Gözümdeki karanlık birden dağılıverdi. Işık giderek arttı, arttı. Işıkla birlikte içimdeki korku da öylesine yükseliyordu ki bağırmak istesem de bağıramazdım. Herkes mışıl mışıl uyuyordu. Kapılar kapanmış, odalardan çıt çıkmıyordu. Sırtımı duvara vererek doğrulup yatağa oturdum. Dua etmek, bütün koruyucu azizlerimi yardıma çağırmak istiyordum, gelgelelim Lourdes Meryem'in adı bile çıkmıyordu ağzımdan. Şeytanın işi olmalıydı bu. Hani beni küçükken sürekli korkuttuları şeytan. Ama şeytan olsa ışık, lambanın renginde olmaz, sislere, kanlara bulanmış olur, ayrıca kesinkes bir kükürt kokusu gelirdi.
Kapı eşiğinde otururken birden yere çakılmış bedenime rüzgar çarptı. Belki de o gece hissedebileceğim tek şey, sakince esen bu rüzgardı. Gece olduğunu dışarıdaki zifiri karanlıktan anlayabiliyordum. İliklerimdeki iğrenç bulantı hissi ile uykuya dalmak imkansızdı. Bomboş odamda yaşama dair şeyler ararken gözüme yıllanmış o ayna çarptı. Nedendir bilmem, bakmaya asla cesaret edemediğim aynanın üzerine örttüğüm beyaz, tozlu çarşafı çektim. Elimi ayağıma dolaştıran ve ağzımdan kısık bir küfür savurmama neden olan o manzarayı gördüm karşımda. Aynada ben yoktum. Bu sefer odamdaki ufak tefek eşyalar arka plan görevinde değildi ve eski ahşap masam, odamdaki deri koltuğum, yerdeki siyah renkli halım dışında aynada hiçbir şey görmüyordum. Kimdim ben tanrım, neden buradaydım?
O kuyuya bu gece düşmeyecektim, hayır. Olan her şeyi zaten mahvetmişken gerçekliğimi de silip defolup gidemezdim. Ruhumdan, ruhumun derinlerinden yukarıya gelen, bütün bedenimi sarıp sarmalayan, içimi korkunç bir endişe ile dolduran, amansız bir hastalık gibi, parmaklarıyla göğüs kafesimi sıkıştıran yoğunluk. Nefretimi kusmak istememe, kendimi kendimden alıkoymama neden olan kördüğüm.
Ah, Vincelia. O kadar yakıyor ki içeriyi sana olan düşkünlüğüm. Adına bir defa değil, bin defa öldüm. Yine de karşımda hep senin cesedini gördüm. O kadar delip geçiyorsun ki içeriyi özleminle, bazen hayret ediyorum. Seninle ilk tanıştığım gün bir hergele ile tartışıyordum. Esasen gayet kibar ve yerindeydi cümlelerim fakat bazen hâlâ utanırım beni duymuş olmana.Bir kafede, o adamla anlamayacağı şeyleri boş yere ona aktarmaya çalıştığımın farkında olmadan orada oturuyordum. Kendimi yeterince açmama rağmen yerinde bir tepki alamamıştım, her zaman olduğu gibi.
Vincelia, konuştuğumu fark edip kapı eşiğinden beni dinlemeye başlayınca hayatımda biri tarafından dinlendiğim ilk an olarak tarihe geçti. Biri beni dinledi. Elindeki zambakları masama bıraktı ve bana ufak bir çizim verdi. Ben masada otururken resmimi çizmişti. Gözlerimi şaşkınlıkla kırparak bana vermeye layık gördüğü o resme baktım. Buruşsa bile, ne kadar güzel görünürdü kilerimin arasında. Onu saklayacaktım ve kimseler görmeyecekti ondan bahsederken beni.
'Fikirlerinizde haklısınız efendim. Kabalık edip sizi izinsiz dinlediğim için beni bağışlayın ancak böylesine aydın fikirleri duymadan geçemezdim. Bu yüzden çok özür dileyerek pişman olmadığımı belirtmek isterim. Çizimin arkasında beni bulabileceğiniz yer yazıyor. Sizinle sohbet etmeyi yürekten isterim. Umarım gelirsiniz, sizi dinlemek benim için bir onur.' diyerek suratıma gülümsemeyle dolup taşan, hayatı boyunca mutlu olmayı hak eden o yüz baktı. Bu konuşma benim hem başlangıcım hem de sonum oldu. Yüreğimden bir şeyler koptu, yerine yenileri dikildi. Benim ilkbaharım o gün geldi. İlkbaharı hayatımda ilk defa o gün tattım. Maalesef, her güzel şeyin bir sonu vardı. O zambakların kokusu, bir daha hiç geçmedi burnumdan.
Sendeleyerek ayağa kalktım. Dolan gözlerimle, aklımdaki düşüncelerle ve anıların acımasızlığıyla aynanın yansımasına giren Vincelia'ya baktım. Bana doğru yaklaştı ve elleriyle omuzlarımı kavradı. "Ah Meredith, güzeller güzelim, eziyetlerden eziyet beğenip beni kızdırırsın. Ayın on sekizlerinde aç sadece çehreni saran bu ruhu. Beni anmış olman bile yeterlidir bana... Yine ilaçlarını almadın değil mi? Yapma Meredith. Beni görmek için kendini yaralama, yapma bunu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zifirimde Tek Bulut.
RomanceHerkesim ol, hiç kimsem çok gece. Zifir hanım bugün de karanlığı esir etti göğe. "Dicebant mihi sodales, si mezar amicae Visitarem, meas meas aliquanr tulum fore levatas." [Dostlarım bana sevgilimin mezarını ziyaret edersem ıstırabımın dinleneceğini...