana yatırdı. soran bir ifade vardı " hayır koç sandığınız gibi değil. Yani sadece bir şey söyledi!" kafasını sağ sola çevirerek gitti. Giderken "işte yeni nesil" diye mırıldandı. eve gelmiştim ve konuşulacak konular belliydi.
1)ders
2)spor
3)deneme sırası
4)başarısızlığım
Kapıyı açınca ilk bayan kim vardı. Elinde duran depresyon ve anksiyete ilaçları vardı. Elinde olan hapları alıp ağzıma attım ardından suyu içtim. İçeride gülüşme sesleri vardı spor çantamı yere koydum ve yemek odasına gittim. Odaya girmem ile herkes bana bakıyordu. Bir dakika futbol takımının burada ne işi var!? Minhonun sırıtışı bu işin içinde onun olduğunu söylüyordu. Odama çıktım ve hemen üstümü değiştirdim. Aşağı indim ve bana ayrılan yere geçtim. Oturunca gelen mide bulantısı ve baş dönmesi ilaçların yan etkisiydi. Gözlerimi sıkıca kapattım ve bekledim. Sakin hissedince gözlerimi açtım. İlk konuşan bayan lee olmuştu. "ee han okul nasıl gidiyor? Duyduğuma göre şampiyon oluşsun. aferin. notlar nasıl?" diye sordu göz ucu ile babama baktım. "iyi" diye geçiştirdim. "Duyduğuma göre matematik hiç iyi değilmiş" dedi. Şimdi sıçtım. Bu lafın hiç sırası değildi. babamın gözlerinin bende olduğunu hissediyordum. minho ve diğer kiler ne diyeceklerini yada diyeceğimi merak ile bekliyordu. "kaç almış?" diye sordu babam. kadın biraz bekledi ve "80 almış" dedi. Gözlerim yanıyordu. Minho sırıtıyor ve diğer kiler gülüyordu. 2 kişi hariç chan ve changbin diye bildiğim 2 üye. yutkundum ve hızla sandalyeden kalktım. Kalktığım gibi sandalyem yere düşmüştü. Hızlı bir şekilde lavaboya gittim . Yediğim yada yemediğim ve varsa artık yoktu. Ellerim titriyor ve nefes alamıyordum. Yanımda sakinleştirici yoktu. Ellerim direk olarak boynuma gittim. Nefes alamadıkça tırnaklarım daha çok boynuma bastırıyordum. Başım dönüyor ve ağlıyordum. Bugün buradan çıkabileceğim muammaydı . Kapı hızla açıldı. Gelen kişiyi kafamı biraz kaldırınca gördüm. Bu chan'dı. Endişe içinde bana bakıyordu. "han ne oluyor ne ihtiyacın var?" dedi yanıma eğilerek. ellerimi boynumdan çekti ve boynuma dokundu. Kan içindeydi. Göz yaşlarımı sildi ve beni odama götürdü. "Kim yaptı? biz mi yaptık? minhomu? eğer o yaptıysa onu öldüre bilirim" tebessüm ettim. Benim için endişelenmişti. "bayan kimi çağırır mısınız?" diye sordum. kafasını salladı. 10 dakika sonra bayan kim acele ile yanıma geldi. "ne oldu oğlum.? yine mi oldu? ilaçlarını getireyim?" dedi telaş ile "dur bayan kim sadece uyku hapı getirin" dedim ve hızla odadan çıktı. "ilaçmı kullanıyorsun jisungie niye?" diye sordu chan "anksiyete ve depresyon. Ağır tranva sonucu iyileşmek için" dedim "anladım. Ayrıca han resmi konuşmana gerek yok chan hyung de" dedi chan hyung "ama diğerlerinin yanında deme yoksa ben öldüm" tebessüm ettim. Odaya gelen bayan kim ilaçları bana verdi. "babama söyleme sakın bayan kim yoksa beni gebertir" dedim. kafasıyla onayladı ve odadan çıktı. "han bak bunu ben söylemedim ama bizden uzak dur tamamı bir plan yapıyorlar. Sana karşı çok üzüleceksin." dedi. Kafamı sallayıp tebessüm ettim taki odaya minho girene kadar. Gözleri alev içindeydi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rakip-minsung
Fanfictionhan voleybol takımının kaptanı. Minho ise futbol takımının kaptanı. bu rekabet ne zaman bitiyor?