Mongrain

7 1 0
                                    

Alex elinde tuttuğu kılıca baktı, kanlarla kaplı halde kıpkırmızı olmuştu...

Yürüyordu, artık koşamıyordu. Bütün enerjisi tükenmişti, sanki ölüm onu takip ediyordu. Kaçmaya çalışıyor ama kaçamıyordu. En sonunda buzdan yere yığıldı. Ciğerleri soğuktan ağırlaşmıştı, zorlukla nefes alıyordu. Tam göğüs kafesinin altına aldığı yaranın kanaması durmuyor, sanki gittikçe daha da artıyordu. Arkasına baktı, artık çok geçti. Favorius'un adamları çoktan ona yetişmişlerdi bile. Bir anda arkasına saplanan kılıcı ve burada görevini yerine getiremeden öldüğünü düşündü. Nefesleri ağırlaşmıştı. Yorgunlukla yere çöktü. Ne büyük hayal kırıklığıydı ama!

Boşluktaydı, bir tek kendisi vardı. Neredeydi? Etrafına bakındı, kendisine gelen birisini gördü. Şeffaf, hayalet gibi mavi, uzun saçlı bir adamdı. Onu omzundan tuttu ve kulağına şunları fısıldadı:

"Kılıç, işte o seni ayakta tutacak. Ona bağlan ve sakın unutma. Anahtar sensin!"

Bir anda uyandı, nefes nefese kalmıştı. Bütün vücudu yarasına rağmen ateşler içinde kalmıştı. Yarasına baktı, içinden bir kılıç geçmişti ama hayatta kalmayı başarmıştı. Yüzünü buruşturdu ve etrafına baktı. Elleri bağlanmıştı ve yarasına pansuman yapılmıştı, tedavi görmüş olmalıydı. Bir anda öfkeyle dolup taştı, kendisine ihanet eden Smorf'u düşündü. Onu arkasından vurmuştu. Ama hayır, intikamını alacak ve onu en acılı şekilde öldürecekti. Bıçak gibi keskin öfkesi hiç bu kadar artmamıştı. Öfkesini bir kenara atmadan etrafına iyice bakındı. Bir çadırdaydı. Elleri bir direğe bağlanmıştı ve ayağa kalkamıyordu. Favorius mutlu olmalıydı, kılıca ulaşmıştı. Ama atladığı bir yer vardı, kılıç onsuz bir hiçti. Kılıç tam anlamıyla onun öfkesinin fiziksel haliydi. Dünyada çektiği acılar, hayal kırıklıkları, ihanetler, başarısızlık, küçük düşürülme onu tam anlamıyla deliye döndürüyor ; kendini zincirlenmiş bir yaratık gibi hissediyordu. İşte bu duygular onun öfkesini körüklüyordu, sanki içinde alevler onu yakıyormuş gibi hissediyordu. İçindeki bu alevleri kılıcına geçirebildiği zaman tam anlamıyla bir canavara dönüşüyordu. Diğerlerinin kılıcı kullanabilmek için hiçbir şansı yoktu. Hem de hiç. Dünya'da kimse ona iyi davranmamıştı, hep kenara itilen ikinci tercih olmuştu. Başarısızdı, yeteneksizdi, hor görülmüştü ve hiçbir şey yapamamıştı. En sonunda güvenebildiği insan ona ihanet etmişti. İçindeki alevler artmaya başlamıştı. Öfkesi bir çığ gibi büyüyordu. İçinden sanki bambaşka bir insan çıkıyordu, öfkeye bürünmüş, kahraman olamayacak kadar karanlık birisi. Çadırın içine birisi girdi. Kapüşonu yüzünü örtüyor onu tam anlamıyla seçemiyordu. Yanına gelip yüzünü kaldırdı. Sonra iğrenmiş gibi ondan uzaklaştı:

"Demek Mongrain sensin. Beş binden fazla adamımızı öldüren birisinin bu kadar cılız olacağını düşünmezdim."

Bunları söyledikten sonra yüzüne tükürdü ve kafasına tekmeyi geçirdi. "SENİ OROSPU ÇOCUĞU! ABİMİ ÖLDÜRDÜĞÜN GİBİ BENDE SENİ ÖLDÜRECEĞİM!"

Alex'i yakalarından tutup sarsmaya başladı, sonra da bir tokat indirdi.

"Ama buradan kaçamayacaksın, artık yolculuğun sona erdi. İşte bu Mongrain'in sonu."

Yüzündeki şeytani zevk açıkça belliydi.

Bu sırada Alex'in iç Dünyası tamamen karanlıktı, duygu hissi gittikçe azalıyordu. Bir anda durumun trajikliğini düşünüp gülmeye başladı. Kapüşonlu genç onu havaya kaldırdı ve yumruklamaya başladı.

"Sence bütün bunlar komik mi"

"Sen var ya-

Sözünü tamamlayamadan Alex'in kılıcı bir anda genç çocuğun kafasını ortadan ikiye bölüp geçti. Alex ilk defa bu kadar büyük bir duygu karmaşası yaşıyordu, başarısızlık duygusu ve öfke onu hiç bu kadar çileden çıkarmamıştı. İlk defa bu kadar keskin hissettiği öfkesi kılıcını sahibine getirmişti. İçindeki şeytani zevkler yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyordu. Kılıcı elleriyle almaya çalıştı, elleri bağlıydı o yüzden çok hareket ettiremiyordu ama şansına kılıç sağ elinin hemen yanına düşmüştü. Zavallı gencin beyni iki parça olmuş kafasından aşağı dökülüyordu. Kılıç o kadar keskin ve hızlıydı ki ki gencin kafasını mükemmel bir şekilde bölmüştü. Alex kılıcı sağ eliyle tuttu ve iplerini kesti. Gencin giydiği kapüşonlu yeleği üstüne giyip dışarı çıktı.

MongrainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin