1. Bölüm ~

45 7 3
                                    

Elimde okul müdürünün bana verdiği ders programı vardı ama yazıları okuyamıyordum. Bu benim bildiğim dil değildi, bu bambaşka bir şeydi. Kafamı iki yana salladım. Bugün daha ne kadar berbat olabilirdi? Bugün yeni okulumun ilk günüydü. Bu yeterince stresli değilmiş gibi buradaki herkesin garip görünüşlü ve garip davranışlı birer ukala olması ve sanki garip olan benmişim gibi davranması sinirimi bozuyordu.

Bu okula gitmem annemin ölmeden önceki son vasiyetiydi ve eğer hâlâ buradaysam bunun tek sebebi de bu. Annem de geçen yıl öldü. Kollarımın arasında gözlerini kapatışı, son nefesini verişi hâlâ aklımda. Hayatım boyunca yaşadığım en kötü gün onun öldüğü gündü. Şimdi teyzem ile yaşıyorum. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.

Annem ve teyzem de bu okulda okumuş. Annem burada teyzemle yaşadığı anıları anlatmaya bayılırdı. Annem, babamla da burada tanıştıklarını söylerdi hep. Babam annem bana hamileyken annemi terk etmiş. Annemin aksine teyzem bu okula gitmemi hiç istemiyordu. Okula gitmediğim bir yıl boyunca bununla ilgili tartıştık. Annem ölmeden önce teyzemi severdim şimdi ise o önceden tanıdığım kişi değil sanki.

Düşünceler içinde boğulurken birine çarptım. Kafamı kaldırdığımda kafasında komik bir şapka olan, uzun siyah pelerinli, elinde bazı okuyamadığım yazılarla dolu sayfalar ve kitaplar taşıyan, siyah saçlı, zümrüt yeşili gözlere sahip bir oğlanla göz göze geldim. Bana, benden tiksindiğini belli eden bir bakış attı ve konuşma başladı. "Önüne baksana yeni öğrenci." O yanımdan geçip giderken ben olduğum yerde kalakalmıştım. Buranın öğrencileri de bir ayrı nazikti!

Sinirli bir iç çekerek binanın içinde oradan buraya giderek sınıfımı aramaya devam ettim. Cidden sinir bozucu bir gün yaşıyordum. Sonunda üzerinde f12 yazan sınıfı bulduğumda mutluluktan ağlayabilirdim. Neden derslerin adının bir harf ve ardından iki basamaklı bir sayı ile isimlendirildiğini bilmiyordum ama şimdilik en büyük bu sorunum değildi o yüzden umursamadan sınıfa girdim. Herkes birbirine garip gözüküyordu ama işin en garip kısmı onların bana asıl garip olan benmişim gibi bakmasıydı.

Oturmak için boş bir yere ilerlemeye başladım ama orada oturan kişi beni pek istiyormuş gibi gözükmüyordu o yüzden geri çekildim. Ayakta mı duracaktım yani? Sonunda birinin sesini duydum. "Öyle ayakta durmasana aptal. En azından otur daha az dikkat dikkat çekersin." Sağ olun bay çok bilmiş! Gergince gülümsedim ve onun yanına doğru ilerledim. Yanına oturduğumda göz göze geldik. Bu az önce çarpıştığım yakışıklı ama bir o kadar da ukala oğlandı.

İkimizde konuşmazken o elinde tuttuğu bir sopa ile ilgilenmeye başladı. Tam ona bu sopa ile ne yaptığını soracakken sınıfa bir adam girdi. Hafif uzun siyah saçları ve koyu mavi bir gözü vardı. Evet, bir gözü çünkü diğer gözünü göremiyordum. Diğer gözü siyah bir göz bandı ile kapatılmıştı. Üstündeki kıyafetler buradaki herkesinkiler gibi garip ve abartılı derecede şıktı.

Herkes hemen kafasını masaya koyarken ben boş boş etrafa bakarak ne yapmam gerektiğini anlamaya çalışıyordum. Bir anda yanımdaki çocuk elini kafama koyup kafamı masaya bastırınca yapmam gerekeni anlamış oldum.

Bir süre onun adım seslerini duydum ama sonra sınıftan çıkmış olmalı ki sıra arkadaşım elini saçlarımdan çekti ve ben de diğer herkes gibi kafamı masadan kaldırdım. Hemen sıra arkadaşıma döndüm. "Bu da neydi?" diye sordum. "Senin gibi yeni bir öğrenci için büyük bir talihsizlik." dediğinde ona kaşlarımı çatarak baktım. "Bu sorumun cevabı değildi!" diye bağırdığımda yüzünü buruşturdu. Bağırmama rağmen kimsenin buraya bakmaması biraz can sıkıcıydı ama umursamadım. "Tam olarak sorunun cevabını verdim." dediğinde derin bir iç çektim.

Sonrasında içeriye oldukça genç gözüken ama öğretmen olduğu belli olan bir kadın girdi. Samimi bir şekilde gülümsedi ve ellerini birbirine vurdu. Ben bir şey yapmamızı istediği için böyle yaptığını düşünürken herkes çok rahat gözüküyordu. Önümdeki masada birden bir kağıt belirince yanımdaki çocuğa döndüm. Dostum... Bu nasıl oldu? Hafifçe kıkırdadı ve önüne döndü. O öyle yapınca ben de kağıdımı incelemeye başladım.

Dersin ne olduğunu bilmiyordum. O yüzden eğer bu bir sınavsa sanırım sıfır alacağım. Dersin adı f12 bu dersle ilgili cidden ne bilmem gerekiyor ki? Kağıdı okumaya başladığımda her okuduğum kelime ile yüzümün daha da beyazladığına emindim. Gerçekten soruyorum bu ne? Tek bir soru vardı ve bu soru benim ne olduğumu soruyordu. Buraya kadar her şey normaldi. Normal olmayan tek şey seçeneklerdi. Kağıtta cüceler, deniz kızları, cadılar, kurt adamlar, vampirler, periler ve daha pek çoğundan bahsediyordu ve insan diye bir seçenek olmayışı hepsinden daha korkutucuydu. Umarım bu bir psikoloji testidir.

Sıra arkadaşım bir kalem çıkardığında ona ondan sonra kalemini benim kullanıp kullanamayacağımı soracaktım ki kalemin sivri kısmını işaret parmağına bastırması ile gözlerimi şaşkınlıkla açtım. O ise kanayan parmağını seçeneklerden "Cadılar" yazan yere bastırdıktan sonra bana döndü. "Bir şeye mi ihtiyacın var?" dediğinde hızlıca kafamı iki yana salladım ve yapmacık bir şekilde gülümsedim. "Hayır, teşekkür ederim." dedim ve önüme döndüm. Boş boş önüme bakmaya başladıktan sonra bir anda kalemi önüme koyması ile kalemi elime aldım ve sayfanın sonuna "İnsan" yazdım ve aynı sıra arkadaşımın yaptığı gibi işaret parmağıma bastırıp akan kanı "İnsan" yazısının üstüne bastırdım.

Kadının tekrar ellerini birbirine vurması ile kağıtlar kaybolurken ben de sıra arkadaşıma döndüm. "Adın neydi senin?" diye sorduğumda kıkırdadı. "Axel" diye cevapladı sorumu. Onun bana adımı sormadığını fark edince kendi kendime söyleme kararı aldım ve konuşmaya başladım. "Benim adım da Anastasia. Tanıştığımıza memnun oldum." Bir süre camdan dışarıya baktıktan sonra ayağa kalktı ve bana döndü. "Sormamıştım." dedi. Tam ona nereye gittiğini soracakken zil çaldı ve dışarıya çıktığını anladım.

Bende oturduğum sıradan kalktım ve bir sonraki sınıfımı aramak için olan zamanımı boşa harcamamaya karar verdim. r37 isimli sınıfımı ararken aklımda hâlâ sınıfa giren siyah saçlı adam vardı. O kimdi ve neden onu görünce herkes kafasını sıraya koymuştu? Ben bunları düşünürken biri omzuma dokundu. Kafamı hızla kaldırdığımda sarı saçlara sahip, kısa boylu, yeşil gözlü bir kızla bakışmaya başladım. "Sen Anastasia olmalısın! Benim adım Ellie!" dedi suratında büyük bir gülümseme ile. "Sınıfını arıyor olmalısın. Bulmana yardımcı olmak isterim!" dediğimde mutlulukla kafamı onayladığımı belli etmek içim aşağıya ve yukarıya doğru sallamaya başladım. "Gerçekten teşekkürler Ellie." dediğimde gülümsedi ve sınıfımı sordu.

Sınıfın yerini bulduktan sonra Ellie teşekkür ettim. Tam sınıfa girecektim ki arkamı döndüm ve çok tan koridordan dönmekte olan Ellie'ye seslendim. "Ellie bekle!" diye bağırdığımı duyunca hemen kafasını çevirip bana bakmıştı. Ona doğru koşmaya başladım. Birkaç saniye sonra yanına varmıştım. "Sana şu siyah göz bandı olan adamı soracaktım." dediğimde afalladı. "Onunla çoktan tanıştın mı?" diye sorduğunda kafamı olumlu anlamda salladım.

O da kafasını hafifçe iki yana salladı ve derin bir nefes aldı. "O sihirli kule dediğimiz çok önemli bir yerin lordu ve nedenini bilmediğimiz bir şekilde her yıl okulumuza gelir ve sınıfları teker teker gezer. Bunun hakkında çoğu göz bandı ile ilgili olan fazlaca teori var ama gene de kimse onun karısına çıkıp soracak kadar cesur değil. Hiçbirimiz yüzüne bakmaya bile cesaret edemiyoruz." diye cevap verdiğinde şaşırdım. Demek o kadar önemli ve korkutucu biriydi.

Ellie ile vedalaştıktan sonra sınıfa geri döndüm ve boş bulunduğum bir yere oturdum. Sonra sınıfa biri girdi ve ders anlatmaya başladı. Bir süre sonra uzun süredir uyumadığım için olsa gerek kafamı masama koyup uykuya daldığımı hatırlıyorum.

Sihirli Kule'nin Lordu | FINAL VERDI |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin