Ilık bir bahar günüydü, kuşlar cıvıl cıvıl, kelebekler etrafta dört dönüyor. Kasaba çocukları etrafta koştururken de kasabanın kadınları ya fırın ya da bir el veya ev işi başında. Hiç kimse boş değil, herkes baharın gelmesini müjdeler gibi çetin kışın ardından yaza hazırlık yapmaya başlamış bile. Ne fevkalade bir an
He bir de o kasabanın oğlanlarından bir adet de Choi Beomgyu var. İşte konumuzun asıl kahramanı tabi ki de oydu
O ne yapıyordu? Tabi ki de babasının işinde ona yardım ediyordu. Babasının ayıkladığı çiçekleri bir güzel bağlıyor ve hatta kurdele ile süslüyordu. Etrafına sardığı kese kağıtlarının üstüne de bazı güzel süsler çizmeyi de ihmal etmiyor ve hepsini tek tek eline aldığı sprey ile de su sıkıp taze görünmelerini sağlıyordu. Bu çiçekler ayrıca Beomgyu'nun ellerinden geçince eşsizleşiyor, bir bakanın bir daha bakmasına mâni oluyordu. Aynı bu çiçekler gibiydi güzel oğlan, zarif ve bir o kadar eşsiz. Öyle ki komşu kasabalardan ne aileler istemişti onu, fakat o hayat arkadaşına aşık bir şekilde evlenmek istediğinden de hiçbir şekilde yüz vermemişti
Gene böyle bir gündü işte, ama bugün daha da bir hareketli gibiydi ve bu Beomgyu'nun garipsediği bir olaydı. Ya bir cenaze ya da özel birisi gelirse görürdü bu telaşı ve şaşkın bakışları dükkanın camından dışarıda oradan oraya koşturan insanları takip ediyordu ve içindeki merak git gide onu gıdıklıyordu
"Bugün ayrı bir hareketli buralar, cenaze falan mı var baba?"
"Duyduğum kadarıyla ülkenin prensi ülke yönetimini almadan önce bütün köyleri, kasabaları gezip keşif yapıyormuş. Bu gün de buraya gelecekmiş"
Prens mi?
İşte Beomgyu buna çok şaşırmıştı
Aslında şaşırılacak bir şey değil, fakat gene de içinde bir heyecan kırıntıları canlanmaya başlamıştı bile. Acaba nasıl biriydi? İşte bu onun içindeki en büyük soruydu. 20 yıllık hayatında hiç bir kraliyet üyesini görmemişti. Sadece oradan buradan duyma bilgilerle yetinmişti. Tek bildiği bu prensin çok yakışıklı olduğuydu ki bu zaten bütün genç kızların ilgi odağıydı. Hatta sadece kızların değil, erkeklerin bile ona ilgi duyduğunu işittiği oluyordu.
Omuz silkip işine devam ederken dükkanın kapısı büyük bir hışımla açıldı. Kasabanın başkanı nefes nefese bir halde elindeki kağıdı Beomgyu'ya uzattığında şaşkınlıkla baktı karşısındaki adama. Kağıtta yazılanlara göz gezdirdiğinde ise kaşları çatıldı
Fulya, hanımeli ve zambak mı? Ne içindi bunlar?
"Bugün prens buraya geliyor ve onu iyi karşılamamız gerek, bu yüzden bana bu yazan çiçekler ile bir çelenk yapmanı istiyorum, öğleden sonraya yetişmesi gerek"
"İyi de efendim, nasıl yetişecek?"
"Bir şekil yetiştirmeye çalışın, bize de çok süpriz oldu bu haber ama zaman dar, elinizden geleni yapın"
Dedi ve çıktı
Geriye de şaşırmış gözlerle bir adet Beomgyu ve babası kaldık
"Baba, nasıl yetişecek bu?"
"Saat daha on, öğleden sonraya kadar zamanımız var. Şimdi bir girişirsek hallederiz"
Bu Beomgyu'ya hâla imkansız gelse de, kolları sıvadılar ve yeterli miktarda çiçeği çelenk yapmaya başladılar
Bütün çiçeklerin saplarındaki fazlalıkları temizleyip birbirine iyice tutturmak için sıkı sıkı bağladılar. Bu işlem saatler sürdü fakat sonunda güzel ve şık bir çelenk yapmayı, hatta çiçekten bir taç yapmayı da ihmal etmediler ve yaptıkları işle gurur duyarak omuz omuza verdiler
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mon ange #Taegyu
FanfictionHayatın çok basit ve sıradan olduğunu düşünürdü Beomgyu, yani ülke prensi ile tanışmadan önce böyle düşünürdü Choi Beomgyu & Kang Taehyun