Yüzümde hissettiğim ıslaklık ile gözlerimi araladım. Meftun kızımdı elbette yine benden önce uyanmış yatağımın üzerine çıkmış yüzümü yalayarak uyandırmaya çalışıyordu. Meftun benim Golden cinsi 3 yaşında tatlılar tatlısı tüy yumağı köpeğim.
-Meftun dur kızım sabah sabah bu ne enerji dur! Diye yatağın içinde çırpınıyordum.
Meftun' un şımarık halinden kurtularak yataktan kalkmayı becerdim. Yatakta oturmuş tam telefonuma uzanacağım sırada her gün aynı saatte kurulu olan alarm çalmaya başladı. Öncelikle alarmı kapattım, sonrasında telefonun ekranında 21 Ağustos Cumartesi saat 05:30 yazdığını gördüm. Telefonun ekranını kapattıktan sonra ayağa kalktım, yatağımı topladıktan sonra Meftun hanımın şımarıklığı ile birlikte mutfağa geçtim. Çay makinasına çay suyu koyduktan sonra Meftun' un mama kabına mamasını koydum. Sonrasında tıraş olmak için banyoya geçtim. Aynanın karşısına geçmiş dağınık saçlar ve geceden kalan uykusuzluğun verdiği hafif şişmiş gözler ile bir süre öyle kaldım. Ardından tıraş köpüğün yeni yeni uç vermiş sakalıma sürdüm. Pardon özür dilerim ben kendimi tanıtmayı unuttum her zaman ki gibi.
"Ben Rüzgar ULU, 28 yaşındayım, esmer saçlı, kahve gözlü ve 1.76 boylarında eski Komando Uzman Çavuşdum. Şimdilerde ise Çitlembik Cafe' nin işletmesini yapıyorum. 2.5 yıl önce dağda bir operasyona çıktığımızda el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu sağ kal kemiğinin parçalanması sonucu Gazilik ile benim askerlik hayatım sonlandı. Şuanda ise küçük tatlı bir cafem var."
Ben sizlere kendimi tanıtırken tıraşı mı oldum, kahvaltımı da yaptım. Yatak odama geçtim üzerimi değiştirdikten sonra, Meftun hanımda tasmasını takmanız ile birlikte güneşin ilk ışıkları ile birlikte kendimizi sokakta bulduk. Meftun ile iş yerimize doğru yürürken her zaman ki kullanmış olduğumuz Diyar Tepe parkından geçtik. Burası şehrin yüksek denilecek yerlerinden birisiydi. Parkın bir köşesinin dik bir yamaç olmasından dolayı kenarlara kalın güzel motif işlemeli tahta korkuluklar yapılmış. Burada çoğu kişi şakalaşırken aşağıda ki büyük taşların üzerlerine düşmesi sonucu bitkisel hayat, hatta ölümlerle sonuçlandı. Meftun ile birlikte yavaş yavaş yürürken ağacın altında ki banka oturmuş, boşluk hissi ile karşı tarafı izliyordu. Koyu tatlı sarı tondaki saçları rüzgar da dağılıyordu. Öylece önünden geçip gittik. Eski askerlik alışkanlıkları etrafı detaylı bir şekilde incelerim. Günün bu saatlerinde sokaklarda fazla insan olmaz ve hatta park bomboş olurdu. Herkesin bir acısı ve derdi vardır eğer ki gündoğumu ile oraya geldiyse. Yavaş yavaş iş yerime yaklaşırken erkenden dükkanlarını açan tüm esnaf ile selamlaştıktan sonra cafenin önüne gelmiştim. Cebimden anahtarları çıkarttım, kapı açtım ve içeri girdim. Birer birer cafenin karanlık kalan yerlerini aydınlatan loş lambaları açtım. Meftun hanımın tasmasını çıkardım. Tüm sıcak içeceklerin ocaklarını yaktım. Hiçbir müşterim sabah erkenden kahve içmek için veya kahvaltı yapmaya gelmezdi. Ama eski alışkanlıklar nede olsa. Ben tezgahın oralarda dolanırken içeri Semih ve ardından Mevlüt içeri girdi. İkisi de 19 yaşında çocukluktan arkadaşlar, aynı okuldan aşçılık bölümünden yüksek puanlar ile mezun oldular. Benim burayı ilk açtığım zamanlarda benimle birlikte çalışmaya başladılar ikisine de lüks otellerde şeflik pozisyonunda işler buldum ama yinede beni bırakmadılar. Bazı akşamlar dükkanı geç kapatır benim askerlik anılarımı dinlemek isterler. Hepimiz yavaş yavaş gün içinde oluşacak yoğunluğa hazırlıklarımızı yaptık. Hafta sonu olmasından dolayı yoğun geçen bir gün olmuştu. Meftun hanım ise tüm gün cafenin içerisinde bir o köşede bir bu köşede gezerek enerjisini attı. Akşam olduğunda bizim iki delikanlı işlerini bitirdikten sonra çıktılar, ben ise günün durum değerlendirmesi, gelir ve giderleri hesapladıktan sonra Meftun hanım ile birlikte eve doğru yola çıktık. Diyar Tepe parkına geldiğimizde Meftun' un tasmasını açtım biraz koşması ve tuvaletini yapması için sonrasında sabah ki hanımefendiyi gördüğüm banka geçtim ve gecenin o güzel sesizliğine ve huzuruna karşı derin derin baktım. Eve geldiğimizde saat çoktan gece 11 olmuştu bile. Salona geçtim, televizyondan bir film açtım. Ne yazık ki her zaman ki gibi filmin bitişini göremeden uykuya daldım. Sabah alarm sesinden önce gözlerimi açtım. Kahvaltımı yaptıktan sonra Meftun hanım ile birlikte her gün kü gibi işe doğru yola çıktık. Ama uyandığımdan beridir, içimde sanki bir darlık hissediyordum. Dışarıda olmama rağmen kapalı bir kutunun içerisindeydim. Derken Diyar Tepe parkına geldik. Ama bu sefer her sabah olduğundan farklıydı. Yüzü uçuruma doğru dönük, koyu tatlı sarı tonlarında rüzgarda saçları dağılan bir hanımefendi korkuluklara dayanmış kollarını açmış bir şekilde bekliyordu. Bir anda korkulukların üzerine çıktı. Parmak uclarına çıktı. Bir ileri bir geri sallanmaya başladığı sırada bir anlık refleks ile Meftun' un tasmasını bıraktığım gibi koşmaya başladım....